CEZA HUKUKU TEMEL BİLGİLER (CEZA GENEL)




1.      Suç ve Yaptırım Hukukuna Başlangıç

I.                   Kavram
§      Ceza, uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı acı verici işlem veya yaptırımdır.
§      Hukuken; suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı yasaların ön gördüğü yaptırımdır.

II.                Ceza Hukukunun Amacı
§      Ceza hukukunun amacı; toplum yaşamı bakımından önemli olan değerleri yararları korumaktır.
§      Korunan hukuksal yarar iki gruba ayrılır;
i.                    Bireysel Hukuksal Yararlar; müstakil bireylerin korunmasına hizmet eder.
ii.                  Genel Hukuksal Yararlar: toplumsal değerlerin korunmasını amaçlar.
§      Ceza hukukunun amacı, esas itibari ile suç işlenmesini önlemektir.
Genel önleme: suç işleyen kişinin cezalandırılmasıyla diğer insanlar üzerinde oluşturulan ibret etkisidir.
Özel Önleme:  bir yandan suç işleyen kişinin cezaevinde tutularak tekrar suç işlemesini önlemeyi, ıslah ederek yeniden sosyalleşmesini içerir.
TCK m. 1; ceza kanunun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliği, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak ve suç işlemesini önlemektir.
III.             Sistem
şekli ceza hukuku: ceza muhakemesi hukuku ifade edilir. Ceza yargılamasına ilişkin esaslar belirlenmekte, dolayısıyla “nasıl” sorusuna cevap aranmaktadır.
Maddi hukuk: hak ve haksızlık değerlendirmesidir. Kim ne zaman ve nasıl suç oluşturan bir eylemi işlemiştir. Ve öte yandan da bu eyleme hangi hukuksal sonuçların bağlanacağını ele alır. Maddi hukukun içinde TCK da yer alır.
§      TCK iki ana bölüme ayrılır;
i.        Genel hükümler: temel ilkeler, tanımlar ve ceza hukukunun uygulama alanı, ceza sorumluluğunun esasları, teşebbüs, iştirak, suçların içtimaı, cezalar, güvenlik tedbirleri, cezanın belirlenmesi, dava ve cezanın düşürülmesi gibi hususlar düzenlenmiştir.
ii.     Özel kısım: bizzat suçlar, başka ifadeyle “suç teşkil eden münferit fiilleri ve bu fiillerin neticesi olan cezaları sistemli bir şekilde tanzim eden hükümler yer alır.
Not: Özel kısmın konusunu münferit suçlar oluşturmaktadır. Genel kısım ise bütün suçlar için geçerli olan kurallar bütünüdür.

2.      Ceza Kanunumuz
§      Yürürlükteki ceza kanunumuz; 26 Eylül 2004 tarihinde kabul edilmiştir.
§      En son 05.05.2016 tarihinde olmak üzere 21 kez değişmiştir.
§      TCK. M.5’ de TCK’ nın diğer özel kanunlarla ilişkisi belirtilmiştir; “Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında uygulanır.”

3.      Ceza Hukukunun ve Suç Politikasının

I.                   Hukuk Devleti İlkesi
§      Devlet tüm eylem ve işlemlerde hukuk kurallarına uygun hareket etmek zorundadır.

II.                Kanunilik İlkesi
§      TCK m.2 ‘ ye göre “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezadan ve güvenlik tedbirinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunmaz.”,
§      Hakim kanunda yazandan daha ağır bir cezaya hükmedemez. Ancak TCK 62’ ye göre hakime daha hafif bir ceza verme hususunda takdir yetkisi verilmiştir.
§      Bu ilke sayesinde vatandaşlar kendi davranışlarını bir suç oluşturacak fiili işlememek üzere ayarlar ve kendi sorumlulukları içinde hareket edebilir. Bireyler kişisel özgürlüklerinin sınırlarını bu ilke sayesinde belirleme olanağına sahip olur.
§      Kanunilik ilkesi sonucu olarak bazı ilkeler ortaya çıkmaktadır.
1-      Suç Tespit Eden Ceza Normları Açık Biçimde Belirlenmelidir: Belirlilik İlkesi
§      Kanunilik ilkesine aykırı bir durum örneklendirilecek olursa; TCK’  127/I’ de geçen kamu yararı kavramı esnek olup her yöne çekilebilir bu neden le de kanunilik ilkesiyle bağdaşmaz.
§      Ceza normlarının açık ve seçik olması gerekir. Birey hangi davranışının suç olduğunu açık bir şekilde bilmelidir ki hareketlerine ona göre şekil versin.
§      Ceza hakiminin taktir yetkisi; suç oluşturan fiilin ayrıntılı ve eksiksiz tanımı suretiyle sınırlandırılmalıdır. Ayrıca suçun cezayı artıran nitelikli halleri kanun tarafından belirlenmelidir.

2-      Örf ve Adet Hukuku Ceza Hukukun a Kaynaklık Oluşturamaz
§      Gelenek hukuku suç yaratmaz, mevcut cezayı artıramaz
§      Ancak dört hususta örf ve adet hukuku etkisini gösterir;
--- failin lehine olan durumlarda gelenek hukuku kuralları uygulanabilir. Örneğin; ramazan davulcusu Kabahatler Kanununda düzenlenen gürültü kabahati nedeniyle cezalandırılmamaktadır. Bir bahçedeki ağaçtan yemek amacıyla az miktar meyve alınması suç oluşturmayacağı gelenekte bulunması sebebi ile fail bunlardan yararlanır.
--- Örf ve adet bir hükmün dar yorumlanmasında da etkili olabilir. Örneğin kahvede sıkça çay parasına oynanan oyunların suç oluşturmaması hususunda örf ve adet daraltıcı etki gösterir.
--- Hukukun diğer dallarda geçerli olan örf ve adet, ceza hukukunun bu hukuk dallarına yollama yaptığı hallerde ceza hukuku alanında da etkili olabilir. Örneğin ebeveynin çocuğu terbiye yetkisinin sınırını aşıp aşmadığı medeni hukuk kuralları çerçevesinde belirlenir.
---Bazı kavramların açıklanmasında örf ve adet etkili olabilir. Örneğin müstehcenlik ve teşhircilik kavramlarının açıklanabilmesi için örf ve adetten faydalanılır.
3-      İdarenin Düzenleyici İşlemleriyle Suç ve Ceza Konulamaz
§      İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamaz.
§      Kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarı ancak kanunla belirlenebilir.

4-      Kıyas Yasağı
§      TCK 2/3 “kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.”
§      Hakim ceza hukukunda boşluk doldurma yetkisine sahip değildir.
§      Cezalar alanında olduğu gibi güvenlik tedbirleri alanında da kıyas yasağı geçerlidir.

5-      Geçmişe Yürüme Yasağı
§      Ceza kanunları geçmişe etkili olarak kabul edilemez; bunun tek istisnası failin yararına olan kanunun geçmişe yönelik uygulanmasıdır.
§      Failin cezasını artıran değişiklikler geçmişe yürütülemez. Bu noktada esas alınan hareketin yapıldığı andır.
§      Geçmişe yürütme yasağı maddi ceza hukuku açısından geçerli olup ceza muhakemesi hukuku açısından “derhal uygulama” prensibi uygulanmaktadır.

III.             Orantılılık İlkesi
§      Ağır fiile ağır ceza verilmelidir. Adam öldürme suçunun cezası ile hırsızlığın cezası bir olmamalıdır.
§      TCK 3/1 “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığı iler orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.
§      TCK m.60/3 de tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri bakımından orantılılık ilkesini gözeten bir düzenleme yapılmamış bulunmaktadır.

IV.             İnsanilik İlkesi
§      Anayasamızın 17. Maddesine göre “ kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
§      Suç işleyen insanın sosyalleşmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda hücre hapsi, hadım etme gibi yaptırımlara yer verilmemelidir.
§      Bu kapsamda Askeri Ceza  Kanununun 35. Maddesinin son fıkrasındaki “ ceza rütbenin kıt’ası önünde sökülmesi suretinde yerine getirilir” hükmü anayasanın 17. Maddesine aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.

V.                Kanun Önünde Eşitlik İlkesi
§      Ceza kanunun uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaz.

VI.             Kusur İlkesi
§      Fail ancak fiili ona yüklenebilecekse cezalandırılmasını öngörmektedir.
§      Fail kusurlu hareket etmiş olmalıdır ki sorumlu olsun. Kişinin taksir derecesinde dahi kusuru yoksa cezalandırılamaz.
§      Kusur prensibinden çıkan sonuçlardan birisi, kusursuz ceza olmayacağı sadece suçtan doğan bir sorumluluk anlayışı kabul edilemez.
§      Ceza kusur oranını aşamaz. Taksir halinde kast gibi ceza verilemez.

VII.          Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği İlkesi
§      Kusur ilkesi ile de bağlantılı olarak ancak kusurlu kimsenin cezalandırılacağı Anayasanın 38. Maddesinde ve Ceza kanunun 20/1 maddesinde “ceza sorumluluğunun şahsiliği” nden bahsedilmiştir.
§      Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı değil güvenlik tedbiri yaptırımı uygulanabilir.

VIII.       Şüpheden Özgürlük Yararlanır İlkesi

4.      Haksızlık Oluşturan Diğer Fiiller ve Suçlar
§      Hukuk düzenimizde kişinin cezalandırılmasına neden olan ve ceza kanununda düzenlenmiş olan suçlardan başka eylemler de vardır.
§      Ceza hukuku kapsamındaki eylemler “ceza ile tehdit edilen eylemlerdir”. Haksızlık oluşturan her hukuka aykırı fiil ceza hukuku anlamında suç değildir. Bir fiilin suç olabilmesi için;
Ø  Ceza kanunun tipine uygun olmalıdır.,
Ø  Kusurlu olmalıdır.
Ø  Hukuka aykırı olmalıdır.

I.                   Haksız Fiiller ve Suçlar
§      Haksız fiil terimi bir özel hukuk terimidir.
§      Hukuka aykırı bir fiil kanun tarafından özel olarak tarif edilmiş ve bu fiile bir ceza bağlanmışsa o fiil suçtur aksi halde haksız fiildir.
§      Ceza gibi ağır bir müeyyide ile değil de tazminat gibi bir yöntem ile korunmak istenilen haklar ise özel hukukun konusu yapılarak haksız fiil olarak nitelendirilir.
§      Haksız fiiller ile suçlar bazı açılardan kıyaslanacak olursa;
Ø  Haksız fiilde zarar unsuru aranırken suçta tehlike unsuru aranır.
Ø  Suçta teşebbüs cezalandırılırken haksız fiilde teşebbüs cezalandırılmaz.
Ø  adli para cezası re’sen, tazminata ise talep üzerine hükmedilir
Ø  Adli para cezasında ödeme devlete yapılır. Tazminatta ise mağdura yapılır.
Ø  Kaç tane fail varsa o kadar da ayrı ayrı adli para cezası söz konusu olur. Failler birden fazla ise, tazminat bunlar arasında paylaştırılır.

II.                İdari Yaptırımı Gerektiren Fiiller ve Suçlar
§      Suç olmamakla birlikte hukuka aykırı olan fiillerden bazıları disiplin suçu olarak düzenlenmiştir.
§      Disiplin hukuku özel bir ilişki ile hiyerarşi yetkisi bulunduğu veya bulunmadığı bir topluluğa bağlı olmaktan doğmaktadır. Suçlar ise kaynağını devlet ülkesinde yaşama ve bulunma olayından ileri gelen genel bir itaat yükümünden almaktadır.
§      Disiplin cezasını gerektiren fiiller, bir kimsenin rızası ile tabi olduğu belirli bir topluluğa karşı olan özel bağlılık yükümüne karşı gelmesi halinde ortaya çıkar.
§      Disiplin cezası ve suçu bazı noktalarda kıyaslanacak olursa;
Ø  Suçlar herkes tarafından işlenebilirken disiplin suçlarını ancak belirli bir gruba mensup kimseler işleyebilir.
Ø  Disiplin suç ve cezaları idarenin düzenleyici işlemleriyle düzenlenebilmektedir.
Ø  Disiplin müeyyideleri sadece belli bir teşekküle etki eder adli sicile etki etmez.
Not: Bazı fiiller hem ceza hukuku açısından hem de disiplin hukuku açısından bir müeyyideye tabi tutulabilir. DMK 131/I “aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza muhakemesinde kovuşturmaya başlamış olması disiplin kovuşturmasını geciktirmez”
Not: DMK 140 haklarında soruşturma yapılan devlet memurlarının görevden uzaklaştırılabilmeleri kabul edilmektedir. Bu durum her iki ayda yetkili amirce incelenerek göreve dönüp dönmemesi hakkında bir karar verilir (MK 145)
Not: Ceza kovuşturmasının zamanaşımı ile düşmesi disiplin kovuşturmasını etkilemez.
Not: Mahkeme suçun memur tarafından işlenmediğine karar vermişse disiplin komisyonu aynı fiilin memur tarafından işlendiğine karar veremez.
III.             Kabahatler ve Suçlar
§      Kabahatler kanununda belirlenen ve suçlardan farklı olarak idari para cezası ve idari tedbir yaptırımı ile karşılanan eylemlere kabahat denir.
§      Kabahatler kanunda sadece 12 kabahat düzenlenmiştir.
§      Kabahatler kanunu da ceza kanunu gibi genel nitelikli bir kanundur.
Ø  İdari yaptırım kararına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
Ø  Diğer genel hükümleri, idari para cezası ve ya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımı gerektiren tüm fiillerde uygulanır.
§      Suç ve kabahat ayrımına ilişkin bazı kıyaslamalar;
Ø  Suçlar kanunla belirlenir. Kabahatlerin çerçevesi kanunla çizilmiş ise genel ve düzenleyici işlemlerle içi doldurulabilir.
Ø  Yurtdışında işlenen eylem suç teşkil ediyorsa Türkiye’ de kovuşturması yapılabilir. Kabahat ise kovuşturması yapılamaz.
Ø  Suç için teşebbüs söz konusu olabilirken kabahat için teşebbüs söz konusu değildir.
Ø  Suçlara ilişkin mahkeme kararına karşı kanun yolu olarak itiraz, istinaf ve temyize başvurma olanakları varken, kabahat bakımından sulh ceza mahkemesine başvurulur.
Ø  Güvenlik tedbiri sadece suçlara karşı uygulanabilir. Kabahatler için müsadereye benzer mülkiyetin kamuya geçmesi söz konusudur.
Ø  Kabahat sonucu yaptırımlar adli sicile kaydedilmez.

5.      Ceza Muhakemesine Kısa Bir Bakış
§      Ceza muhakemesi suç haberinin alınmasından hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade eder.
Birinci Derece Muhakeme: olaya ilk defa bakan yargılama makamının yaptığı muhakemedir. Muhakeme faaliyeti kural olarak suçun işlendiği yerde başlar ve sonuçta bir karara ulaşır ve bu karar ile birinci derece muhakeme sona erer. Kararı beğenmeyen taraf olayı üst mercii önüne götürmesiyle ikinci derece muhakeme başlar. Birinci derece muhakeme ikiye ayrılır.
1-      Soruşturma: kanuna göre yetkili merciilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evredir.
2-      Kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade etmektedir.






1.      Zaman Bakımından Uygulama
§      Türk Ceza Kanunu suçun, işlendiği zamanın kanununa tabi oluşu prensibini kabul etmiştir. Kanunlar yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren, ilgili oldukları olaylar hakkında derhal uygulanır. Ancak;
Ø  Yeni suç ihdas eden veya failin durumunu ağırlaştıran ceza hukuku kuralları geçmişe yürümez.
Ø  Failin lehine olan kanunlar geçmişe yürür.
Ø  Bazı kanunlar ileri yürür.
§      Kabahatler bakımından da aynı prensipler uygulanır.

I.              Geçmişe Yürümezlik İlkesinin Kapsamı
§      Geçmişe yürümezlik kuralı mutlak olarak uygulanır. Buna karşılık cezayı kaldıran veya hafifleten kural henüz yargılanmamış suçlar ile kesin mahkûmiyete bağlanmış hatta cezası çekilmekte olan suçlar hakkında da uygulanarak geçmişe yürür.
§      Failin lehine olan kanunun uygulanması ertelenmiş mahkûmiyet hükümleri bakımından da yapılmalıdır.

II.           Failin Lehine Olan Kanunun Tespiti
§      Adli para cezası öngören kanun hapis cezası öngören kanuna göre lehe kanundur.
§      Daha az hapis veya adli para cezası öngören kanun lehe kanundur.
Süreli kanun: kanun metninde yürürlükte kalacağı süre belirtilmişse bu kanun sürelidir. Örneğin 6 ay yürürlükte kalacağı belirtilen kanun süreli kanundur.
Geçici Kanun:  belli bir olayın devamı müddetince yürürlükte kalacağı belirtilen kanunlardır. Fiilen süreli olmakla beraber süre önceden bilinmemektedir.
§      TCK 7/4 “geçici veya süreli kanunların yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulamaya devam edilir” hükmü gereği bu kanunlar bakımından lehe kanun geçmişe yürür kuralı geçerli değildir.
§      Bir hüküm infaz kanununda olsa dahi nitelik bakımından maddi ceza hukukuna ait ise lehe olan hüküm sanık hakkında uygulanacaktır.
§      Ayrıca “hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır.
§      Güvenlik tedbirleri açısından geçerli olan ilke; kanunilik ilkesinin kaçınılmaz, doğal bir neticesi olarak geçmişe yürümezlik ilkesi olup; cezalarda olduğu gibi güvenlik tedbirlerinin infaz rejimi konusunda da derhal uygulama ilkesi uygulanır.
§      Ceza kanununun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin genel kurallar kabahatler bakımından da uygulanır.
§      Yargıtay’ a göre dava zamanaşımına ilişkin hükümlerin lehe olması durumunda uygulanması gerekir.
§      Anayasanın 153/5 maddesine göre “iptal kararı geriye yürütülemez.

III.        Suçun İşlendiği Zaman
§      Suçun işlendiği zaman o fiile uygulanacak olan kanunun hangisi olduğunun tespiti açısından önem arz eder.
Ani Suç: Hareket ile sonucun aynı anda meydana geldiği suçlardır.
Hareket Teorisi: Suç hareketin yapıldığı zaman işlenmiş kabul edilir. Örneğin 2004 te vurulan kişi 2005’ te ölse de suçun işlendiği tarih hareketin yapıldığı tarih olan 2004 yılıdır.
Kesintisiz Suçlar: hem hareket hem de neticenin devam ettiği suçlardır. Ruhsatsız silah taşımak, kişi hürriyetini tehdit gibi. Kesintinin gerçekleştiği anda suç işlenmiş sayılır. Süreklilik devam ederken en son yürürlüğe giren kanun uygulanır.
İhmali Suçlar: saf ihmali suçlarda veya garantörsel ihmali suçlarda failin hukuki yükümlülüğü sebebiyle harekette bulunması gerektiği zaman suç işlenmiş sayılacaktır.
Teşebbüs Halinde Kalan Suçlar: Son icra hareketinin yapıldığı an suçun işlendiği zamandır. Zira teşebbüs devam ettiği süre, suçun işlenme zamanına dahildir.
2.      Yer Bakımından Uygulama
§      Neticesi harekete bitişik suçlar olan ani suçlarda hareketin yapıldığı yer suçun işlendiği yerdir.
Mesafe suçları: hareketin ve neticenin farklı yerlerde gerçekleştiği suçlardır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’ de gerçekleşmesi halinde suç Türkiye’ de işlenmiş sayılır.
Not: Yukarıda yapılan açıklamaya göre karma teorinin benimsendiği anlaşılır.
§      Türkiye’ de neticenin gerçekleşmesi için yabancı bir ülkede teşebbüs edilen suç Türkiye’ de netice doğurmaz ise Türkiye’ de işlendiği kabul edilmez.
§      İştirak halinde işlenen suçlarda fail veya müşterek failin Türkiye’ de olması, şeriklerin yurtdışında olması durumunda suç Tüekiye’ de işlenmiş sayılacak ve şerikler hakkında TCK uygulanacaktır. Buna karşılık şeriklerin türkiye2 den suça iştirak etmesi, ancak fail ve müşterek failin yabancı ülkede suç işlemesi halinde suç Türkiye’ de işlenmiş sayılmayacaktır.

I.                   Ülkesellik Sistemi
§      Failin veya mağdurun vatandaşlığı dikkate alınmaksızın, ülkesinde suç işlenen devletin ceza kanunlarının uygulanmasına mülkilik sistemi denir.
§      Başka bir ülkenin kara, hava sahası veya karasuları içinde işlenmişse suç yabancı ülkede işlenmiştir.
§      Başka bir ülkenin kara, hava sahası veya karasuları içinde ve fakat Türk Deniz ve hava satış araçlarında işlenmişse, suç Türkiye’ de işlenmiş sayılır. Aynı durum açık denizler ve bunlar üzerindeki hava sahası içinde geçerlidir.
Not: Ülkesellik sisteminin sonucu olarak Türkiye’ deki büyükelçiliklerde işlenen suçlarda Türk Kanunları uygulanır.
II.                Şahsilik Sistemi
§      Mülkilik Sistemi, suçun işlendiği ülke kanununun uygulanmasını gerektirmesi, devletlerin yurt dışına giden vatandaşlarını gittikleri ülkeyi idare edenlerin insafına terk etmesi sonucunu doğuruyordu.
§      Mülkiyet sistemi şahsilik sistemi ile yumuşatılmıştır. Bu suretle iki sistem doğmuştur;
Faile Göre Şahsilik
§      Suç işleyen kimsenin vatandaşlığı göz önünde tutulmak suretiyle vatandaşların yabancı ülkede işledikleri belirli suçlardan dolayı, vatandaşı oldukları devletin ceza kanunlarının uygulanmasıdır.
§      TCK 10 ve 11’de faile göre şahsilik ilkesi dile getirilmiştir. TCK 10 görev suçları bakımından açıklama getirirken TCK 11 açısından herhangi bir sınırlama yapılmamıştır.
§      Yabancı ülkede Türk Vatandaşları tarafından işlenen suçların TCK’ ya göre cezalandırılabilmesi için;
Ø  Fail fiili işlediği zaman Türk Vatandaşı olmalıdır. Daha sonra vatandaşlıktan çıkmış olsa da fiili işlediği zaman Türk vatandaşı olması yeterlidir.
Ø  Söz konusu suç TCK 13’ te yazılı olanlardan başkası olmalıdır.
Ø  Suç için öngörülen ceza en az hapis cezası olmalıdır.
Ø  Mağdur yabancı ise, Türk’ ün yabancı ülkede işlediği fiilin, işlediği yer kanununa göre de suç sayılması gerekir.
Ø  Fail Türkiye’ de bulunmalıdır. Fail Türkiye’ de olmasa dahi hakkında dava açılabilecek fakat yargılama yapılamayacaktır.
Ø  Bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olmalıdır.
§      Türkiye namına memuriyet veya Görev Yapanların yabancı ülkede işledikleri suçlardan dolayı Türkiye’ de cezalandırılabilmesi için;
Ø  Suç memuriyet ya da vazifeden kaynaklanmalı,
Ø  Türkiye namına görev yapan bir Türk vatandaşı ya da yabancı olabilir.
Mağdura Göre Şahsilik (TCK 12)
§      Mağdurun milliyeti esas alınarak yabancı uyruklu fail hakkında, mağdurun vatandaşı bulunduğu devletin kanununun uygulanması gerektiği sistem.
§      Gerekli şartlar;
Ø  Fail fiili işlediği zaman yabancı olmalıdır.
Ø  Suç için öngörülen ceza en az bir yıl hapis cezası olmalıdır.
Ø  Mağdur bir Türk vatandaşı yahut Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi olmalıdır.
Ø  Fail Türkiye’ de bulunmalıdır.
Ø  Adalet bakanının talebi veya suçtan zarar görenin şikayeti bulunmalıdır.,

III.             Koruma (Savunma) Sistemi
§      Devletin kendi varlığına yönelik suçların yurtdışında işlenmesi halinde devletin bunları cezalandırılmasına olanak sağlayan sistem.

IV.             İkame Yargı Sistemi
§      Suçun faili ve mağduru Türk olmamasına, suç da Türkiye’ de işlenmesine rağmen, yine de TCK’ nın uygulanmasını gerektiren sistemdir.
§      Bu ilkeye göre her devlet suç nerede ve kime karşı işlenmiş olursa olsun fail cezalandırılmalıdır. Suç bütün insanlığa yönelik bir fiil olunca, diğer ilkelerin uygulanamadığı durumlarda devlet faili cezalandırmalıdır.
§      Bu ilke Türkiye’ de imzalanmış bulunduğu bir çok uluslararası sözleşmede kabul edilmiştir. “Ya geri ver ya da cezalandır” ilkesi.
§      TCK 12/3’ te öngörülen şartlar şunlardır;
Ø  Fail fiili işlediği sırada yabancı olmalıdır.
Ø  Mağdur da fiilin işlendiği sırada yabancı olmalıdır.
Ø  Suç TCK 13’ te gösterilenlerden başka bir suç olmalıdır.
Ø  Ceza en az alt sınırı 3 yıl olan hapis cezası olmalıdır.
Ø  Fail Türkiye’ de bulunmalıdır.
Ø  Adalet bakanının istemi bulunmalıdır.
Ø  Suçluların geri verilmesi anlaşılması bulunmamaktadır.
V.                Evrensellik Sistemi (Adalet Prensibi)
§      Her Suçun evrensel bir aykırılık olduğu düşüncesine dayanarak TCK 13’ te ise yurt dışında suçu işleyenin vatandaş olmaması halinde de Türk kanunlarının uygulanması öngörülmüş bulunmaktadır.
§      Türk Kanunlarının uygulanacağı öngörülen suçlar TCK 13. Maddede sınırlı olarak sayılmıştır;
Ø  Soykırım, insanlığa karşı suçlar göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti
Ø  Uluslararası suçlar
Ø  Millete ve devlete karşı işlenen suçların bir kısmı.
Ø  İşkence
Ø  Çevrenin kasten kirletilmesi
Ø  Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
Ø  Parada sahtecilik
Ø  Fuhuş
Ø  Deniz, demiryolu ve havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması.
Not: Yabancı ülkelerde işlenen suçlar dolayısıyla Türkiye’ de yargılama yapılırken Türk Kanununa göre verilecek ceza, suçun işlendiği ülke kanununda öngörülen cezanın üst sınırından fazla olamayacaktır. Mülkilik ve mağdura göre şahsilik ile koruma sisteminin uygulandığı hallerde, bu hüküm uygulanmayacaktır.
3.      Yabancıların İadesi
§      Başka bir ülkede suç işleyip de Türkiye’ de bulunan yabancıların suçu işledikleri ülke tarafından yargılanmak veya cezasının infazı için istenmesi durumunda, kanunun belirtilen şartları gerçekleşmesi halinde isteyen ülkeye geri verilmesidir.
§      Ülkemiz Uluslararası Ceza Divanına taraf olmadığından sadece yabancılar iade edilebilmektedir.
§      Bazı durumlarda geri verme talebi reddedilir;
Ø  Söz konusu fiil Türk kanunlarına göre suç değilse.
Ø  Türk Devletinin güvenliğine karşı, Türk Devleti’ nin veya bir Türk vatandaşının ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş bir tüzel kişinin zararına işlenmişse.
Ø  Türkiye’nin yargılama yetkisine giren bir suç ise,
Ø  Zamanaşımına ya da affa uğramış ise ya da Türkiye’de yapılan yargılama sonucunda beraat veya mahkûmiyet kararı verilmiş olması halinde geri verilme talebi kabul edilmez.

       I.            Geri Vermenin Mümkün Olmadığı Durumlar
§      Siyasi ve Diğer Nedenlerle Kovuşturma veya Kötü Muamele Tehlikesi Altında Geri Verme Yasağı: Etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti vb nedenlerle işkenceye veya kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması halinde talep kabul edilmez.
§      Suçun Nitelikleri Sebebiyle Geri Verilmezlik: Geri verme talebine esas teşkil eden fiil, düşünce suçu, siyasi suç veya siyasi suç bağlantılı bir suç yahut sırf askeri suç niteliğinde ise geri verme kabul edilmez. İade talebinin, ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan bir ceza gerektiren suçlara ilişkin olması halinde de iade mümkün değildir.
§      İadesi İstenen Kişinin Kişisel Özellikleri Nedeniyle Geri Verilmezlik: İadesi talep edilen kişinin talep tarihinde 18 yaşını doldurmamış olması, Uzun zamandan beri Türkiye’ de yaşıyor olması veya evli bulunması, İadenin kişinin kendisi veya ailesini fiili ağırlığı ile orantısız şekilde mağdur edecek olması.

    II.            Geri Vermede Özellik İlkesi (İadede Hususilik)
§      İade halinde kişi ancak iade kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı yargılanabilir veya kişinin mahkum olduğu ceza infaz edilebilir.
§      Geri vermede ihtisas prensibi olarak da adlandırılır.

 III.            Geri Vermede Usul
§      Geri verme talebi hakkında karar verecek olan mercii öncelikle kişinin bulunduğu yer ağır ceza mahkemesidir. Kişinin bulunduğu yer belli değilse Ankara ağır ceza mahkemesi yetkilidir.
§      Mahkeme iki türlü karar verebilir;
Ø  Geri verme talebi kabul edilebilir bulunursa, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının görüşü alınarak, Adalet bakanının teklifi Başbakanın onayına ihtiyaç vardır.
Ø  Mahkeme geri verme talebini reddederse, başbakanın bu konuda karar verme yetkisi yoktur.
§      Mahkemenin kararına karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Yargıtay bu başvuruları üç ay içinde sonuçlandırır.
§      İadesi istenen kişi geçici olarak tutuklanabilir.
§      Toplam tutukluluk süresi kişinin iadesine konu olan suçtan dolayı alabileceği veya mahkûm olduğu cezanın infaz süresini geçemez.
4.      Kişi Bakımından Uygulama
§      Ceza kanunları, kişi bakımından herhangi bir ayrım yapılmaksızın uygulanır. Kişilerin birbirlerine karşı işleyecekleri suçlar dolayısıyla ceza kanunlarının kendilerine uygulanmaması hususunda aralarında yapacakları anlaşmaların hukuki değeri yoktur. Buna Ceza Kurallarının Mecburiliği ilkesi denir.
§      Türk Ceza Hukuku ceza kurallarının Mecburiliği ilkesinden dört grup kişiyi kısmen istisna tutmuştur;
Ø  Devlet Başkanları
Ø  Milletvekilleri
Ø  Uluslararası Yargı Bağışıklığı
Ø  Yabancı Bazı Asker ve Sivil Kişiler
Ø  Kamu Görevlileri

       I.            Cumhurbaşkanı
§      Cumhurbaşkanının işlediği her suçtan dolayı yargılanması mümkün değildir.
§      Cumhurbaşkanının sorumlu tutulabileceği suçlar şahsi suçlardır.
§      Cumhurbaşkanının sorumlu tutulabileceği suçlar şahsi suçlardır.
§      Cumhurbaşkanının şahsi suçlarında normal yargı organları yetkili olacaklar ve cumhurbaşkanının görev süresinin bitiminden sonra yargılaması yapılabilir.
§      Cumhurbaşkanı görev suçlarından dolayı, yani görevinden dolayı işlediği suçlardan dolayı ise sorumlu değildir.
§      Dolayısıyla görevini kötüye kullanan, ihmal eden veya zimmetine para geçiren cumhurbaşkanı hakkında ceza davası açılamaz yargılama yapılamaz.
§      Cumhurbaşkanı vatana ihanet suçundan sorumludur. Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı, TBMM üye tam sayısının en az 1/3’ünün teklifi üzerine ¾’ünün kararı ile sonuçlandırılır. Ceza muhakemesi yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde yapılır.

    II.            Yasama Dokunulmazlığı
§      TBMM üyelerinin ve meclis dışından atanan bakanların herhangi bir soruşturma ve kovuşturma korkusu olmaksızın işlerini rahat bir şekilde yapabilmesi amaçlar.
§      Anayasanın 83’ üncü maddesinde iki çeşit dokunulmazlık kabul edilmiştir;
Ø  Sorumsuzluk
Ø  Kovuşturma Yasağı
Sorumsuzluk (Mutlak Dokunulmazlık)
v  Sorumsuzluk, yasama dokunulmazlığına sahip olanların, meclis çalışmaları sırasındaki oy ve sözlerinden sorumlu tutulmalıdır.
v  Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine meclisçe bir başka karar alınmadıkça, bunları meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan da sorumlu tutulmaları olanaksızdır.
v  Milletvekillerinin sorumsuzluğu şahsi cezasızlık sebebidir.
v  Milletvekilleri mecliste ileri sürdükleri ve suç teşkil etmeyen sözlerden dolayı sorumlu tutulmazlar.
v  Sorumsuzluk süreklidir. Vekillik süresi dolsa bile milletvekili sorumsuzluktan yararlanmaya devam eder.
v  Sorumsuzluktan vazgeçmek mümkün değildir.
Kovuşturma Yasağı (Geçici Dokunulmazlık)
v  Meclis üyelerinin seçimden önce ve sonra işlediği suçlara ilişkindir.
v  Sorgulama, tutuklama ve yargılama yapılamaz ancak muhakeme hukuku işlemlerinin yapılması mümkündür. Geçici dokunulmazlık sadece ceza kovuşturması açısından geçerli olup hukuk davası açılabilir ya da cebri icra yoluna gidilebilir.
v  Geçici dokunulmazlık kabahatler açısından geçerli değildir.
v  Geçici dokunulmazlık meclis tatile girse bile devam eder.
v  Ağır cezayı gerektirecek suçüstü durumlarda savcılar milletvekili hakkında derhal soruşturma başlatabilecek ve kamu davası açabilecektir.
v  Anayasanın 14. Maddesinde bahsi geçen suçların seçimden önce işlenmesi ve soruşturmanın seçimden önce başlaması durumunda kovuşturma mümkündür.
v  Geçici dokunulmazlık, üyelik süresinin bitmesi veya üyelik sıfatının düşme sebeplerinden biri ile sona ermesi ve dokunulmazlığın meclis tarafından kaldırılması halinde sona erer.
v  Üyelik esnasında zaman aşımı durdurulur (Ceza ve Dava zamanaşımı)
v  Dokunulmazlığın kaldırılması kararına karşı 7 gün içinde Anayasa Mahkemesine başvurulabilir ve 15 gün içinde başvuru sonuçlandırılır.

 III.            Uluslararası Yargı Bağışıklığı
§      Devlet başkanı, hükümet üyesi, uluslararası örgüt temsilcileri ve diplomatların uluslararası hukuktan kaynaklanan yargı bağışıklıkları bulunmaktadır.
§      Diplomasi temsilcileri (büyükelçi, elçi, orta elçi, maslahatgüzar) ve maiyetleridir, (müsteşar, ateşe, hukuk müşaviri, doktor, eş ve çocukları)
§      Diplomatik dokunulmazlıktan kişisel olarak vazgeçmek mümkün değildir. Dokunulmazlık devamlıdır. Bu kişilere karşı her türlü işlemin yapılması olanaksız olduğu gibi, bu yalnız onun kişiliğini değil bulunduğu yer ve malını da kapsar.

 IV.            Yabancı Bazı Asker ve Sivil Kişiler ile Yakınlarının Yargı Bağışıklığı
§      Bazı imzalanan ikili anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’ de görev yapan askerler ve sivil kişiler ile yakınları Türk Yargısı yetkilerinin dışında tutulmuştur.

    V.            Kamu Görevlileri
§      Kamu görevlileri işledikleri şahsi suçlar konusunda genel hükümler geçerlidir.
§      Görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı savcıların doğrudan dava açmaları mümkün olmayıp yetkili mercilerin izin vermesi gerekir. (Ağır cezayı gerektiren suçüstü haller hariç).




1.      SUÇ GENEL TEORİSİ
Genel unsurlar: her suçta bulunması gereken unsurlar kastedilir. Bunlardan birinin yokluğu halinde kusurdan söz edilemez. Bu kapsamda haksızlık ele alınmalıdır.
Özel Unsurlar: her suça özgü olan ve ilgi suç tipinde belirtilmiş olan bazı unsurlar da bulunmaktadır.
Unsurlar Dışında Kalan Hususlar: bazen bir suçun var olabilmesi için bu unsurların dışında kalan hususların varlığı aranır.
2.      HAKSIZLIĞIN VE KUSURLULUĞUN DIŞINDA KALAN HUSUSLAR
§      Haksızlık ile kusurluluğun dışında kalmakla beraber, belirli bazı suçlarda failin cezalandırılması için bazı hususlar aranmaktadır.
§      Haksızlık ve kusurluluğun dışında kalan bu hususlara kovuşturma şartları adı verilmektedir.
A.    Kovuşturma Şartları
§      Bu şartların gerçekleşmesi halinde ceza yargılaması yapılamaz.

i.        Şikâyet
v  Şikâyet, suçtan zarar gören kimsenin kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda ilgili makamlara suçun kovuşturulması iradesinin bildirilmesidir.
v  Bazı suçlar kanun koyucu tarafından önemli görülmediğinden takip edilmeleri suçtan zarar görenin suçun kovuşturulması hususundaki istemine bağlanmıştır. Örneğin;
ü  Mala zarar verme (TCK 151)
ü  Kasten hafif yaralama (TCK 86)
ü  Hakaret (TCK 131)
v  İsteme bağlı suçlarda, zarar gören kimseler, süresi içinde (6 ay) kovuşturma yapılmasını talep edebilir.
Not: Hukukumuzda kural olarak suçlar re’ sen kovuşturulurlar. Buna karşılık suçların şikâyete bağlı olmaları istisnadır. Bu istisnalar ilgili suç tiplerinde açıkça gösterilmesi gerekir.
v  Şikâyet hakkı suçtan zarar görenindir. Birden fazla kişi suçtan zarar görmüşse birinin şikâyet etmesi yeterlidir. Şikâyet hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan bu hak başkaları tarafından kullanılmaz. Kişinin ölümü ile mirasçılara geçmez.
v  Şikâyet fiille ilişkindir esas itibari ile faille alakalı değildir. Bu yüzden;
ü  Suçtan zarar gören fail olarak birini göstermek zorunda değildir.
ü  Şikâyet eden fiili şikâyet eder, fiili hukuken vasıflandırılması mümkün olmayabilir. Kişi hırsızlık şikâyetinde bulunduğunda aslında fiil yağma suçunu oluşturabiliyor olabilir. Bu durum şikâyeti geçersiz kılmaz.
ü  Şikâyet edilen husus bir fiil olduğundan, fiili işleyenlerden bir kısmı şikâyet edilerek bir kısmı hariç tutulamaz. Buna şikâyetin sirayeti denir. Nitekim TCK73/5’ te “iştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkında şikâyetinden vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
v  Suçtan zarar gören kimse, kendisi aleyhine işlenen suçun re’ sen kovuşturulduğu zannı ile ihbarda bulunursa ancak suçun kovuşturması şikâyete bağlı olduğu anlaşılırsa “ihbar şikâyet yerine geçer” ve fail yine cezalandırılır.
v  Şikâyet kişinin suç oluşturan fiili öğrendiği andan itibaren 6 ay içinde yapmalıdır.
v  Şikâyet yazılı olarak veya tutanağa geçirilecek bir beyan ile yapılabilir.
v  Şikâyetin yapılabileceği makamlar;
ü  Cumhuriyet Başsavcılığı
ü  Kolluk Makamları
v  Şikayetten vazgeçme ve şikayetten feragat etme mümkündür.
Feragat: henüz yapılmamış bulunan bir şikayetin, henüz süresi dolmamış olmasına rağmen artık yapılamayacağının şuçtan zarar gören tarafından açıklanmasıdır.
Vazgeçme:  yapılmış bir şikayetin geçersiz sayılmasını talep etme.
Not: Kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezasının infazına engel olmaz (Çek kanunu istisna).
Not: Soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikayete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikayetten vazgeçmediği takdirde, yargılama devam edilir.
Not: Şikayetten feragat kabule bağlı olmayan tek taraflı irade beyanı iken şikayetten vazgeçme iki taraflı bir işlemdir.
v  Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar görenin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada sahsi haklarda da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açılamaz (TCK 73/7)

ii.      İzin, Talep ve Karar
v  Bazı suçların kovuşturulabilmesi için kanun, adalet bakanının yetkili savcıya dava açmasına olanak veren bir irade beyanına olanak veren bir irade beyanı alınmaksızın açılan davalar iradenin açıklanmasına kadar durdurulur.
v  Mahkemenin durdurulduğu sürede zamanaşımı durur. İzin verilmezse davanın düşmesine karar verilir.
v  Memurlar ve Diğer Kamu görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun gereği ilgililerin soruşturması izne bağlıdır. Ancak izin makamı adalet bakanı değil ilgili amirdir.
v  Kovuşturması “talebe” bağlı suçlar TCK 12 ve 13/2’ de gösterilen yurtdışında işlenip de Türkiye’de kovuşturulan suçlardır.
v  Kovuşturulması karar alınmasına bağlı suçlar ise milletvekili ve parlemento üyesi olmayan bakanların geçici yasama dokunulmazlıklarına giren suçlardır.

iii.    Yabancı Hükümetin Talebi (Şikâyet)
v  Türk vatandaşının yabancı ülkede işlediği suçun aşağı haddi bir seneden az hapis cezası gerektiriyorsa yargılamanın yapılabilmesi için zarar gören şahsın veya yabancı hükümetin şikayeti gereklidir.
v  Yabancı devlet başkanına karşı fiilin soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı suçlarda ise soruşturma ve kovuşturma yabancı devletin şikayetine bağlıdır.

B.     Şahsi Cezasızlık Sebepleri Cezada İndirim Yapılması Gerektiren Şahsi Sebepler/ Cezayı Kaldıran Şahsi Sebepler
§      TCK’ da şahsi cezasızlık sebepleri şu şekilde özetlenmiştir.
ü  Taksirli suçlarda meydana gelen neticenin münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından ceza hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açması.
ü  Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanımı suçunun aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerden birinin malvarlığına karşı işlenmiş olması.
ü  Yalan tanıklık suçunda, kişinin belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerle ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması.
§      Şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı durumunda, kişi cezalandırılmaz. Ancak fiil suç olma özelliği devam ettiğinden verilecek karar beraat değildir “ceza verilmesine yer olmadığı” kararıdır.
§      Bazı şahsi nedenler cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren nedenlerde olabilir. Bu nedenler suçun tamamlanmasından sonra gerçekleşebilir. Örneğin suçun tamamlanmasından sonra etkin pişmanlık göstermesi gibi

3.      SUÇUN YAPISAL UNSURLARI
§      Bir suçtan bahsedilebilmesi için fiilin;
ü  Kanundaki tipe uygunluk
ü  Hukuka aykırılık
ü  Kasten ya da taksirle gerçekleşmesi gerekmektedir.
§      Bir eylemin suç teşkil edebilmesi için bütün unsurların gerçekleşmesi gerekir. Bu unsurların gerçekleşmesi gerekir. Bu unsurların bir tanesi bile eksik olursa, fiilin suç olmasına engel teşkil eder.

A.    Kanunilik Unsuru (Tipiklik)
§      Tipiklikle anlaşılması gereken bir fiilin suç sayan ve buna bir yaptırım öngörmüş bulunan bir kanun maddesinin var olmasıdır.
§      Tipiklikte esas alınması gereken bizzat kanundur.
§      Fiilin kanundaki tarifine ojbektif olarak uymasına kanuni unsur denir.
§      Bir davranış bir suçun bütün unsurlarını gerçekleştirişe o zaman davranışın tipik, kanundaki tipe uygun olduğu söylenir.
Filin Tipik Olmaması
i.                    Hayal Suç: failin fiili ceza kanununda suç olarak bulunmamaktadır. Fail bunu suç zanneder. Doğum kontrol hapı kullanmayı suç zanneden failin durumu gibi.
ii.                  Kuruntu Suç: ceza kanununda böyle bir suç olmakla beraber failin işlediği suçun bu fiile ait suça olduğunu zanneder ancak tipiklik gerçekleşmez. Failin 18 yaşından küçük birinin rızası olsa dahi ilişkiye girmenin suç olduğunu bilir ancak karşısındaki kişiyi 18 yaşından küçük zannetse de 22 yaşındadır.
§      Suçun faili sadece gerçek kişi olabilir. Tüzel kişiler adına işlenen suçlarda da suçu işleyen bir gerçek kişi vardır. Tüzel kişiler fail olmaz.
§      Özel hukuk tüzel kişilerin güvenlik tedbiri sorumluluğu vardır.
Mahsus (Özgü) Suç: herkes tarafından işlenmesi mümkün olmayan ancak belirli bir sınıfa veya niteliğe sahip kimseler tarafından işlenebilen suçlardır.
ü  Çocuk düşürme suçunun faili ancak bir kadın olabilir.
ü  Birden fazla evlilik yapma suçunu evli olan biri işleyebilir.
ü  İşkence suçu (TCK 94)  kamu görevlisi tarafından işlenirken eziyet suçu (TCK 96) herkes tarafından işlenebilir.
§      Mağdur, suçun zarar verdiği değerin sahibi yani suçun maddi konusunun ait olduğu kişidir.
§      Çoğu suçta mağdur ile suçtan zarar gören aynı kişidir.
§      Bazı suçlarda suçtan zarar gören ile mağdur kavramının birbirinden ayrıldığı görülür. Örneğin; insan öldürme suçunda mağdur, maktül iken; suçtan zarar gören maktülün mirasçılarıdır.
§      Suçun konusu “hareketin yöneldiği kişi ya da şey” dir. Örneğin hırsızlık suçunun konusu çalınan eşya iken, mağduru çalınan eşyanın sahibidir.
Suçun basit şekli; cezaya layık haksızlığın oluşması için varlığı zorunlu olan temel unsurları taşıyan suç tipi, o suçun basit temel şeklini oluşturmaktadır.
ü  Hırsızlık suçunun basit şekli TCK 414/1 ‘ de “zilyedin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bulunduğu yerden alma” şeklindedir.
ü  Kasten öldürme suçunda suçun basit tipi TCK 81 ‘ de “bir insanı kasten öldüren kişi cezalandırılır” şeklindedir.
Türeyen suçlar; hukukumuzda basit suça ilave edilen niteliklerle suçtan türeyen suçlardır.
ü  TCK 81’ de düzenlenen kasten öldürme suçunun basit şekline TCK 82’ de yapılan fiilin ilave edilerek kasten öldürme suçunun ağırlaşmış şekli oluşturulmuştur.
ü  Suçun basit şekline yapılan ilaveler, suçun basit şeklini daha hafif veya ağır suç niteliğine büründürdüğü için, cezaları da basit suçun cezalarından daha ağır veya daha hafif olur.
Not: fiilin işlendiği yer ve zamana göre basitten ağıra doğru yönelik suçlar türetilebilir (fiilin gece işlenmesi). Fiilin işleniş şekline göre nitelikli bir suç meydana gelebilir (cebir ve tehditle işleme, birden fazla kişi ile işleme vb.)
Not: Cezayı artıran nitelikli hallerden dolayı failin sorumlu tutulabilmesi için failin bu hallere yönelik kastının bulunması gerekir.
§      Tipikliğin gerçekleşmesi demek fiilin de aynı zamanda ve mutlak olarak hukuka aykırı olduğunu göstermez.
ü  Tipiklik mevcut olduğu halde hukuka aykırılık bulunmayabilir (meşru müdafaa halinde adam öldürme gibi).
ü  Tipiklik mevcut olmadığı halde hukuka aykırılık bulunabilir (fiilin medeni hukuk manasında bir haksız fiil olması ancak suç teşkil etmesi gibi).
ü  Hem tipiklik hem de hukuka aykırılk söz konusu olabilir. Herhangi bir hukuka uygunluk nedeni olmaksızın bir suçun işlenmesi gibi
§      Tipiklik aynı zamanda hukuka aykırılığın bir karinesidir (hukuka aykırı bulunmuş ki kanun yapılmış ancak hukuka uygunluk bulunmazsa anayasa mahkemesi iptal edebilir).
§      Bir davranışın haksız olarak nitelendirilebilmesi için iki aşamalı bir değerlendirme yapılmalıdır. İlkin davranışın tipikliği, ikinci olarak da hukuka uygunluk nedeninin yokluğunun tespiti
§      Cezalandırma için haksızlık yeterli olmaz, ayrıca kusurluluk da söz konusu olmalıdır.

B.     Tipikliğin Maddi Unsuru (Fiil)
§      Ceza hukuku, insanların şeytanca düşüncelerini veya niyetlerini cezalandırmaz. Ancak düşüncenin açıklanması ve yayılmasını cezalandırabilir.
§      Düşünce açıklanmasının cezalandırılması düşünce özgürlüğü çerçevesinde kalmak ve evrensel normlara uygun olmak şartıyla birçok demokratik hukuk devletlerinde görülen bir uygulamadır.
§      İnsan Hakları Mahkemesinin düşünce açıklaması konusunda esas aldığı ölçüt “düşünce açıklanmasının şiddet propagandası içermesi veya şiddete tahrik ve teşvik içermesi” dir.  Bu kapsamda sözde Ermeni soykırımının inkârının cezalandırılmasını içeren sözleşmeler de bununla çelişir.
§      Tipikliğin maddi unsuru “fiil”den ibarettir. Ceza hukukunda fiil denince “hareket”, “netice” ve “nedensellik bağı anlaşılır”.

        i.       Hareket
v  Hareket, kanunun suç saydığı neticeye sebep olan, bedenin iradi bir işidir.
v  Ceza hukuku fail ceza hukuku olmayıp fiil ceza hukukudur.
v  Hareketsiz suç olmaz. İcrai ya da ihmali bir hareket mutlaka olmalıdır.
v  Ceza hukuku manasında bir hareketin asgari şartları şunlardır;
ü  İnsan hareketi cezalandırılır. Köpeği bir insana saldırtan kimse ya da köpeği gereğince kontrol edemeyen kimsenin de hareket ettiği kabul edilmektedir.
ü  İhmali de olsa bir dış hareket, bir vücut hareketi şarttır. Söz de bir harekettir. Dolayısıyla insanlar konuşarak da suç işleyebilir.
ü  İradenin harekete hakim olması gerekir. Refleksler ceza hukuku anlamında hareket sayılmaz.
-          Derin uykudaki vücut reaksiyonları
-          Bayılma esnasında yapılan hareketler
-          Mücbir sebeplerin bulunması
Not: Mücbir sebepte fail bakımından manevi bir alternatifsizlik söz konusudur. İnsanın önleyemeyeceği kuvvetli rüzgar, deprem, toprak kayması gibi karşı konulamayan hatta bazen seçilemeyen olayların etkisi ile bir neticenin gerçekleşmesi durumunda mücbir sebepten söz edilmektedir. Meydana gelen deprem nedeniyle tahsil ettiği paraları zamanında bankaya yatıramayan veznedar zimmet suçu dolayısıyla sorumlu tutulmaz.
Not:
]  Mücbir sebep- kaza, tesadüf: mücbir sebeple fail iradesine aykırı olarak davranmak durumunda kaldığının farkında iken kaza ve tesadüfte farkında değildir.
]  Mücbir sebep-korkutma, tehdit: mücbir sebepte faile tercih imkanı tanınmış değildir. İkrah ve tehditte korkutulan kimse zarara razı olarak karşı gelme ya da boyun eğme tercihlerine sahiptir.
]  Mücbir sebep- zorunluluk: mücbir sebepte tercih imkanı yokken, zorunluluk halinde kişi isterse kendini feda edebilir (Dağa tırmanan dağcının ipi kesmesi)
Not: Hukuki manada hareket olmaksızın suç meydana getiren fiilden dolayı bir önceki harekete göre cezalandırma mümkün olabilir. Örneğin; beline dikkatsizce silah takan kimse silahın düşüp kendiliğinden ateş alması ile birini yaralaması halinde ilk hareket olan dikkatsiz yerleştirmeden sorumlu tutulur.
Hareketin Sayısına Göre Suçlar;
Tek hareketli suçlar: Suçun oluşması için tek bir hareketin yeterli olduğu suç tipidir. Örneğin; öldürme, hırsızlık gibi.
Çok hareketli suçlar: Suçun oluşması için suç tipinin hareketlerin hepsinin yapılmasının gerekli olduğu suç tipleridir; Örneğin yağma; hem hırsızlık hem de cebir ya da tehdit’ in gerçekleşmesiyle meydana gelir.
Serbest hareketli suçlar: suçun oluşması için bir hareket gerekliyse de bu hareketin, nasıl olması gerektiği konusundabir belirleme yapılmamışsa serbest hareketli suç söz konusudur.
Bağlı hareketli suçlar: hareketin kanun tarafından özellikle belirlendiği ve bu hareketi dışında bir hareket ile suçun işlenmesinin mümkün olmadığı suçlardır. Yağma, hırsızlık ve cebir veya tehditle işlenebilir.
Seçenek hareketli suç: suç tanımındaki hareketlerden bir veya bir kaçının gerçekleştirilmesiyle işlenebildiği suçlardır. Seçenek hareketlerinden bir kaçının yapılmış olması zincirleme suç kurallarını uygulamayı gerektirmez. Faile tek bir ceza verilir. TCK 82’ de suçun nitelikli halleri de seçenekli olarak sayılmıştır. Bu nitelikli hallerden bir kaçının gerçekleşmesi halinde sadece bir defa TCK 82 uygulanır.
Hareket Şekline Göre Suçlar;
İcrai Suçlar: Bir hareketi meydana getirerek işlenen suçlardır.
İhmali Suçlar: Kanunda yer alan hareket yükümlülüğüne rağmen kanunun öngördüğü hareketi yapmamak suretiyle işlenen suçlar veya hukuksal olarak bir neticeyi önlemekle yükümlü kılınan bir kimsenin neticeyi önlemesi mümkün olduğu ve neticeyi önlemesi ondan beklenebilir olduğu halde neticenin önlenmesi suretiyle işlenen suçlardır.
--- Saf İhmali Suçlar (Gerçek) Suçlar: kanun kişiden icrai bir davranış beklediği yerde, bu davranışı yapmamak suretiyle işlenen ve sır davranışın yapılmamasının suç olması bakımından yeterli olduğu ayrıca garantörlük şartının ön görülmediği suçlara denir. Örneğin TCK 98’ de bahsi geçen yardımın ihmali suçu bu şekildedir.
---Garantörsel İhmali (Görünüşte) Suçlar: Neticeden sorumluluğun nedenini müdahale eksikliğinde arar. Failin fiilinbir nevi hareketsizlik arz etmesine rağmen bir suç işlediğinin kabul etmesinin arkasında yatana neden; bir hareket etme yükümlülüğüne uymaması ve kanunun suç olarak düzenlediği neticenin meydana gelmesinde etken olmasıdır.
Garantörlük: bir kimseyi bir neticesinden dolayı sorumlu tutmaya müsaade eden yakın ilişkiye denir.
Garantörlük Kaynakları
---Kanun: TMK’ ya göre ana-baba çocuklarına her türlü yardımı yapmakla yükümlüdür. TCK 278’ de suçu bildirme bir görev olarak yüklenmiştir.
---Sözleşme: yazılı veya sözlü bir sözleşme ile bazı kimselere bakma veya koruma yükümlülüğü üstlenenler de görülür. Örneğin cankurturan, çocuk bakıcısı, koruma görevlisi, hekim vb.
---Öngörülen Tehlikeli Eylem: ilkin tehlikeli bir öngelen eylem ile başkaları için tehlikeli ve garantörün bertaraf etmek durumunda olduğu durumlar meydana gelebilir. Örneğin dikkatsizce yola fırlayan bir yaya, yoldan geçmekte olan bir motosikletlinin çarpmamak için yoldan çıktığı olayda yola fırlayan kimse motosikletliye yardım ile yükümlü olmuştur.
      ii.       Netice
v  Suç bakımından bizi ilgilendiren netice yalnızca kanun tarafından yer alan neticedir.
Neticeye Göre Suçların Tasnifi
---Neticesi Harekete Bitişik Suçlar/ Neticesi Hareketten Ayrılabilen Suçlar
v  Neticesi harekete bitişik olan suçlarda, hareketin yapılması ile netice de gerçekleşmiş olur. Zaman ve yer bakımından hareket ile neticenin birbirinden ayrılması mümkün olmaz.
v  Neticenin zaman ve yer bakımından hareketten sonra meydana geldiği hallerde ise neticesi hareketten ayrılabilen suçlar söz konusudur.
Not: Nasıl hareketsiz suç olmaz ise neticesiz suç diye bir şeyde yoktur. Şekli suçlarda sadece neticede harekete bitişiktir. Neticesi harekete bitişik suçlar; hakaret, sövme, yalan tanıklıktır.
v  Neticesi hareketten ayrılabilen suçlara örnek ise; Türkiyeden ateş edilmesi sonucunda Suriye’ de birinin ölmesi ya da dün vurulan birinin bu gün ölmesi örnek gösterilebilir.
v  Neticesi harekette bitişik suçlarda ihlali belirten hareket yapılır yapılmaz suç da tamamlanmış olur. Bu itibarla suç hareketin yapıldığı yer ve zamanda işlenmiş kabul edilir. Zaman aşımı süresi başlatılır.
v  Neticesi hareketle bitişik suçlarda sadece bazı istisnai durumlarda teşebbüs mümkündür.
v  Neticesi hareketten ayrılabilen suçlarda suçun neticesinin gerçekleştiği yer ve zamanda işlenmiş olmakla birlikte kitabın yazarı “Hakeri” hareketin yapıldığı zaman ve yeri esas almaktadır.
---Zarar Suçu/Tehlike Suçu
v  Zarar suçunda hareketin yönelmiş olduğu konuda bir zararın meydana gelmiş olması aranır. Adam öldürme suçu da bir zarar suçudur. Neticenin meydana gelmiş olmasıyla suç olur.
v  Tehlike suçunda suçun konusu üzerinde zarar tehlikesinin meydana gelmesi yeterlidir. Hareketin yönelik olduğu konunun gerçekten zarara uğramış olması şart değildir. Örneğin TCK 170’ de düzenlenen sele neden olma suçu bu kapsamdadır.
v  Tehlike suçları ikiye ayrılır;
ü  Somut tehlike suçları; cezalandırma için gerçek bir zarar tehlikesinin meydana gelmiş olması gerekir. Örneğin sele neden olan kişi başkasına zarar vermişse cezalandırılır.
ü  Soyut tehlike suçları: hareketin yapılması yeterli olup ayrıca zarar görmeye yani somut bir tehlikenin gerçekten meydana gelmiş olmasına gerek yoktur. Hızlı araba kullanana bu davranışı ile somut bir zarar vermese de cezalandırılır.
---Kalkışma Suç Tipleri (Teşebbüs)
v  Kanun koyucu koymak istediği yararın önemini göz önünde tutarak failin cezalandırılabilmesini daha ön bir safhaya çekmek amacıyla, suç tipinin hazırlık hareketlerini veya teşebbüs durumunu tamamlamış bir suç gibi cezalandırır.
v  Örneğin TCK 79’ da göçmen kaçakçılığı suçunun “suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi, tamamlanmamış gibi cezaya hükmonulanacağı belirtilmiştir.
---Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar
v  Bu suçlar iki aşamalıdır:
ü  Fail suç tipindeki neticeyi kasten veya taksirle gerçekleştirir.
ü  En az taksirle daha ağır bir netice gerçekleştirir
v  Genellikle ağırlaşmış netice mağdurun ölümüdür. Mesela yaralama suçu işlenmiş sonra kişi ölmüştür.
---Ani Suç/ Kesintisiz Suç
v  Ani suç, hareketten doğan neticenin devam etmeyip derhal sona erdiği suçlardır.
v  Kesintisiz suç, hareketten doğan neticenin bir süre devam ettiği suçtur. TCK 220 örgüt üyesi olma, TCK 262 kamu görevinin usulsüz üstlenmesi suçları bu şekildedir.
Not: Bir suçun ne zaman tamamlanmış sayılacağı bir çok yönden önemli olan bir konudur. Örneğin zamanaşımı başlatabilmek için suçun son bulduğu anı bilmek gerekir. Suç tamamlandıktan sonra o suça iştirak mümkün olmaz.
Not:
]  Kesintisiz Suç- Zincirleme Suç Farkı: kesintisiz suçta suçun maddi hareketlerinin aralıksız devam etmesine mukabil zincirleme suçu meydana getiren hareketlerde bir defa suç unsurlarını ihlal edip suç tamamlandıktan sonra tekrar edilmektedir.
]  Kesintisiz Suç- İz Bırakan Suç Farkı: İz bırakan suçta suç devam etmez suçtan meydana gelen kötülük devam eder. Örneğin yaralama suçunda suç ani suçtur ancak izi devam eder. Kesintisiz suçta;
ü  Kesinti gerçekleştiği yerde ve anda suç işlenmiş sayılır.
ü  Zamanaşımı süresi kesintinin gerçekleştiği gün başlar.
ü  Suçun kovuşturması şikayete bağlı olduğu hallerde şikayet süresi kesintinin gerçekleşmesinden itibaren başlaması gerekir.
ü  Kesintisiz suçlarda teşebbüs mümkündür.
ü  Yargıtay yaş ve isnat yeteneğinin saptanmasında sürekliliğin son bulduğu tarihe bakılacağını kabul etmiştir.
Birden Fazla Neticenin Suç Sayıldığı Durumlar
v  Ceza hukukunda geçerli olan kural fiil sayısı kadar suç olduğudur.
v  Ancak bir kişi üç yumruk atması halinde tek bir yaralama suçu gerçekleşir. Bir kişi tek bomba atıp üç kişiyi öldürürse üç insan öldürme suçunun gerçekleştiği kabul edilir.
Neticenin tek olması: aynı suçu işlemeye yönelik hareketlerin tekrarı suçu birden fazla yapmaz. Bir kişiyi yaralamak isteyen önce bıçakla sonra tabancayla yaralasa, tek netice ve tek suç vardır.
Neticenin Birden Fazla Olması: fail hareketi ile ne kadar netice meydana getirmiş ise o kadar suç işlemiş sayılır.
Kesintisiz Suç:  birden fazla yapılan hareketi kanun tek suç olarak kabul eder.
Fikri İçtima: tek hareket ile iki ayrı suç işlenmiştir ancak kanun tek bir suçtan cezalandırmayı uygun görmektedir. Bu da en ağır cezayı gerektiren hükmün cezasıdır.
Bileşik suç: iki ayrı suçta meydana gelir. Bu suçlardan biri diğerinin ya unsuru ya da ağırlaştırıcı sebebidir:
ü  Biri diğerinin unsuru olan, örneğin yağma suçu, iki suçun kaynaşması ile meydana gelir; hırsızlık ve cebir ya da tehdit.
ü  Bir suç diğer suçun ağırlaştırıcı sebebini oluşturan; örneğin konutta yağma; yağma ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarının birbiriyle kaynaşmasından oluşmuştur.
Zincirleme suç: suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda da bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılır.
    iii.       Nedensellik Bağı
Hareketle netice arasında bir bağ yoksa diğer bir deyişle netice hareketten meydana gelmemişse neticenin faile yüklenmesi mümkün değildir.
---Nedensellik Bağının Olmaması
v  Faik televizyonu açar tam o anda Tokyo’ da Bay Toyodaki ölür.
v  Bu durumda hareket ile neticenin birbiri ile hiçbir alakası bulunmamaktadır.
--- Normal Nedensellik
v  Faik karısı Faike’ nin çayına öldürücü miktarda zehir katar. Faike zehrin etkisini göstermesi sonucu ölür.
v  Fiil netice için olmazsa olmaz bir şarttır. Nedensellik bağı vardır. TCK 81 gerçekleşmiştir.
---Çifte Nedensellik
v  Faik, Faike’ nin çayına öldürücü miktarda zehir katıyor. Mahcup da aynı miktarda zehir katıyor. İki tane birbirinden bağımsız hareket aynı anda neticeye sebebiyet verebiliyor. Her biri tek başına da o neticeyi meydana getirebilir niteliktedir.
v  Her bir hareket netice bakımından yeterli ise, yani neticenin gerçekleşmesi için hareketlerin birleşmesi gerekmiyorsa her bir hareket nedenseldir.
--- Toplam (Atipik) Nedensellik
v  Faik Faike’ nin çayına ölüm neticesi için gerekli olan miktarın yarısı kadar bir zehir katıyor. Mahcup da aynı şekilde gerekli olanın yarısı kadar zehir katıyor ve bunun yeterli olacağını düşünüyor.
v  İki tane birbirinden bağımsız hareket ve aynı zamanda neticeye sebebiyet veriyor. Her biri tek başına olsa o neticeye sebep olamaz
v  Somut olaya bakıldığında; neticenin olayların normal, alışılagelmiş ve genel hayat tecrübelerine göre kişiye yüklenip yüklenmeyeceği ele alınmalıdır.
v  Faik’ in teşebbüsten dolayı sorumlu tutulmasında bir engel bulunmamaktadır.
v  Ancak olayda failler şerik değildir. Aralarında iştirak iradesi bulunmamakta tamamen birbirinden habersiz hareket etmektedirler. Eğer iştirak iradesi olursa, teşebbüsten değil tamamlanmış neticeden sorumlu olmaları gerekir.
v  Burada esas teşkil eden; neticenin olayların normal alışılagelmiş ve gerçek hayat tecrübelerine göre kişiye yüklenip yüklenemeyeceğidir. Durum alışık değilse netice yüklenemeyecek durum alışıldık ise netice yüklenebilecektir.
---Sollayan (Öne geçen) Nedensellik
v  Faik, Faike’ nin çayına zehir katıyor ancak zahir etkisini göstermeden Mahcup tabancayla vurarak Faike’ yi öldürüyor.
v  Tamamlanan bir netice ile Faik’ in hareketi arasında nedensellik bağı yoktur. Ancak teşebbüs söz konusu olabilir.
--- Varsayılan Nedensellik
v  Faik öldürücü miktarda zehri çaya katıyor. Faike zehirlenerek ölüyor. Ancak Faike zehirlenmeseydi dahi o uçakta düşecek yolculardan kurtulan olmayacaktı.
v  Faik’in hareketi neticeyi meydana getirmiş olup burada nedensellik bağı mevcuttur.
Not: Şart Teorisi;
]  Şart teorisine göre neticenin gerçekleşebilmesi açısından onsuz olunamayan her şart ceza hukuku manasında neticenin sebebidir.
]  Şart teorisi açısından esas alınacak husus, olayın gerçek akışı ile somut olay arasındaki nedensellik bağıdır.
]  Netice şu hallerde faile yüklenemez;
ü  Çok alışılmadık atipik olaylarda
ü  Genel hayat tecrübesinin dışında kalan olaylarda
ü  İnsanın hakimiyet alanı dışındaki olaylarda

C.     Tipikliğin Manevi Unsuru
§      Bir kimsenin kanunda tipik olarak belirtilmiş bir eylemi gerçekleştirmesi bu eylem ile ilgili bir hukuka uygunluk sebebinin bulunmaması o kimsenin cezalandırılması için yeterli olmaz.
§      Ayrıca aranması gereken husus, failin eylemi ile arasındaki manevi bağlantı bulunmadığı taktirde fail cezalandırılmaz.
§      Hareket ceza hukuku anlamında bir hareketse, sorumluluk için bu yeterli olmayacak, failin cezalandırılabilmesi için ayrıca kast veya taksirin bulunması gerekecektir.
§      Suç tiplerinde sadece objektif nitelikli unsurların belirtilmesi yeterli olamamaktadır. A, B’ ye ait taşınabilir bir eşyayı almış olması A hakkında hırsızlık suçundan dolayı mı yoksa kullanma hırsızlığından dolayı mı ceza tayin edeceği hususunda yardımcı olmaktadır.
§      Failin sorumlu tutulabilmesi için fiil ile psişik bağlantının kurulması gerekir.
§      Ceza hukukunda nasıl kanunsuz suç ve ceza olmuyorsa kast veya taksirsiz cezalandırma da olmaz.
§      Kast ve taksir failin fiil ile olan sübjektif ilişkisidir.
§      Fail ile fil arasında manevi bir bağ bulunması gerekir. Bu bağın kurulabilmesi için failin kusur yeteneğine sahip olması ve kusurlu bir hareketinin bulunmasına bağlıdır.
§      Kast, tipikliğin manevi unsuru skalasının en üst sınırıdır. En alt sınır ise taksirdir.

i.        Kast
§      Kural olarak suçlar kasten işlendiği taktirde cezalandırılırlar ve dolayısıyla suç tipinde ayrıca kasten bahsetmeye gerek yoktur. Bu bakımdan bir suç tipinde ayrıca “kasten” ifadesine yer verilmişse, bu husus o suç tipinin taksirli şeklinin bulunduğunu gösteriri.
§      Kast suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
§      Kastın unsurları;
ü  Bilme
ü  İsteme
§        Bilme unsuru sonucunda;
ü  Fail suç tipinde belirtilmiş ve kendisi bakımından gösterilmiş olan nitelikleri bilmelidir.
ü  Suç tipinde mağdur ile ilgili olarak gösterilmiş olan nitelikleri bilmelidir.
ü  Gerçekleştirdiği fiil ve bunun kanunda belirtilmiş olan şekilleri ile ilgili özellikleri de bilmelidir.
§        Öldürdüğü yaratığın insan olduğun bilmeyen kişi kasten öldürmenin faili olamaz.
§        Kastın bilme unsuru kapsamında neden sellik bağı da dahildir. Bu noktada fail tarafından öngörülmesi gereken şeyin, hareketinden doğacak netice olduğu, yoksa bu neticenin nasıl doğacağı olmadığına dikkat çekmek gerekir. Fail nedensellik bağı hususunda yanılabilir.
§        Örneğin, A, B’ yi öldürmek için bıçaklar sonra öldüğünü düşünerek nehre atar. B boğularak ölür. Burada neticenin failin düşündüğü şekilde gerçekleşmemiş olmasının bir önemi yoktur. Sonuçta failin kastettiği netice gerçekleşmiştir. Dolayısıyla neticenin kast sorumluluğunda gerçekleştiği söylenebilir (Weber Kastı).
§        Suça etkili olan ağırlaştırıcı sebeplerin de failce bilinmesi gerekir. Karısını öldüren kimse ağırlaştırıcı sebebin uygulanabilmesi için, öldürdüğü kimsenin karısı olduğunu bilmesi gerekir.
§        Hafifletici sebeplerin failce bilinmesine gerek yoktur. Bilmese de fail bundan faydalanır.
§        Neticenin istenmemiş olması halinde kast da yoktur.
§        Sanığın kuşa attığı taşın terk edilmiş vaziyette duran müştekiye ait aracın camına isabet edip kırılmasından ibaret olan eylemde mala zarar verme suçunun manevi unsuru (kast) bulunmadığına karar verilmiştir.
§        Failin hareketinde asıl amaçladığının kastettiğinin dışında ikinci derecedeki bu neticelerin hepsinin gerçekleşmesini işlemiş ve öngördüğü neticelerden herhangi birinin gerçekleşmesi bakımından aralarında fark gözetilmemişse netice ve ya neticelerin kasten meydana getirildiklerinden şüphe edilmez.
§        Birden fazla netice söz konusu ise isteme unsuru bakımından iki durum ortaya çıkar.
ü  Fail asıl istediği netice veya neticelerin gerçekleşmesi için başka bazı neticelerin daha gerçekleşmesi zorunlu ise bu diğer neticeleri de istemiş demektedir. Bu tür kasıt doğrudan kasıttır.
ü  Fail asıl istediği netice veya neticelerin gerçekleşmesi için başka bazı neticelerin daha gerçekleşmesi zorunlu değil ve fakat fail tarafından başka bazı neticelerin daha gerçekleşebileceği bilinmiş, tasavvur edilmiş, buna rağmen asıl istenilen neticeleri gerçekleştirecek hareketi yapmışsa, somut olayda gerçekleşen diğer neticeleri de fail istemiş demektir. Gerçekleştirilmek istenilen neticeler bakımından muayyen, öngörülen diğer neticeler bakımından ise muhtemel (olası) kast vardır.
Not:
]  Kast doğrudan da olsa olası da olsa failin kastı vardır ve sorumluluğu ona göre tayin edilir.
]  Olası kastta da sorumluluk sadece gerçekleşen neticeler açısından söz konusu olur. Gerçekleşmeyen neticeler dolayısıyla teşebbüsten dolayı cezalandırma yoluna gidilmez.
§      Bir kimsenin iyi niyetle veya mağdurun rızasıyla gerçekleştirdiği fiillerde de kast söz konusu olabilir. Örneğin kan kardeş olmak için bir kimsenin bileğinin kesilmesinde kasıt vardır.
§      Bir kimsenin denemek amacıyla veya bir şeyi ispatlamak amacıyla suç işlemesi halinde de kasıt vardır. Saik (amaç) kural olarak ceza hukukunda önemsizdir.
§      Faildeki suç işleme kastı fiili gerçekleştirirken mevcut olmalıdır.
§      Yani karısını kasten öldürmeyi düşünen koca silah temizlerken taksirli yaptığı bir hareket ile odaya giren karısını öldürürse kasten öldürme suçundan sorumlu olmaz.
§      Dikkatsizlikle bir hastaya yanlış ilaç verip, böylece onu taksirle zehirleyen hemşire, yaptığı işin farkına vardığı halde neticeye engel olucu bir tedbire başvurmazsa, hareket taksirli başlamış fakat netice gerçekleşmeden kast eklenmiştir.
---Özel Kast/Genel Kast: Eski kanun zamanında yapılan bir ayrımdır. Fail belli bir amaçla hareket etmesi gerektiğinin kanun tarafından arandığı hallerde, özel kastın söz olacağı; buna karşılık kanun koyucunun failin amacını veya saikini önemsemediği hallerde, suçun genel kastla işlenmesinden bahsedileceği esasına dayanmaktadır.
---Ani Kast/ Tasarlama: Failin ani bir kararla suç işlemesi halinde ani kasttan söz edilir. Buna karşın bir plan yapılmamış, vasıtalar hazırlanmış ve sonra harekete geçilmişse kastın en ağır şekli sayılan tasarlamadan bahsedilir.
---Doğrudan Kast/ Olası Kast: doğrudan kast da, birinci dereceden doğrudan kast ve ikinci dereceden doğrudan kast olarak ikiye ayrılır.
            ---birinci dereceden doğrudan kast: failin belli bir amaca yönelik davranışı ve bununla bağlı neticeleri doğrudan istenmesi söz konusudur.
            ---ikici dereceden doğrudan kast: failin belli bir amaca yönelik davranışlarına bağlı olarak gerçekleşmesi zorunlu neticeler açısından söz konusu olan kasttır.
Örnekler;
]  Uçağı düşürüp sigorta parası almak için uçağı düşüren kimse mürettebatın ölmesini arzu etmese dahi göze alır. Zorunlu bu yanı neticeler bakımından da kastı doğrudan kasttır.
]  Öldürmek istediği kişiye ateş açan kimse, kurşunun söz konusu kişinin yanındaki kimseye isabet edebileceğini öngörmesine rağmen, isabet ederse etsin diyerek ateş etmeye devam etmesi olası kastı meydana getirir.
]  Babasına ait binayı yakan sanık, yangının müşteki Mehmet’ in evine sirayet etmesi nedeni ile olası kasıtla yangın çıkarma suretiyle mala zarar verme suçundan dolaylı sorumlu olur.
Not: TCK 21/2 “Kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.
Not: Bazı suçlar olası kastla işlenmez. İftira, işgal, parada sahtecilik, silah sağlama suçu gibi
Not: Weber Kastı; M kürek darbesi ile N’ nin başına öldürmek amacıyla vurmuş ve N’ nin öldüğünün düşünerek N’ yi üst geçitten atmıştır. N üstgeçitten düşme sonucu ölmüştür. Nedensellik bağında yanılma olan Weber kastının söz konusu olduğu bu olayda fail tek bir “kasten öldürme” den sorumlu tutulur. Ancak M’ nin amacı yaralamak olsaydı ve öldüğünü sanıp üstgeçitten atsaydı; kasten yaralama ve taksirle öldürme suçundan ayrı ceza tayini yoluna gidilmelidir.
ii.     Taksir
§      İsteyerek yapılan fiilden dolayı meydana gelen istenmeyen sorumluluk olarak açıklanabilir.
§      Kast kuraldır taksir ise istisnadır. Taksir sebebi ile bir kişinin sorumlu tutulabilmesi için açık bir hüküm gereklidir.
§      Taksirli suçların kasıtlı suçlara oranla daha az öneme ve daha az tehlikeli oldukları kabul edilir.
§      Fail sonucun meydana geleceğini kesin olarak bilseydi yine de hareketi yapacak idiyse kast; aksi taktirde taksir söz konusudur.
§      Taksirin cezalandırılması için;
ü  Taksirin cezalandırılacağı hususunda bir hüküm bulunmalıdır.
ü  Dikkat ve özenin yerine getirilmemesi
ü  Hareketin bilerek ve istenerek yapılması
ü  Neticenin öngörülebilir olması
ü  Hareket ve netice arasında nedensellik bağının bulunması
§      Kanunda açıkça gösterilen haller dışında taksirle işlenen fiiller cezalandırılmaz.
§      Failden beklenen özeni göstermiş olup olmadığına objektif ve failden bağımsız olarak değil aksine somut olay göz önünde tutularak failin kişiliğine göre tespit edilecektir.
§      Hareketin bilerek ve istenerek yapılması önemli bir şarttır. Hareketi iradi olmayan bir kimseyi sorumlu olarak tutmak düşünülemez.
§      Öngörülebilirlik taksirin kaza ve tesadüften ayırdığı gibi ayrıca bilinçli bilinçsiz taksir ayrımında da önemlidir.
§      Neticenin istenmesi taksiri kasttan özellikle de olası kasttan ayırır.
§      Taksirli suça teşebbüs cezalandırılmaz.
Bilinçli- Bilinçsiz Taksir Ayrımı
§      Öncelikle taksirin olabilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekir.
§      Bilinçli bilinçsiz taksir ayrımı ise failin bu neticeyi görüp görememesine ilişkindir.
§      Fail neticeyi öngörmüşse bilinçli taksir söz konusudur.
§      TCK 22/3 “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesi” şeklinde taksirin tanımını yapmıştır.
§      Tek yönlü yolda ters yönde araç kullanmak sonucunda meydana gelen kazada bilinçli taksir vardır. Kişi ters yönde araç kullanmanın sonuçlarını öngörmekte ancak herhangi bir hareket etmemektedir.
§      Bilinçli- bilinçsiz taksir halinde taksirli suça ilişkin ceza artırılır.
§      Taksir hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez. Ancak bilinçli taksirde sadece ceza indirimi yapılır.
§      Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa bu ceza adli para cezasına çevrilebileceği halde bilinçli taksirde hapis cezası ancak kısa süreli olduğu taktirde adli para cezasına çevrilebilecektir.
§      Taksirle yaralama suçunun soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Bilinçli taksir durumunda ise soruşturma ve kovuşturma re’ sen yapılır.
Bilinçli Taksir- Olası Kast
§      Fail olası kastta kendi istediği neticelerin de meydana geleceği öngörülmüştür. Bu neticelerin gerçekleşip gerçekleşmemesi karşısında kayıtsızdır. İstediği neticenin ne pahasına olursa olsun gerçekleşmesini ister. Diğer neticeleri doğrudan istemese de gerçekleşmesini de kabullenmektedir.
§      Buna karşılık bilinçli taksirde de fail neticeyi öngörür. Yani gerçekleşeceğini bilir. Ancak neticenin gerçekleşmesini asla istemez.
§      Olası kast ile bilinçli taksirdeki ortak nokta olan “öngörme” bu ikisini birbirinden ayırt etme güçlüğüne yol açmaktadır. Ancak ipucu ise öngörülen netice kabulleniliyorsa olası kast; kabullenilmiyorsa bilinçli taksir vardır.
Taksirli suçlarda Ceza Verilmemesi Durumu
§      Kişinin gerçekleştiği hareket sonucu meydana gelen neticeden kendisinin zarar görmesi nedeniyle ayrıca cezalandırılması düzenlenmiştir (TCK22/6) Böylece bir şahsi cezasızlık sebebi öngörülmüştür.
§      Taksir bilinçli ise failin cezasızlıktan yararlanabilmesi mümkün değildir. Sadece verilecek ceza yarıdan altıda birine kadar indirilebilir.
§      Taksirli hareket sonucu yanan evin sanığa ait olup suçtan bir başkasının somut bir zarar görmesi nedeniyle TCK 22/6’ ın uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiği hükmedilmiştir.
§      Polis olan babasının silahını babasına vermek için yerinden alan ve silahın şarjörünün çıkık vaziyette ve horozun kurulu olduğunu gören, şarjörü takıp başparmağı ile silahın horozunu indirmek isterken tabanca ateş alarak babaannesini öldüren genç hakkında yerel mahkeme bu hükmü uygulayarak neden olunan netice ailevi durumları bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede sanıkların mağdur olmalarına yol açtığından, ceza verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.
Netice Sebebi İle Ağırlaştırılmış Suçlar
§      Böyle bir suçtan bahsedebilmek için;
ü  Fail bir neticeyi gerçekleştirmeye yönelik ilk hareketi kasten gerçekleştirmelidir.
ü  Kasten gerçekleştirilmiş hareketten dolayı istenmiş olan ağır veya başka bir netice meydana gelmelidir.
ü  İlk hareket ile netice arasında nedensellik bağı bulunmamaktadır.
ü  Failin ağır veya başka neticeden sorumlu olması için meydana gelen bu neticeye yönelik en azından taksirle harekete etmiş olması gerekir.
§      Örneğin; TCK 97 “ yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk etme” fiilini cezalandırmaktadır. Bu suçun oluşması için kast şarttır ve failin hem hareketi hem de neticeyi bilmesi ve istemesi gerekmektedir. Ve de “terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış yaralanmış veya ölmüşse” neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmedileceği açıklanmıştır.
§      Failin iteklemesi üzerine yere düşüp yarım saat sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan maktul yapılan tüm müdahalelere rağmen üç gün sonra ölmüştür. Nedensellik bağının bulunduğu tespit edildiği taktirde meydana gelen netice bakımından failin takdir derecesinde bir kusurunun bulunup bulunmadığı incelenmesi gerekir.
§      Bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice bakımından en az taksirle hareket etmesi gerekir.
§      Örneğin; hamile olduğunu bilmediği bir kadını iten kimse kadını düşürerek çocuğunu kaybetmesi halinde her ne kadar netice sebebiyle ağırlaştırılmış bir suç söz konusu ise de çocuğun düşmesinden dolayı sorumlu tutulamaz, zira mağdurun hamile olduğunu bilmemektedir. Taksirin öngörülebilirlik şartı burada bulunmadığından fail sorumlu tutulmamıştır.
§      Örneğin; çeşme başında hamile olduğunu bildiği kadınla kavga ederek mağdurun çocuğunun düşmesine yol açan sanık ile ilgili olarak Yargıtay bu hareketin mağdurenin çocukluğunun düşmesine yönelik bir davranış olduğu öngördüğünü ve bu nedenle olası kastla hareket ettiği kabul edilmiştir. Bu sebeple fail doğrudan çocuk düşürme suçundan dolayı sorumlu tutulacaktır. Çünkü olası kast durumunda nitelikli hal değil doğrudan ilgili suç tipi uygulanır.
§      Örneğin; çevresine tekmeler atmak mağdurun parmağına isabet ederek kırılmasına neden olduğu olayda failin hareketi günlük hayatta muhakkak suretle yaralanmaya sebebiyet vereceği öngörülmüş olup fail doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilerek cezalandırılır.
Özet; Fail kasten bir netice için harekete geçer ancak daha ağır netice meydana gelir;
]  Ağır netice öngörülebilir netice değilse “kaza, tesadüf” söz konusudur. Fail kastettiği neticeden sorumlu olur.
]  Meydana gelen netice öngörülebilir ise “taksir” söz konusu olur. Fail taksir derecesinde bu ağır neticeden sorumludur.
]  Meydana gelen netice öngörülebilirdir. Fail de öngörmüş hatta göze almış ise “olası kast” söz konusudur. Fail ağır neticeden doğrudan sorumlu olur.
Objektif Cezalandırılabilme Şartları
§      Cezalandırılabilme şartları, suçun bütün unsurları gerçekleştikten sonra söz konusu olabilen ve gerçekleşmeleri failin cezalandırılmasına engel olan şartlardır.
§      Bu şartların en önemli özelliği objektif nitelikli olmalarıdır.
§      Örneğin; belli bir mal ya da hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın çıkmasına neden olma suçu (TCK 240) bu şekildedir.
§      Objektif nitelikli olmasının sonucu olarak failin bunlara yönelik kast veya taksirinin bulunup bulunmadığı aranmaz.
Amaç ve Saik
§      Suçun manevi unsurlarına ayrıca amaç ve saik de dahildir.
§      Saik, bir kimseyi suç işlemeye iten neden, çıkar olarak tanımlanabilir. Örneğin öldürme suçunda kişinin düşmanlığı olduğu için bir kimseyi öldürmesinde saik düşmanlıktır.
§      Saik kasttan farklıdır. Kast suçu işleme iradesiyken; saik kişiyi somut suçu işlemeye sevk eden histir.
§      Bazı suçlar açısından kanunun saikin ne olduğuna önem atfettiği de görülmektedir. Örneğin kasten öldürme suçunun kan davası ya da töre saikiyle işlenmesi suçunda kanun saiki gözetmiştir (TCK 82). Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun cinsel amaçla işlenmesi (TCK 109) cezayı artıran nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.

C.    Hukuka Aykırılık Unsuru
§      Hukuka aykırılık unsuru daha maksada uygun bir şekilde hukuka uygunluk nedeninin bulunması unsuru olarak ifade edilebilir.
§      Hukuka uygunluk nedeni sınırlı sayıda (numerus clauses) sayılmamıştır. Örf ve adet hukuku ile de ortaya çıkabilir.
§      Hukuka uygunluk nedenlerinin hepsinin tek bir prensibe dayanarak açıklanması zordur.
§      Basit bir ikili ayrım yapacak olursak;
ü  İhlal edilen hukuki yarara nazaran daha ağır basan bir yarar lehine faile tecavüz veya müdahale için müsaade eden haller. Meşru müdafaa gibi.
ü  Tasarruf yetkisine sahip olanın ceza kanunu tarafından garanti altına alınmış korumaya ilgi duyması halleri, rıza gibi
Hukuka Uygunluk Sebebinin Ortak Özellikleri
v  Failin esasen hukuka uygun hareket ettiği hallerde bu harekete bağlı olan hareketlerin hukuka uygunluk sebebinden faydalanacağı ele alınırken ölçüt; failin hukuka uygun hareketi ile doğal bağlantı içinde olan hareketidir. Bu bağ içinde olmayan hareketler hukuka aykırıdır. Mesela ruhsatsız silah taşıyan bu silahla meşru müdafaa halinde kalarak saldırganı öldürürse öldürme fiili bakımından mevcut hukuka uygunluk sebebi ruhsatsız silah taşımaktan dolayı failin cezalandırılmasına engel teşkil etmez.
v  Hukuka uygunluk içinde hareket eden bir şahsın davranışına karşı hukuka uygunluk sebebi içinde bulunulamaz. Örneğin meşru müdafaa halinde bulunana karşı meşru müdafaa olmaz. Zira meşru müdafaa hukuka aykırı bir hareket değildir.
v  Fiil hukuka uygunsa iştirak söz konusu olmaz. İştirak için failin kasten hareket etmesi ve failin hareketinin hukuka aykırı olması gerekir.
v  Hukuka uygunluk sebebinin varlığı durumunda faile ceza verilemeyeceği gibi fail hakkında güvenlik tedbiri uygulaması da mümkün değildir.
Hukuka Uygunluk Sebepleri
v  Kanunda düzenlenmiş olan hukuka uygunluk sebeplerinin hepsi TCK’ da yer almaz.
v  Nu kısımda incelenecek olan hukuka uygunluk sebepleri TCK’ da yer alanlardır.

a)       TCK 24, 25, 26’ daki Hukuka Uygunluk Sebepleri
---Hukuka Uygun Emrin Yerine Getirilmesi (TCK 24/2)
ü  Yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emiri uygulayan sorumlu olmaz (TCK, 24/2)
ü  Amirin emri hukuka uygun olur da yerine getiren ast tarafından sınır aşılırsa sorumluluk emri verene değil, emri uygulayana ait olur.
---Kanun Hükmünü İcra
ü  Kanunun bir hükmünü yerine getirmek suretiyle işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
ü  Örneğin;
o      Şikayet hakkını kullanma
o      Haciz işlemini yapan memur
o      Yakalama işlemini yapan kişi
ü  Zira bu fiilleri gerçekleştiren kanunun kendisine verdiği bir emri veya yetkiyi kullanmaktadır.
ü  Bu uygunluk sebebinin geçerli olması için;
o      Kişinin konun hükmünü yerine getirmeye yetkili olması
o      Kişinin kanun hükmü çerçevesinde hareket etmesi
o      Orantılılık ilkesine riayet edilmesi gereklidir.
ü  Silah kullanma yetkisi kanunla; polis, jandarma, asker, bekçi ve koruyuculara verilmiştir.
ü  Silah kullanma başvurulacak en son yöntem olmalıdır.
ü  Kişiler şikayet veya ihbarda bulunurken, bir kimse hakkında hakaret niteliğinde ifadeler kullanabilir. Ancak kişilerin kendilerine kanunla verilmiş bir hukuki hakkı kullandıklarından bu eylemler hukuka uygunluk oluşturacaktır. Şikayet hakkının kötüye kullanılamayacağı Anayasanın 36. Maddesinde belirtilmiştir.
ü  Milli Piyango Teşkilatına Dair Kanun kapsamında devletin kumar oynatması ve yabancıların bazı yerlerde kumar oynaması hukuka uygunluk sebebini oluşturur.
---Meşru Müdafaa
ü  Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı bir biçimde defetme zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez (TCK 25/1)
ü  Kişinin savunması ilkel bir dürtü olarak değil, doğal hukukun tanıdığı içsel bir hak olarak görülmektedir.
ü  Hayata, vücut bütünlüğüne, cinsel özgürlüğe, hürriyete karşı saldırılarda kişinin meşru müdafaaya başvurma hakkı vardır.
Meşru Müdafaanın şartları;
-          Saldırıya İlişkin Şartlar
o   Bir saldırının varlığı: saldırının zarar verecek veya tehlike oluşturacak biçimde ve derecede olması gereklidir. Doğa olayları meşru müdafaa hakkı vermez olsa olsa zorunluluk hali söz konusu olur.
o   Saldırının fil hali olması: burada kasıt saldırı ile savunmanın aynı anda olmasıdır. Savunma anında bir saldırının halen mevcut olması gerekir. Başlaması yakın ve muhakkak olan hali hazırda başlamış olan veya devam etmekte olan saldırı fil halidir. Saldırı bittikten sonra yapılan hareketler savunma değil intikam olur.
o   Saldırının haksız olması: saldırının haksız olması için hukuka aykırılığın suç teşkil etmesi aranmaz. Bu itibarla hakkın kötüye kullanımı şeklinde ortaya çıkan saldırılar da haksızdır ve saldırıya uğrayan kişilere meşru müdafaa hakkı verir. Kişi bu saldırıya kendi sebep olsa dahi bu hükümden yararlanır. Örneğin zina yaparken yakalanan kadın kocasının saldırısına karşı meşru müdafaa kullanabilir.
-          Savunmaya İlişkin Şartlar
o   Savunmada zorunluluk bulunması: saldırıya uğrayanın başka türlü kurtulmasına imkan olmamasıdır. Kaçmayıp saldırıya karşılık vermeyi Yargıtay meşru müdafaa çerçevesinde görmüştür.
o   Saldırı ile savunma arasında oran olması: oran kullanılan araç bakımından ve saldırılan hakka karşı zarar verilen hak olarak iki türlüdür. Bıçakla saldıran güçlü kuvvetli birine karşı cılız birinin meşru müdafaası silahla olabilir. Orantılılığa aykırı değildir. Mala karşı yapılan saldırı kişinin hayatına zarar vermekle müdafaa edilmesi müdafaayı meşru kılmaz. Burada orantılık yoktur (zarar verilen hak bakımından).
ü  Üçüncü kişi lehine meşru müdafaa da söz konusu olabilir. Bu taktirde meşru müdafaanın diğer şartlarının gerçekleşmesi gereklidir.
ü  Offendicula: bir kimsenin malına yönelik muhtemel saldırılara karşı önceden bazı mekanizmaların kurulması suretiyle saldırı anında otomatik olarak fonksiyon gösterecek olan tedbirlerle malın savunmasını ifade eder. Masum üçüncü kişilerin zarar görmesini engelleyecek tedbirlerin alınması gerekir.
ü  Meşru müdafaa halinde olayla bağlantısı bulunmayan üçüncü kişilerin de zarar görmesi söz konusu olabilir. Bu kişilerden dolayı cezalandırma söz konusu olmaz.
ü  Meşru müdafaa kapsamında saldırgana verilen zararlardan dolayı tazminat mükellefiyeti bulunmaz. Ancak zarar gören üçüncü kişilerin zararı giderilmelidir.
---Hakkın Kullanılması
ü  Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez (TCK 26/1)
ü  Hak; kanun, tüzük, yönetmelik, genelge gibi nizamlara dayanabilir. Hukuken tanınmış ve düzenlenmiş olmak kaydıyla bir mesleğin icrasından da doğabilir.
ü  Anayasada vatandaşa tanınan eleştiri hakkından dolayı kişi cezalandırılmaz.
ü  Sportif faaliyetlerde atılan yumruklardan dolayı kişi cezalandırılmaz.
ü  Hakkın kötüye kullanımı söz konusu olmadığı sürece sanat ve bilimsel faaliyetler hukuka uygunluk sebebidir. Kopan cinsel organın ameliyat videosu müstehcenlik suçunu oluşturmaz.
ü  Ticaret müesseselerinin ve özellikle bankaların kredi verecekleri kimseler hakkında araştırma yapmaları, kişisel verilerin toplanması suç oluşturmaz.
ü  Anayasanın 28. Maddesinde düzenlenen basın hürriyeti, gazeteciliğin icrasının hukuka uygunluk kaynağıdır.
---Rıza
ü  Geçerli bir rıza için üç şart gereklidir;
o   Ehliyet
o   Açıklama
o   Konuya uygunluk
ü  Ehliyet; kişi rızaya konu hakkın sahibi olmalıdır ve kişi rızasını beyan etmeye yetkili olmalıdır. Yargıtay’ a göre 15 yaşını doldurmuş olmalıdır. Örneğin yalan tanıklık adliye aleyhine işlenen bir suçtur. Bu suçun mağduru aleyhine yalancı şahitlik yapılan kimse değildir. Yani kişi bu hakkın sahibi değildir.
ü  Açıklama; rıza açık veya örtülü bir şekilde açıklanmalıdır. Rıza açıklaması sakat olmamalıdır. Rıza suç işledikten sonra açıklanmamalıdır.
ü  Konusu: razı olana karşı haksızlık yapılmaz veya suç işlenmez kuralı sınırsız geçerli değildir. Geçerli bir rıza için;
o   Suçun rızanın olduğu konuda işlenmesi
o   Hak sahibi rızaya konu hak üzerinde serbestçe tasarrufa haiz olmalı ve tasarruf adaba ve ahlaka aykırı şekilde olmamalı
Kişi malvarlığına ilişkin, şeref, hürriyet ve cinsel özgürlük üzerinde tasarruf yetkisine sahiptir. Ancak kişinin tasarruf yetkisinin bulunmadığı haller de vardır;
o   Doğrudan doğruya devlete ait bir yararı ihlal eden suçlar hakkında bireyin rızaya hakkı yoktur.
o   Kişi kendi yaşamı üzerinde tasarruf hakkına sahiptir ancak bu yetki başkasına devredilmez.
o   Vücut bütünlüğüne ilişkin tasarruf yetkisinin bulunmadığı kabul edilir. Kişi kendi vücut bütünlüğüne karşı olan eylemleri cezasızdır.
o   Aile düzenine karşı işlenen suçlar ve suç olarak düzenlenmeyen zinaya rıza ahlaka ve adaba aykırı olduğu için geçersizdir.
---Varsayılan Rıza
ü  Boğulmak üzere olan kişiyi fail kurtarmak isterken vücudunun muhtelif yerleri ağır şekilde yaralanmış olabilir. Bu durumda olduğu gibi hakim, olay mağdur tarafından bilinmiş olsaydı rızasını vermesi kuvvetli bir ihtimal içindedir diyebilmekte ise rıza varsayılarak fiil hukuka uygun olur.
ü  Tıbbi müdahaleler yerine göre yaralama ve öldürme suçunun tipikliğini oluşturur. Hekimin tıbbi müdahale ile bu doğrudan neticeyi değil de şifa tedavi neticesini istemesi bu doğrudan netice bakımından kastının varlığını kaldırmaz. Tıbbı müdahaleleri uygun kılan ana hususu hastanın rızasıdır.

b)     Ceza Kanunundaki Diğer Hukuka Uygunluk Sebepleri
---Eğitim Hakkının Verdiği Yetkiden Kaynaklanan Hareketlerin Hukuka Uygunluğu
ü  Böyle bir yetkinin bulunduğu ve bu yetkinin kötüye kullanılmadığı, sınırların aşılmadığı taktirde yetkiyi kullanan kimsenin cezalandırılamayacağı, zira eğitim amacı ile yapılan hareketlerin kanun koyucu tarafından uygun görüldüğü TCK 232/2 doğrultusunda söylenebilir.
ü  Bu tedbirler; ahlaka, adaba uygun olmayanlar ve insanı duyguları rencide edici nitelikte olmamalı, çocuğun sağlığına zarar verici nitelikte olmamalı ve ne önemlisi de asla fena muamele şeklini almamış olmalıdır.
ü  Dövmenin hiçbir şekli ve derecesi hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilmez. Dövme tedip hakkı çerçevesinde görülemez.
---İddia ve Savunma Dokunulmazlığı
ü  Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında kişilerle ilgili olarak somut isnatlar ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunması halinde ceza verilmez.
ü  Adaletin yerini bulabilmesi için iddia ve müdafaa ceza korkusu olmadan gerçeklerin ortaya koyulabilmesi gerekir.
ü  TCK 128’ de değinilen bu husus hareket ve iftira suçlarının oluşmasını engeller hukuka uygun kılar.

c)      Ceza Kanununda Yer Almayan Hukuka Uygunluk Sebepleri
---Yükümlülüklerin Çatışması
ü  İhmalin daha önemli olan bir başka görevin yerine getirilmesi zorunluluğundan doğması halinde, ihmal ve gecikmenin hukuka aykırı olmadığını kabul etmek gerekir.
ü  Yükümlülüklerin çatışmasında fail açısından en azından iki hareket yükümlülüğü söz konusu olmakta fakat fail bunlardan ancak birini yerine getirebilmektedir.
ü  Nitekim failin daha üst derecede bir yarar için tercihini kullanması halinde, ağır basan yararın korunmasından söz edilir. Buna karşılık eşit derecede olan görevlerin mevcudiyeti halinde ise bu görevlerden birinin yapılması yeterlidir.

4.      KUSURLULUK
Kusurluluk: failin hukuka uygun hareket edebilme imkanına sahip olduğu halde, hukuka aykırı bir davranışı seçmiş ve gerçekleştirmiş olması sebebiyle, bu fiilin ona yüklenebilmesi ve kınanabilmesidir.
§      Kusurluluktan söz edebilmek için;
ü  Fail kusurlu davranabilme kabiliyetine sahip olmalıdır.
ü  Kişinin hukuka uygun hareket etmesinin ondan beklenebilmesi gereklidir.
§      Kusur yeteneği (İsnat kabiliyeti) doğruyu yanlıştan haklıyı haksızdan ayırabilme ve buna göre davranabilme kabiliyetidir. Kusur yeteneği;
ü  Haksızlığı anlayabilme
ü  Bu anlayışa göre davranabilmeyi gerektirir.
§      Fiilin haksızlığını anlamayan bir kişide inşat yeteneği yoktur.
Anlama kabiliyeti: bir kimsenin yaptığı hareketin toplum içindeki değerini bilmesi ve toplu halde yaşama şartları ile tezat olduğunu anlama kabiliyeti
İsteme kabiliyeti: kişi iradesine uygun hareket edebilme ve gerektiğinde iradesinin isteklerini engelleyebilme yeteneğine sahip olmalıdır.
Not: Anlama ve isnat yeteneklerinden birinin bulunmaması isnat kabiliyetinin yokluğu bakımından yeterlidir.
§      Şu halde aklen sağlam ve fizyolojik bakımdan gelişmiş herkes isnat yeteneğine sahiptir.
§      Ceza sorumluluğu açısından kişinin normal olması demek, kişinin farik ve mümeyyiz (iyiyi kötüden ayırt edebilen) olması ve toplumsal davranabilme yeteneğine sahip olması demektir.
§      Bütün insanların isnat kabiliyetine sahip olduğu karinesine göre hareket edilir.
Kusur Yeteneğini Etkileyen Faktörler
a.      Yaşın Kusur Yeteneğine Etkisi
Türk Ceza Hukuku Sisteminde sadece çocuklar tarafından işlenebilecek suçlar kategorisi bulunmamaktadır.
---Fiili İşlediği Zaman 12 Yaşını Bitirmemiş Olan Küçükler
ü  Ceza sorumlukları yoktur.
ü  Ceza kovuşturması yapılamaz ancak çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
ü  Kolluk tarafından suç sebebi ile yakalanamaz.
ü  Haklarında savcı tarafından dava açılamaz her nasılsa dava açılmışsa bu kimseler hakkında verilecek karar kusurun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararıdır.
ü  Suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklarla koruma ihtiyacı olan çocuklar hakkında duruşma yapılmaksızın tedbir kararı verilebilir. Ancak hakim dilerse duruşma yapabilir.
ü  Tedbirin uygulanması 18 yaşında sona erer ancak hakim eğitim öğretime devam edebilmesi için kişinin de rızası varsa belli bir süre daha devam ettirebilir.
ü  Kabahatler Kanunu 11/1’ de belirtildiği üzere idari para cezası uygulanamaz.
---Fiili İşlediği Zaman 12-15 Yaş Arasında Olan Küçükler
ü  TCK 31/2 “… işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişilere çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
ü  Algılama ve davranışlarını yönlendirebilme yeteneği yoksa isnat kabiliyeti de yoktur. Bu şekilde olanların 12 yaşından küçüklerden farkı yoktur.
ü  Çocuğun algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği genel olarak değil işlediği suç bakımından tespit edilmelidir.
ü  Çocuklar hakkında açılan kamu davaları, iştirak hakkında olanlar saklı kalmak kaydıyla Çocuk Koruma Kanununda kurulan mahkemelerde görülür (ÇKK, m.26/4)
ü  Suç sebebi ile yakalanabilirler ancak yakınları ve müdafie haber verilerek derhal savcılığa sevk edilir. Soruşturma işlemi kollukta yapılamaz.
ü  Küçüklere kelepçe takılamaz.
ü  15 yaşını doldurmamış olan çocuklar hakkında üst sınır 5 yılı aşmayan hapis cezası gerektiren fiillerden dolayı tutuklama kararı verilemez (ÇKK, m. 21)
ü  Zorunlu olarak müdafi atanır (CMK 150)
ü  Mahkum edildikleri 1 yıl veya daha kısa süreli hapis cezaları hakim tarafından seçenek yaptırımlardan birine çevrilmek zorundadır (TCK, m. 50/3)
ü  Fiilin işlendiği zaman 18 yaşını bitirmemiş küçüklerin mahkum oldukları hapis cezası 3 seneden fazla olmadığı taktirde ertelenebilir (TCK, m. 51/1)
ü  Fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış olanlar hakkında belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma tedbiri uygulanamaz (TCK 53/4)
ü  Dava zamanaşımı süresi yetişkinlere nazaran daha kısadır (TCK, m. 66/2)
ü  Ceza zamanaşımı süresi yetişkinlere nazaran daha kısadır (TCK, m. 68/2)
ü  Çocuklar hakkında verilen adli para cezası ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen para cezasının ödenmemesi halinde bu cezalar hapse çevrilmez (TCK 50/6)
ü  Bu yaşta olan küçüklerin duruşmaları kapalı yapılır ve hüküm de kapalı duruşmada açıklanır.
ü  Kapalı duruşmanın içeriği hiçbir iletişim aracı ile yayınlanamaz.
ü  Fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanamaz (TCK, m 58/5)
ü  Yetişkinler hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde denetim süresi 5 yıl iken çocuklar açısından denetim süresi 3 yıldır.
ü  Suça sürüklenen ve 15 yaşından küçük olan çocuk aynı zamanda akıl hastası olması halinde çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır (ÇKK, m.12)
ü  Terörle Mücadele Kanununun 5. Maddesi gereği yapılacak olan ceza artırımı çocuklar için uygulanmaz.
---Fiili İşlediği Zaman 15-18 Yaş Arasında Olan Küçükler
ü  Fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olanların cezasında indirim yapılır (TCK, m.31/3)
ü  İsnat kabiliyeti kabul edilir ancak indirim yapılır.
---Fiili İşlediği Zaman 18 Yaşından Büyük Olanlar
ü  Ceza sorumlulukları tamdır.

b.      Sağır ve Dilsizlik
§      Kişinin gelişimine olumsuz yönde etki etmesi dolayısıyla cezada 21 yaşını dolduruncaya kadar bir indirim öngörülmüş bulunmamaktadır. Sağır ve dilsizliğin ceza indirim sebebi olabilmesi için bunun doğuştan veya küçük yaşta meydana gelmiş olması gerekir.
§      15 yaşından küçük sağır ve dilsizlerde isnat kabiliyetinin bulunmadığı kabul edilir. Bunlar 12 yaşından küçüklerin tabi olduğu hükümlere tabidir.
§      15-18 yaş grubu hakkında 12-15 yaş arası küçükler hakkında hükümler uygulanır.
§      18-21 yaş grubu için 15-18 yaş arası küçükler için uygulanan hükümler uygulanacaktır.

c.       Akıl Hastalığı
§      TCK 32/1’ e göre “ akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayamayan ve bu fiille ilgili olarak davranışları yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak tedbir sorumluluğu vardır.
§      İşlediği fiille ilgili olarak yukarıda yazılı derecede olmamakla beraber davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kimsenin cezasında indirim yapılır.
§      Fiili işledikten sonra akıl hastası olan kimse, “muhakemeye devama ve neticelerini idrakten aciz bulunacağı cezayı tertip etmeye olanak bulunmadığından” iyileşene kadar yargılama yapılmaz.
§      İsnat kabiliyetine etki eden akıl hastalığı ise, fiil işlendiği zaman bulunan akıl hastalığıdır. Bu kimseler yargılanır ve tedbire karar verilebilir.
§      Mağdur veya suçtan zarar gören akıl hastası olması halinde kendisine istemi olmaksızın bir avukat atanır.
§      Kişi mahkum olduktan sonra akıl hastası olduğu taktirde cezasının infazı geriye bırakılır ve iyileşinceye kadar hükümlü TCK 57’ de belirtilen sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
§      Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış kişiye ceza verilmez (TCK, m.34/1)
§      Geçici nedenlere örnek olarak; uyku hali, ateşli hastalık, sara nöbeti, doğum yapmış kadının psikolojisi gösterilebilir.
§      TCK 34/1 ‘ in uygulanabilmesi için;
ü  Kişi bu duruma kasten veya taksirle sebebiyet vermeli
ü  Geçici nedenin isnat kabiliyetini kaldırması
§    Geçici nedenlerin mevcudiyeti halinde tedbir sorumluluğu yoktur. Çünkü geçici halin ortadan kalmasıyla kişi normaldir.
§    TCK 34/2 “iradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
§    Sarhoşluk halleri;
ü  Fail işlemek istediği suçtan cesaret bulmak ya da mazeret sebebi olması için sarhoş olmuş olabilir. Tasarlanmış sarhoşluk
ü  Fail alkol almak ve sarhoş olmak istemektedir. Kasten sarhoşluk
ü  Fail alkol veya uyuşturucu almak istemekte ise de sarhoş olmayı ya da isnat kabiliyetini kaybetmeyi istememiştir. Taksirli sarhoşluk
Not: Kanunumuz iradi sarhoşluk ifadesini kullanarak bu üç şekilde isteyerek sarhoş olma kavramı için de mütalaa edilecektir. Failin ceza sorumluluğuna herhangi bir etki göstermeyecektir.
Not: Sarhoş olan kişi taksirli bir işlemişse taksirli suçtan, kasti bir suç işlemişse kasti suçtan dolayı sorumlu olacaktır. Dolayısıyla failin kasten veya taksirle cezalandırılabilmesi için sarhoşluğun kastlı veya taksirli olması önemli değildir.
§      TCK 57/7’ ye göre suç işleyen alkol veya uyuşturucu madde bağımlıları hakkında güvenlik tedbirleri uygulanacaktır. Bu tedbirler ilgililerin sağlık kuruluşlarında tedavi şeklinde yerine getirilir.

Kusurluluğu Etkileyen Sebepler
§      Bu tip hallerde hareket tipe uygundur, hukuka aykırıdır fakat failin kusurluluğundan bahsedilemez.
§      Kusurluluğu etkileyen kaza ve tesadüf kanunumuzda düzenlenmemiştir.
---Hukuka Aykırı ve Bağlayıcı Emir
ü  Astın yerine getirmek zorunda olduğu emir hukuka aykırı ise kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep söz konusudur.
ü  TCK 24/2’ ye göre “yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emirden uygulayan sorumlu olmaz.
ü  Fail sorumsuz olmakta ancak eylemin hukuka aykırılığı kalkmamaktadır. Dolayısıyla zarar görenin tazminat hakkı varlığını korumaktadır.
ü  TCK 24/2’ de emrin uygulama şartları şunlardır;
o   Bir emirin varlığı
o   Emri verenin emir vermeye yetkili olması
o   Emri yerine getirmesi görev gereği zorunlu olmalıdır
o   Verilen emrin suç oluşturmaması
o   Verilen emrin hukuka aykırılık oluşturmaması
Not: A.Y. 137 (Kanunsuz Emir): Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.

ü  TSK İç Hizmetler Kanunu m.14 ‘ te “icradan doğacak mesuliyet emri verene aittir” hükmü yer almaktadır. Askeri Yargıtay’ ın da emrin kanun ve nizama uygun olmaması dahilinde de yerine getirilmesi gerektiği yönünde kararı bulunmaktadır.
---Zorunluluk Hali (Izdırar)
ü  Yangından kurtulmak için komşusunun kapsını kıran, açlıktan ölmek üzereyken fırından ekmek çalanın durumudur.
ü  Kanunla korunan yararı tehdit eden ve başkasının hukuken korunan yararını ihlalden başka kurtuluş çaresi bırakmayan tehlike halidir.
ü  Zorunluluk halinde bulunan kişi iki seçenek arasında tercihte bulunur;
o   Ya hakkını kaybeder
o   Ya başkasına zarar vererek hakkını korur
ü  Zaruretin kanunu yoktur” şeklindeki tabiat normunun hukuki bir norm haline gelmiş halidir.
ü  TCK 25/2’ ye göre “gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmaya olanak bulunmadığı ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiilden dolayı faile ceza verilmez.
ü  Yüklenen suçun zorunluluk halinde işlenmesi durumunda sanık hakkında “kusurun bulunmamasından dolayı ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilir.
ü  Zorunluluk halinin bir hukuka uygunluk sebebi değil de kusurluluğu kaldıran sebep olarak kabulünün sonuçları;
o   Zorunluluk halinde hareket eden kimseyi azmettiren veya ona yardım eden cezasızlık sebebinden yararlanamaz. Çünkü zorunluluk hali hukuka uygunluk sebebi değil kusurluluğu kaldıran sebeptir. Hukuka uygun bir eylem olsaydı katılanlar cezalandırılmazdı.
o   Zorunluluk halinde müsadere mümkündür çünkü fiil hukuka uygun değildir.
o   Zorunluluk haline karşı hukuki sebepler içinde hareket edilebilir. Çünkü zorunluluk hali hukuka uygun değildir. Yani kişi meşru müdafaada bulunabilir.
o   Zorunluluk halinden yararlanan kişi tazminata mahkum edilebilir.
ü  Özel Zorunluluk Halleri ceza kanununda düzenlenmiştir;
o   Organ ve dokularını satan kişinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak, hakkında verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi ceza verilmesinden de vazgeçilebilir (TCK, m.92)
o   Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde olayın özelliğine göre verilecek cezadan indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir (TCK, m.147)
ü  Zorunluluk Halinin Şartları;
o   Ağır ve muhakkak bir tehlikenin bulunması
o   Tehlikenin bir hakka yönelik olması
o   Tehlikeye bilerek sebebiyet verilmiş olması
o   Tehlikeye karşı koyma yükümlülüğünün bulunmaması.
Not: A, B’ yi öldürür ve yakalanmamak için kaçar, A saklandığı yerde uzun süre yemek temin edemeyince açlığa dayanamaz. Komşusunun tavuğunu çalar ve yer. A bu suça (tavuk çalma) kendi sebep olmuştur. Bu sebeple zorunluluk halinin genel şartlarını sağlamadığı için dolasıyla yararlanamaz. Ancak TCK 147’ de düzenlenen özel zorunluluk hali genel zorunluluk halinin şartlarına tabi olmayabilir. Bu sebeple A’ nın TCK 147 hükümlerinden yararlanması düşünülebilir.
ü  Korumaya ilişkin şartalar;
o   Başka türlü korunma imkanı bulunmaması
o   Tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında denge bulunması
ü  Üçüncü kişiler lehine zorunluluk hali; Doğum, ananın hayat veya sağlığı için tehlikeli bir nitelik gösterdiği takdirde ana çocuğun doğmasını ve kendini feda etmeyi istemiş olsa dahi bunu yapmayıp çocuğu ölü doğurtan ve anayı kurtaran doktor, zorunluluk halinde bulunmuş sayılır.
ü  Tazminat; zorunluluk halinde zarar verilen kimsenin zararı karşılanmak zorundadır (TBK, m.64). Hukuka uygun bir eylem olmaması tazminatın kaynağıdır.
ü  Zorunluluk Hali ve Meşru Müdafaa arasındaki Farklar;
o   Meşru müdafaada savunma, saldırgana karşı yapılırken, zaruret halinde olayla ilgisi bulunmayan kişiye yöneltilir.
o   Meşru müdafaada haksız bir saldırı söz konusudur. Zorunluluk halinde tehlike söz konusudur.
o   Meşru müdafaa şartının kullanılması için kişinin kusursuz olması şart değilken zaruret halinde tehlikenin kişinin kusurundan meydana gelememesi gerekir.
o   Meşru müdafaada saldırgana verilen zararın tazmini gerekmezken zorunluluk halinde gerekir.
o   Meşru müdafaa kaçma şansı olana kaçma yükümlüğünü yüklemezken zaruret halinde kaçmak mümkünse zaruret haline başvurulmaz.
---Kaza ve Tesadüf
ü  Ceza hukuku manasında başka ifadeyle teknik anlamada kaza ve tesadüf fail veya üçüncü kişiler tarafından öngörülmesi mümkün olmayan neticedir.
ü  Üçüncü kişi tarafından dahi öngörülemeyen bir neticeden faili kusurlu görerek sorumlu tutmak kabul edilemez.
ü  Teknik manada kaza ve tesadüften söz edebilmek için bir insan hareketinin bulunması gerekir.
---Cebir ve Şiddet, Korkutma ve Tehdit
ü  Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır (TCK, M.28)
Cebir: kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle onun veya üçüncü bir kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecri bir etki meydana getirilmesidir. Cebre maruz kalan kişi bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır.
Not:
]  Mücbir sebepten farklı olarak suça zorlayan şey insan tarafından yapılmaktadır.
]  Cebirde o anda mevcut bir kötülük vardır. Buna karşılık tehditte ileride bahsedilecek bir kötülükten bahsedilerek kişiye suç işletilmektedir.
]  Cebir halinde failin suçu işlemekten başka yolu yoktur. Fakat zorunluluk halinde fail bir seçim yapabilir. Cebirde irade özgürlüğü yoktur.
Tehdit: kişinin bir zarar uğratılacağı konusunda korkutulmak suretiyle iradesine etkide bulunarak gelecekte belli şekilde hareket etmesinin sağlanmasıdır. Mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.
ü  Tehdidin kusurluluğu kaldırabilmesi için;
o   İhlal edilen hakla korunmak istenen hak arasında eşitlik bulunmalıdır.
o   Korunmak istenen yarara yönelik zarar tehdidi ağır ve muhakkak olmalıdır.
o   Tehditte bulunanın emirlerine boyun eğmeden kurtulma olanağının bulunmaması
o   Tehdidin meydana gelmesine bilerek sebebiyet verilmemesi
---Haksız Tahrik
ü  TCK 29’ da düzenlenmiştir. Suç işleyenin psikolojik durumuna etkili olarak kusurluluğun azalmış olacağı kabul edilir.
ü  Fiilin haksızlık içeriğinde bir değişiklik olmadığı halde, failin kusur yeteneğinde bir azalma söz konusudur.
ü  Haksız tahrik, failin haksız bir fiilin doğurduğu gazap ve elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlenmesidir.
ü  Haksız tahrik ceza kanunumuzda ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmişti. Ancak uygulanabilmesi için haksız fiilin hiddet veya şiddetli elem etkisi doğurabilecek ağırlıkta olması gerekir.
ü  Bütün suçlar bakımından geçerlidir. Netice sebebiyle ağırlaştırılmış suçlarla, tasarlayarak adam öldürme suçunda da haksız tahrik hükümleri uygulanabilir.
ü  Bazı suç tipleri için geçerli olmak üzere özel tahrik hallerinin de yer aldığı söylenebilir. TCK 129’ da yer alan; Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
ü  Aynı halin hem haksız tahrik hem de takdiri indirim sebebi sayılması ve cezadan iki defa indirim yapılması mümkün değildir.
ü  Meşru savunmada saldırı henüz sona ermemiştir. Haksız tahrikte ise hâksiz fiil sona ermiştir. Ve bu fiile karşılıkta bulunma zorunluluğu yoktur. Meşru müdafaa bir hukuka uygunluk sebebi iken haksız tahrik hukuka aykırıdır.
ü  Haksız tahrik için bazı şartlar gerekebilir;
o   Tahrik teşkil eden bir fiilin bulunması
o   Fiilin haksız olması (isnat yeteneği olmayanların yaptıkları hareketler de haksız tahrik oluşturabilir)
o   Hiddet veya şiddetli elemin bulunması
o   Haksız tahriki oluşturan fiil, hiddet veya şiddetli elem ve işlenen suç arasında nedensellik bağı bulunması gerekir.
o   İşlenen suçun şiddet ve elem halinin bir tepkisi olması (orantılılık)
o   Haksızlık tahriki teşkil eden eylem, fiili işleyen kimseye yönelmiş olmalıdır.
o   Haksız tahrikten yararlanan kişi, aynı kişiye yönelik olarak tekrar haksız tahrikten yararlanamaz.
---Yanılma
ü  Gerçekleşen ile tasavvur edilen arasındaki farklılığa yanılma denir. Bu durum kusurluluğu etkiler. Dolayısıyla kusurluluğu azaltır veya ortadan kaldırır.
ü  Mesela kendisinin sanarak bir başkasının eşyasını alan kişinin kusurluluğundan söz edilemez. Zira başkasının malı alma kastı yoktur.
Yanılma Türleri;
1.      Filli Yanılma
a.       Suç tipindeki unsurlarda yanılma
i.            Suçun nitelikli hallerinde yarışma
ii.          Nedensellik bağında yanılma
b.      Ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenlerde yanılmaz
i.          Hukuka uygunluk nedenlerinde yanılma
ii.        Kurduğu etkileyen nedenlerden yanılma
2.      Şahısta Yanılma
3.      Hukuki Yanılma”
Ayrıntıları ile ele alacak olursak;
1.      Filli Yanılma
a.      Suç tipindeki unsurlarda yanılma
ü  Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır (TCK 30/1)
ü  Birisine su verdiği zannı ile gerçekte zehir vererek ölümüne sebep olan kişinin sorumluluğu taksirlidir. Fiil taksirle işlendiği taktirde cezalandırılan bir suç değilse fail hiçbir şekilde cezalandırılmaz.
ü  Örneğin; 18 yaşından büyük olduğunu zannederek cinsel ilişkiye girilen kişinin sonradan nüfusta büyük kaydedildiği ve aslında 18 yaşından küçük olduğu anlaşılırsa, bu yanılgısından faydalanır. 18 yaşından küçük biriyle taksirle cinsel ilişki kurmak cezalandırılmadığından faile ceza verilmez.
ü  Örneğin; başkasına ait bir şeyi alan kimse , bu şeyin kaybedilmiş bir nene olduğu zannı ile hareket etmiş ise buradaki problemin çözümünde irade ile gerçek arasındaki ayrılık irade lehine çözüleceğinden fail işlemekte olduğu suçtan değil, işlemeyi kast ettiği suçtan dolayı sorumlu olur.
Not: yanılgı kişinin kendi kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmamasının önemi yoktur. Sarhoş olduğu için yanlışlıkla kendi evi düşüncesiyle başkasının evine giren kimse bakımından sarhoş olmasıydı bu hatayı yapmazdı denilemez. Sarhoşluğuna rağmen kişi bu hatasından yararlanır. Sarhoş olduğu için yırtıcı bir hayvan zannederek bir insanı öldüren kimse de sarhoşluğu kusursuz olsa da taksirle insan öldürmeden sorumlu tutulur.
ü  Yanılma için suçun mutlaka kasten işlenen bir suç olması gerekmemektedir. Mesela bir eczacı ilaç zannederek zehir verip hastanın ölmesine yol açarsa taksirim yok diyemez. Buna karşılık birisinin eczacının haberi olmaksızın ilacının yerine zehir koyarsa yanılma varsa da taksir yoktur. Bu durumda eczacı sorumlu tutulmaz.
ü  Tersine unsur yanılgısı: vestiyerden başkasının paltosunu çalmak isteyen kişi, yanlışlıkla kendi paltosunu almış olabilir. Bu durumda tersine unsur yanılgısı söz konusudur. Bu taktirde kişinin kastı da olsa niyeti ne kadar kötü de olsa, tipiklik gerçekleşmemektedir. Ve bu nedenle cezalandırılma söz konusu olmaz.
ü  Örneğin;15 yaşından küçük birisi ile cinsel ilişkiye girdiğini düşünen kişi, aslında mağdur 16 yaşındaysa 16 yaşında biriyle cinsel ilişkiye girmiş gibi cezalandırılır. Burada irade değil gerçekleşen durum dikkate alınır.
i.                    Suçun nitelikli hallerinde yanılma
ü  Suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır (TCK, m.30/2)
ü  Hafifletici sebeplerde yanılma; failin işlemek istediği suç tipinde hafifletici sebep bulunduğu halde, gerçekten suçta herhangi bir hafifletici sebep yoksa esas alınacak husus, failin sübjektif durumudur. Böylece fail mefruz hafifletici sebeplerden yararlandırılır. Dolayısıyla değersiz sanılarak değerli bir kolyeyi çalan kimse hakkında TCK 145’ deki hafifletici sebep uygulanır.
ü  Fail gerçekleştirmek istediği suç tipinde hafifletici sebep bulunmadığı halde gerçekleşen suçta  hafifletici sebep varsa fail objektif olarak mevcut olan bu hafifletici nedenden yararlanır. Örneğin değerli bir kolyeyi almak isterken onun değersiz taklidini alan fail TCK 145’ deki hafifletici sebepten yararlanır.
ü  Ağırlaştırıcı sebeplerde yanılma; fail olayda ağırlaştırıcı sebep olduğunu zanneder, fakat gerçekte ağırlaştırıcı sebep yoksa mefruz suç kuralları uygulanır. Babasını öldürdüğünü zanneden fakat başka bir kişiyi öldüren kimse hakkında ağırlaştırıcı sebep uygulanmaz.
ü  Failin gerçekleştirmek istediği suç tipinde ağırlaştırıcı sebep bulunmadığı halde gerçekleşen suçta ağırlaştırıcı sebep varsa bir ayrıma gidilmesi doğru olur;
o   Eğer ağırlaştırıcı sebep daha ağır bir neticenin faile yüklenmesinden kaynaklanıyorsa faile bu ağırlaştırıcı sebeplerin uygulanabilmesi için, failin bu netice bakımından en az taksirle hareket etmiş olması gerekir. Buna karşılık taksir derecesinde kusuru yoksa bu nitelikli halin uygulanamayacağı açıktır. TCK 87/3’ te belirtilen kemik kırılmasına neden olan kişi doğrudan bu kemik kırılmasından sorumlu tutulamayacak, iradesi bu yönde değilse, kemik kırılmasından sorumlu tutulabilmesi için taksir derecesinde kusurunun bulunması aranacaktır.
o   Gerçekleşen ağırlaştırıcı sebep failin kastının kapsamında değildir. Bu itibarla fail ağırlaştırıcı sebebiyle türeyen suçlardan sorumlu tutulabilmesi kast kuralına aykırı olduğu için ağırlaştırıcı sebep uygulanmayacaktır. Mesela başkasını öldürmeye çalışırken yanlışlıkla babasını öldüren kimse hakkında ağırlaştırıcı sebepler uygulanmaz.
ü  Gerçekleştirilme istenen ve gerçekleşen suçta ağırlaştırıcı sebebin bulunması: Tartıştığı abisini öldürmek niyetiyle salladığı bıçakla ani olarak araya giren babasını öldüren kişinin durumu buna örnektir. Neticeye bakılarak ağırlaştırıcı sebep uygulanmaz. İradeye bakılarak ondan kaynaklanan ağırlaştırıcı sebep de uygulanmayacaktır. Bu durumda fail hakkında TCK 81 (kasten adam öldürme) uygulanacaktır.
ii.                  Nedensellik bağında yanılma
ü  Bir kimse diğerini korkutmak için havaya ateş eder, bundan ürken bir at korkutulmak istenen kişiyi çiğneyerek öldürürse nedensellik bağında yanılma önemlidir ve kişi kasten öldürmeden dolayı sorumlu tutulmaz
ü  Failin ne kadar kastı yoksa da taksirden dolayı sorumlu tutulabilir.
b.      Ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenlerde yanılmaz
i.                    Hukuka uygunluk nedenlerinde yanılma
ü  Kendisini bir başkası ile aldatan kocasını öldürme hakkı olduğunu düşünen kadın hukuk düzeninin kabul etmediği böyle bir nedenden yararlanamaz. Burada TCK 30/4’ de değinilen hukuksal yanılgı söz konusudur.
ü  Kişi meşru müdafaada bulunur ve bunun hukuka uygun olduğunu bilmez ancak bilmemesi meşru müdafaanın hukuka uygunluğunu etkilemez.
ü  Ya da hukuka uygunluk sebebi içinde olduğunu zanneder ancak hukuka uygunluk sebebinin şartları gerçekleşmediği için fail cezalandırılır.
ii.                  Kusurluluğu etkileyen nedenlerden yanılma
ü  Sık sık deprem olan bir yerde ağır tonajlı bir aracının meydana getirdiği sarsıntıyı deprem sanarak hızlıca koşarken komşusunun çocuğuna çarparak onu yaralayan kimse zorunluluk halinin maddi şartlarında yanılgı içindedir.
ü  Bu durumda faile CMK 223/3-d gereği “kusurunun bulunmamasından dolayı ceza verilmesine yer olmadığı kararı” verilir.
ü  Kişi kusurluluğun azaltan nedenlerin varlığında da yanılgıya düşmüş olabilir. Örneğin haksız tahrik olmadığı halde bu düşünceyle suç işlerse haksız tahrik varmış gibi cezada indirimden yararlanır.
ü  Yanılgıdan yararlanabilmesi için yanılgı kaçınılmaz olmalı.

2.      Şahısta Yanılma
ü  Kişinin kastettiğinden farklı bir kimsenin veya eşyanın yaralanması zarar görmesi veya herhangi bir şekilde etkilemiş olması, ceza sorumluluğu kaldırmaz.
ü  Şahısta yanılma halinde ortada biri kastedilip de gerçekleşmeyen netice bakımından teşebbüs halinde kalmış kasıtlı bir suç diğer ise kasıtlı olmayarak gerçekleşen netice bakımından taksirli bir suç olmak üzere iki suç bulunmaktadır. Tek bir netice tek bir suç vardır.
ü  Kanunumuz tek bir suçun hangisi olduğunu belirlerken sübjektif yöne üstünlük tanımıştır. Tek suçu failin gerçekleşmesini istediği suç olarak kabul etmiştir.
ü  Suç konu itibari ile farklılaşırsa istenilen ancak gerçekleşmeyen ve istenilmeyen fakat gerçekleşen suç olmak üzere iki suç ortaya çıkar ve fail iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılır.
Not:  Yargıtay ise şahısta yanılma halinde de iki ayrı suçun bulunduğunu kabul etmiş ve gikri içtima kurallarını uygulamıştır.
Şahısta Yanılma Halinde Nitelikli Hallerin Etkisi; TCK 30/2 “ Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerin gerçekleştiği hususunda hartaya düşen kişi bu hatasından yararlanır” hükmü bulunur.
-          Bu madde yalnızca kasten işlenen suçlara uygulanabilir.
-          Taksirli suçlarda uygulanamaz.
-          Teşebbüs derecesinde kalmış suçlar için uygulanabilir.

3.      Hukuki Yanılma
ü  İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi cezalandırılmaz
ü  Failin ahlaki, dini veya siyasi görüşü nedeniyle fiili doğru sanması veya vicdanen kendini fiili işlemekte yükümlü hissettiği hallerde hukuki yanılgı söz konusu olmaz.

4.      CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN SEBEPLERDE SINIRIN AŞILMASI
§    Aşırı derecede sarhoş olan Faik ıssız bir yerde Faike’ ye cinsel saldırıya teşebbüs eder. Faik sarhoş olduğundan hayati tehlike arz etmeyen yerlerinden birine bir kere saplayarak bu haksız saldırıyı durdurabilme imkanına sahipken, kap bölgesine üç-dört el saplar ve Faik ölür.
§    TCK 27 “ ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerden sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlediğinde de cezalandırılıyorsa taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine indirilerek hükmolunur.
§    Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan korkusu ve telaştan ileri gelmişse faile ceza verilmez (TCK 27/2).
§    Sınırın aşılması halleri;
ü  Sınırın mücbir sebeple aşılması; meşru müdafaa için TCK 27/2’ de düzenlenmiştir.
ü  Sınırın kasten aşılması
ü  Sınırın taksirle aşılması
§    Sadece konutta verilen arama iznine rağmen polisin ilgilinin konutu olduğu düşüncesiyle işyerini de araması durumunda taksir söz konusudur. Bu taktirde filin aşkın kısmı sebebiyle kişi kusurlu sayılabilecektir. Fakat cezası TCK 27/1’ de yazılı şekilde indirimli verilir.
§    Kastın kasten aşılması halinde ise ne TCk 24 ne de TCK 27/1 uygulanacaktır. Fiilin cezasında indirim yapılmayacaktır.

5.      HEDEFTEN SAPMA
§      Hedeften sapmada kişi A’ yı öldürmek istemekte, A’ ya ateş etmekte ne var ki A’ nın yanında bulunan B isabet alarak ölmektedir.
§      Yanılma ve sapmanın farkı; yanılmada kusur faildedir, dikkatli davransaydı yanılmayı önleyebilirdi. Sapmada ise hareket yapıldıktan sonra, yani olay failin elinden çıktıktan sonra sapma söz konusu olmaktadır. Failin engel olma imkanı bulunmamaktadır.
§      Yazar (Hakeri) hedeften sapmada da yanılmaya ilişkin kuralların uygulanması taraftarıdır. Bu görüşe göre tek neticeli sapma durumunda, fail tek neticeden sorumlu tutulur.
§      Bazı yazarlar ise fikri içtima hükümlerini uygular. Ancak fikri içtima uygulanabilmesi için tek neticeli sapmanın söz konusu olması gerekir. Buna karşılık çok neticeli sapma durumlarında failin işlediği neticelerin de meydana gelmesi halinde fikri içtima değil, gerçek içtima hükümleri uygulanacak ve meydana gelen bütün neticelerden dolayı ayrı ayrı ceza tayin edilecektir.
§      Yargıtay’ ın görüşüne göre “Nefsine karşı vuku bulan silahla tecavüzü def etmek zarureti ile öldürülmesi kast edilen şahsa yapılan atışta, çıkan merminin başka bir kişiye isabetle öldürmesinde meşru müdafaa hali mevcuttur.
§      Çok neticeli sapma: failin istediği netice gerçekleşmiş olmakla beraber, bunun yanında daha başka neticelerin de gerçekleşmesi durumudur. Yargıtay eski TCK’ da ilgili kanuna verdiği anlamdan dolayı fikri içtima kurallarını uygulamaktaydı.
§      Yargıtay örneğin öldürmek kastı ile ateş eden sanığın tüfeğinden çıkan saçmalardan bazılarının mağdurun yanında bulunan çocuğa da isabet etmesi halinde fikri içtimaı kabul etmiştir.
§      Yargıtay’ ın yeni TCK döneminde de devam ettirdiği bu görüşe katılmak mümkün değildir. Çünkü
ü  Fikri içtima hükümlerinin uygulanması için neticenin tek olması şarttır.
ü  Burada her neticenin bir suç oluşturduğu kabul edilirse fikri içtima hükümleri uygulanamaz.
§      Sapmanın birden fazla neticenin öngörülebilir olup olmaması fikri içtima bakımından önemsiz olup sadece failin sorumluluğunu belirtmek açısından önem arz eder.
§      Failin diğer neticelerden dolayı sorumluluğunun belirlenmesi;
ü  İstenmeyen fakat yapılan hareket dolayısıyla zorunlu olarak gerçekleşen neticeler de kasten işlenmiş kabul edilir.
ü  Kişi bu neticeleri öngörüp neticenin gerçekleşmesini istemez ise bilinçli taksirle sorumludur.
ü  Öngörememiş ve aynı zamanda gerçekleşmesini de işlememiş ise burada da bilinçsiz taksirle sorumluluk vardır.

6.      SUÇUN ÖZEL BELİRLENİŞ ŞEKİLLERİ

       I.            TEŞEBBÜS
§      Başlanan ancak elde olmayan sebeplerle tamamlanmayan suçlara teşebbüs halinde kalmış suçlar denir.
§      Tamamlanmamış bir suç tipiklik söz konusu olmadığından yani geçekleşmediğinden cezalandırılmaz.
§      TCK 35’ te teşebbüse ilişkin bulunmasa idi yukarıda ki açıklamanın sonucu kasten teşebbüs cezalandırılamayacaktı.
§      Teşebbüsün değerlendirilmesinde bir takım zorluklarla karşılaşılmaktadır. Örneğin fail arkadaşının sırtına vurur. Failin hareketi kastına göre öldürmeye teşebbüs ya da yaralamaya teşebbüs olabilir.
§      Teşebbüs belirlenirken suç oluşturan fiilin tamamlanıp tamamlanmadığına bakılır.
§      Tamamlamanın tespiti konusu soyut ve genel olarak değil özel kısımdaki tarif esas alınarak belirlenebilir.
§      Beşeri bir davranış bir kanuni tipin bütün unsurlarını yerine getirdiğinde bu davranış tamamlanmış bir suçu oluşturur.
§      Sırf hareket suçları hareketin bitirilmesiyle tamamlanması gerçekleşir.
§      Neticesi hareketten ayrılabilen suçlarda ise gerek icrai gerekse ihmali hareketle gerçekleşsin, kanuni tipte öngörülen sonuç faile isnat edilebilir şekilde meydana geldiğinde;
ü  Zarar suçlarında bir zarar
ü  Tehlike suçlarında bir tehlike ortaya çıktığında suç tamamlanmış olur.
§      Geleneksel olarak suçun evreleri;
ü  Düşünce
ü  İcra
ü  Tamamlama
ü  Sona erme
Teşebbüsün Şartları
1-      Suçun Kasten İşlenen Suçlardan Olması
§      TCK 35’ te “kişi işlemeyi kastettiği bir suça teşebbüs ederse denilir.
§      Bu nedenle netice sebebi ile ağırlaşan suçlar ile taksirle şişlenen suçlara teşebbüs söz konusu olmaz.

2-      Elverişli Hareketler
§      Elverişlilik kanunun suç saydığı iktidarı meydana getirebilme iktidarıdır.
§      Elverişlilik nispi bir kavramdır. Vasıtanın ne şekilde ve hangi şartlar altında kime karşı ne gibi bir amaçla kullandığını bilmeden elverişli olup olmadığı hakkında hüküm verilemez.
§      Elverişlilik sade kullanılan araç bakımından değil suçun konusu da dahil olmak üzere bütün fiil yönünden bulunmalıdır.
§      Elverişliliğin belirlenmesi konusunda objektif ve sübjektif olmak üzere iki tane görüş vardır.
Objektif Görüş: Somut olaydan ve failin becerikliliğinden soyut objektif bir elverişlilik değerlendirmesi yapılır. Fail acemi de olsa örneğin bir adam öldürme suçunda araç olarak kullanılan silah dolu ve arızasız ise elverişlidir. Yani silah objektif olarak yeterli ise elverişlidir.
Subjektif Görüşe Göre: Elverişlilik faile göre yani sübjektif bir değerlendirme ile tespit edilebilir. Silah objektif olarak elverişli olsa dahi, fail acemi ise silah kullanmayı bilmiyorsa silah adam öldürme suçu bakımından elverişli bir araç değildir. Failin kullanabileceği bir araç olsa elverişli olacaktı.
Not: Yazar (Hakeri) elverişliliğin tespitinde objektif ve sübjektif kriterlerin beraber kullanılmasından yanadır.
§      Suçtan suça elverişlilik değişebilir. Oyuncak bir tabanca adam öldürme suçu bakımından elverişsiz iken, tehdit suçu bakımından elverişlidir.
§      Aracın elverişli olduğu tespit edildikten sonra sonucu meydana getirmek bakımından yetersiz olması teşebbüsün varlığını etkilemez.
§      Zehir miktarının faile oranla az olması gibi hallerde hareket elverişli fakat yetersizdir. TCK 35 sadece elverişliliği aradığından yetersiz olması teşebbüsü etkilemez.
§      Eğer hareket elverişsiz ise işlenemez suça teşebbüs söz konusudur.

3-      İcra Hareketlerine Başlamış Olma
§      Suça çok uzak veya suçla bağlantısı çok şüpheli hareketler için bir tedbir düşünülse bile bir ceza düşünülemez. Suça uzaklığı ve suça bağlantısı ne olursa olsun bir hazırlık hareketini cezalandırmaya kalkışmak ceza adaletiyle bağdaşmaz.
§      Hazırlık hareketini cezalandırmak kanunilik prensibi ile de çatışır.
§      İcraya başlamayı belirten hareketlere bundan önceki safhada yapılan hareketler ise hazırlık hareketleri adı verilir.
Not: Hazırlık hareketleri ve teşebbüs hareketleri arasındaki sınırın açıkça çizilmesi gerekir. Zira kurak olarak cezalandırılan teşebbüsle çok istisnai hallerde cezalandırılan hazırlık hareketlerinin sınırlarının çizilmesi aynı zamanda kişinin hürriyet alanının çizilmesidir.
§      Fail karar safhasını terk ettiği anda hazırlık hareketleri safhasına girmiş olur.
§      Hazırlık hareketleri sadece suçun gerçekleşebilmesi için gerekli ortamı, koşulları sağlayan hazırlayan davranışlardır.
§      Cezalandırılmayan hazırlık hareketleri ile cezalandırılan icra hareketleri arasındaki sınır şu şekilde tespit edilir;
ü  Fail hareketi ile ceza normu tarafından korunan hukuki yararı direkt olarak tehlikeye sokmaya başladığı ve hareketinin kanun tarafından yasaklanan sonuca yaklaştığı anda hazırlık hareketinden icra hareketine geçiş söz konusu olur.
ü  Suç tipinde belirtilen bir hareket yapılıyorsa, ortada sorun olmaz, icra hareketine başlanmıştır.
ü  Yapılan hareketin failce tamamlanması amaç edinilmiş suç tipiyle belli bir yakınlık içinde olup olmadığına bakılacaktır.
ü  Sadece suç tanımında yer alan hareketler değil bununla bağlantılı olan ve bütünlük içinde olan hareketler de icrai hareket niteliğindedir.
ü  Kanunumuzun benimsediği ölçüt objektiftir. Yani failin kendi düşüncesine göre icraya başlayıp başlamadığı göz önünde bulundurulmaz.

4-      Suçun Tamamlanamamasının Failin Elinde Olmayan engelleyici Sebeplerden Kaynaklanması
§      Eğer tam aksi olur failin iradesine bağlı sebeplerden kaynaklanırsa gönüllü vazgeçme söz konusu olur.
Teşebbüste Cezanın Belirlenmesi
§      Kanunumuz elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle işlemeyi kastettiği suçu tamamlayamayan failin cezasının indirileceğini hükme bağlamıştır.
§      İndirimin ölçütü, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığıdır.
Teşebbüsle İlgili Bazı Meseleler
§      Failin hedeflediğinin fazla olmasına rağmen daha azını elde ettiği hallerde suçun teşebbüs halinde kaldığını kabul etmek mümkün değildir, suç tamamlanmıştır.
§      Bir eve girip de üç tabloyu çalmak isteyen hırsızın sadece iki tabloyu çaldıktan sonra yakalanması durumunda teşebbüs yoktur. Suç gerçekleşmiştir.
§      Yanılma sonucu istenilenden başka şahıs veya eşya üzerinden neticenin meydana gelmiş olması durumunda teşebbüs söz konusu olmaz, suç tamamlanmış ve tektir.
§      Kesintisiz suçlar tipiklikte gösterilen neticenin gerçekleşmesi ile tamamlanmış fakat bitmemiştir.
§      Olası kastta sorumluluk meydana gelen neticeye göre belirlenir
Teşebbüse Elverişli Olmayan Suçlar
1-      Cezalandırılmak için kastın aranmayacağı suçlar
§      TCK 35’ te işlemeyi kast ettiği tabiri kullanıldığından taksirli suçlara teşebbüs cezalandırılmaz.

2-      Suç tipinin yapısı gereği teşebbüse elverişsizlik
§      Neticesi harekete bitişik suçlara teşebbüs mümkün değildir. Çünkü hareket yapılır yapılmaz netice gerçekleşir.
§      İstisnaen neticesi harekete bitişik suçlara da teşebbüs düşünülebilir.
§      Hareket suçunun mektupla yapılması durumunda mektubun yazılıp yollanması durumunda mektup muhatabına ulaşmazsa suç teşebbüs halinde kalır.
§      Saf ihmali suçlarda ihmali oluşturan olumsuz hareketler gerçekleşir gerçekleşmez suçun tamamlanması da gerçekleşmektedir. Tipikliğin maddi unsuruna dahil unsurlar parçalara ayrılmadığından teşebbüs olanaklı değildir.
§      Garantörsel ihmali suçlarda ise sadece olumsuz harekette bulunmakla suç tamamlanmış olmaz; bu hareketler sonucunda kanunun aradığı neticenin de gerçekleşmesi gerekir.
§      Örneğin ölmesi için çocuğuna temek vermeyen annenin fiilinin tamamlanabilmesi için neticenin yani çocuğun ölmesi gerekir. Bu suçlara teşebbüs mümkündür.
Gönüllü Vazgeçme
§      Fail icra hareketlerinden gönüllü olarak vazgeçer.
§      Fail icra hareketlerini bitirdikten sonra kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önler.
§      TCK 36’ ya göre suça teşebbüs eden kişi başladığı icra hareketlerinden isteyerek gönüllü olarak yani elinde olan sebeplerle vazgeçerse; ya da kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse gönüllü vazgeçme söz konusu olur. O ana kadar yapılacak hareketlerin suç oluşturmaması halinde faile ceza verilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
§      Ölmesi için çocuğunu emzirmeyen anne bu kararından vazgeçmesi halinde hareketsiz kalmakla yetinmez, çocuğunu emzirmek veya yedirmek zorundadır.
Gönüllü Vazgeçmenin Şartları;
ü  Suçun Tamamlanmamış Olması
-          Suç tamamlandıktan sonra gönüllü vazgeçme söz konusu olmaz; şartlar gerçekleşmiş ise etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir.
-          İcra hareketlerinin terk edilmesi cezadan kurtulmak için yeterli değildir. TCK 36’ ya göre fail kendi çabasıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemelidir.
-          Failin gösterdiği çabaya rağmen netice gerçekleşmemişse fail gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanamaz. Ancak kanunumuz iştirak halinde işlenen suçlarla sınırlı olmak üzere gönüllü vazgeçen için bu hükmün uygulanmasına olanak tanımıştır (TCK m.41/2).

ü  Vazgeçmenin Gönüllü Olması
-          Fail suç kararını sonuna kadar götürebilecek durumda olduğu halde icrayı yarıda bırakmış nedensellik bağlantısını kendisi frenlemişse ve ya icrayı bitirmesine rağmen, suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemiş ise vazgeçme gönüllüdür.
-          Ancak fail olay anında yakalanacağını ve bunun sonunda cezalandırılacağını anlayıp suçu ilerletemeyecek hale gelirse vazgeçme gönüllü değildir.
Failin O Ana Kadar Tamamladığı Diğer Suçların Cezalandırılması
ü  TCK 6’ ya göre gönüllü vazgeçene işlemeye kast ettiği suçtan dolayı ceza verilmez, Ancak tamam olan kısım esasen suç ise o kısma ilişkin ceza verilecektir.
ü  Örneğin tehdit ile para istendiğinde mağdurun parası olmadığı beyan etmesi üzerine eyleme devam etmemek yağma suçuna teşebbüs değil tehdit niteliğinde kabul edilir. (Birleşik suçun çözülmesi konusuna ileride değinilecektir).
Etkin Pişmanlık
§      Suçun bütün unsurlarıyla tamamlanmasından sonra failin bazı pişmanlık gösteren hareketler yapması durumunda hareket yapılması durumda bu hareketler dolaylı faillikle ceza verilmesini veya cezasında indirim yapılmasını ifade eder.
§      Etkin pişmanlık genel hükümler kısmında düzenlendiği için yalnızca düzenlendikleri suçlar bakımından uygulanır.
ü  Suçun meydana çıkmasına yardım edilmesi (TCK, 93,201)
ü  Meydana gelmiş neticeyi tamamen ortadan kaldırılması (TCK 110)
ü  Mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin etmesi (TCK 168)
ü  Gözaltına alınan tutuklu veya hükümlünün kaçtıktan sonra kendiliğinden teslim olması (TCK 293) hallerinde faile ceza verilmemesi veya cezasında indirim yapılması öngörülmüştür.
İşlenemez Suç
§      Bazı hallerde suçun konusunun bulunmaması veya vasıtanın elverişsizliği nedeniyle failin işlemek istediği suçun tamamlanması mümkün olmaz.
§      Fail kanunda mevcut bir suç tipindeki neticeyi gerçekleştirmek istemektedir; Ancak failde mevcut bir irade ve isteme rağmen neticenin gerçekleşmesi imkansızdır.
§      Ölmüş bir kişiyi öldürmeye çalışmak, yasak dönemde avlanmaya kalkan kişinin ateş etiği suçun maket olması veya boş bir tabancayla bir kimseyi öldürmeye kalkışmak bu şekildedir.
§      Neticenin imkansız olduğu suçlardır
§      Kanunumuzda bu konuda açık bir hüküm bulunmamakla beraber TCK 35’ te kullanılan elverişli hareketler ibaresi bu konuyu açıklamaktadır.
§      Bu tip durumlarda faile ceza verilip verilemeyeceği tartışmalıdır.
Objektif Görüş; önemli olan neticenin meydana gelip gelmemesinin mümkün olup olmamasıdır. Meydana gelmesi mümkün değilse böyle bir suça teşebbüste imkansız olduğundan faile ceza verilmez.
Sübjektif Görüş; Aslolan failin kötü niyetini göstererek suça kalkışmasıdır. Dolayısıyla, fail suç işlemeye kalkışmasıdır. Dolayısıyla, fail suç işleme kastıyla tehlikeliliği ortaya koyduğunda cezalandırılmalıdır.
Nispi ve Mutlak İmkansızlık Teorisi; mutlak imkansızlık halinde faile ceza verilmez, nispi imkansızlık halinde ise teşebbüsün varlığını kabul ederek faile ceza verilmesini savunur.
Yeni Objektif Teori veya Tehlike Teorisi; failin yaptığı hareket suç konusu üzerinde bir tehlike oluşturmuyor veya oluşturduğu tehlike önemsiz derecede ise teşebbüs yoktur.
Not: yazara göre; gerek vasıtanın elverişli olmaması ve gerekse konunun bulunmaması durumunda teşebbüsten dolayı ceza vermek mümkün olmayacaktır. Buna göre zaten ölmüş birini öldürmek mutlak olarak imkansızdır ve faile ceza verilmez. Buna karşılık her zaman para bulunan bir kasada o anda para bulunmaması halinde teşebbüs kabul edilir.
§      Çelik yelek giymiş kimseye ateş edilmesi halinde vasıta elverişli olup somut olayda yetersizdir. Vasıtanın yetersizliğinin bir önemi yoktur. Bu durumda teşebbüsten dolayı ceza vermek mümkündür.
§      İşlenemez suçlara bazı örnekler;
ü  Faik faikeyi zehirlemek ister ve kahvesine bol miktarda C vitamini katar.
ü  Faik bazı ayetleri okuyarak Azrail’ e Faike’ nin ruhunu almasını emreder.

    II.            SUÇLARIN ÇOKLUĞU
A.    Çok Failli Suçlar
§      Bir kısım suçlar kanun hükmü gereğince ya da nitelikleri gereği birden fazla kişi ya da grup kişiler tarafından işlenebilir.
§      Çok failli suçların tek fail tarafından işlenmesi imkansızdır. Rüşvet suçunda olduğu gibi.
Çok Failli Suçların Şartları
ü  Kanunda yer alan tanımda faillerin birden fazla olacağının öngörülmüş olması gerekir.
ü  Failler her birinin ihmali veya icrai harekette bulunması gerekir.
Not:
]  Çok faili suçlar ceza kanunun özel hükümler kısmında düzenlenmişken, iştirak genel hükümler kısmında düzenlenmiştir.
]  Çok failli suçlar bağımsız hüküm niteliğindeyken, iştirak hükümleri suçu genişletici nitelik arz etmektedir.

B.     İştirak
§      Bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun birden fazla kimse tarafından işbirliği içinde işlenmesidir.
§      İştirakın özünde yasadışı anlaşma vardır. İştirakta belli bir veya birkaç suç için birleşme bir araya gelme söz konusudur.
§      Ortakların cezalandırılmasına ilişkin farklı sistemler mevcuttur.
Eşitlik sistemi: bütün failler eşit olarak cezalandırılır (kabahatler kanununun kabul ettiği sistem)
İkilik sistemi: failler arasında asli fail- yardım eden ayrımı yapar ve yardım edene daha az ceza verilir.
Cezanın faile göre tespiti: Somut olayın özelliklerine göre ceza tayin edilir. Yardım edene failden daha çok ceza verilebilir.
Not: Kanunumuz un benimsediği sistem ikilik sistemidir. Birden fazla kişinin taksirle suç işlediği durumda herkes kendi kusurundan sorumlu olacaktır (TCK 22/5)
§      Ortaklar arasında ayrım yapılması konusunda fiil egemenliği görüşü kabul edilmektedir. Buna göre; fiilin icrasına egemen olan asli failken; fiilin oluşmasına egemenlik söz konusu olmadan katkıda bulunan kimse ise yardım edendir.
İştirakın Şartları
-          Birden Fazla Fail Tarafından yapılan Birden Çok Hareket
ü  Hareketin nitelik itibari ile aynı olması gerekmez. Suça teşvik de yardım vaadi de harekettir.
ü  Hazırlık hareketi sayılabilecek olan bir hareket iştirak halinde suç dolayısıyla bir kimseye sorumluluk yüklemek için yeterli olur.
ü  Hareketlerin icrai nitelikli olmasına da gerek yoktur. Olumsuz bir hareketle de suça iştirak edilebilir. Hırsızla anlaşıp evin kapasını kapatmayan hizmetçi suça iştirak etmiş sayılır.
ü  Manevi iştirak hallerinde de irade bir takım telkin ve teşviklerle bazı söz veya yazı ya da işaretlerle açığa vurulmuştur. Bu sebeple bu gibi hallerde de bir hareket vardır.
ü  Bir kişi birden fazla maddi ve ya manevi hareket gerçekleştirmiş ise bunların en ağırı ile cezalandırılır. Kişi adam öldürme suçuna hem azmettirme hem de silah temin suçları ile iştirak etmişse azmettirme suçundan sorumludur.
ü  Hareket suç işlenmeden önce olabileceği gibi suç işlendikten sonra da olabilir. Mesela failin kaçmasına izin vermek

-          Hareketin Nedensellik Değeri Taşıması
ü  Bir kimsenin yapmış olduğu hareketinden dolayı iştirakten ötürü sorumlu tutabilmek için yapmış olduğu hareketin suç işlemeye etkili olması gerekir.
ü  Azmettiren suç işlemez ise azmettirilen iştirak sıfatıyla cezalandırılmaz.
ü  TCK 40/3 “Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en az teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir”
ü  Doğrudan asli faili değil de bir başkasını azmettiren ve bunun asli faille temasa geçip onu azmetmesini sağlayan kişi yani azmetmeye azmettirilen kişi de ortaklar arasında yer alır. Buna zincirleme azmettirme denir.
Soyut-Somut Nedensellik: kabul edilen görüş somut nedenselliğe önem atfeder mesela fail mağduru zehirle öldüreceğinden yardım edene başvurarak zehir alır ancak suçu vazgeçip bıçakla işleyince zehir sağlayan kimseyi teşebbüs altında dahi cezalandırmaya imkan yoktur; Çünkü somut olayda zehir tedariki suçunun işlenmesinde neden sellik değeri taşımamıştır.
ü  İştirak halinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır.
ü  TCK 41/2 “Suçun gönüllü vazgeçmesinin gösterdiği gayretin dışında başka bir sebeple istemiş olması; gönüllü vazgeçmenin bütün gayretlere rağmen işlemiş olması halinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır.

-          İştirak İradesi (Suça İştirak Kastı)
ü  Ortakların iştirak iradesini ortaya koyan görüşmesi konuşması yeterlidir.
ü  Birden çok ortağın birbirinden ayrı hareketlerini bir bütün içinde birleştiren adeta birbirlerine bağlayan şart iştirak iradesidir.
ü  Bir suça iştirak etiğini bilmeden iştirak eden kimse hakkında fiili yanılmaya ilişkin hükümler uygulanır ve bu kimse kast bulunmadığından sorumlu tutulmaz.
ü  Failler müşterek suçlar işleme kararı alırsa burada iştirak iradesi yoktur. Habersiz bir şekilde bir suçu tesadüfen aynı anda işleyen kimselerin iştirak içinde oldukları söylenemez. Bu durum yan yana failliktir.
ü  Tamamlanmamış neticeden ancak iştirak iradesi olan kişiler sorumlu tutulmaktadır.
ü  İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkında şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar. Ancak iştirak iradesi sirayet etmeden suçu gerçekleştirenler hariç.

-          Bir Suçun İcrasına Başlama
ü  Asli failce yapılan fiil, hazırlık hareketi derecesinde kaldığı, genel affa uğradığı zaman aşımına uğradığı hallerde iştirak hali oluşmaz.
ü  Suçun icra hareketleri gerçekleşirken de bu suça iştirak mümkündür. Zira şart olan husus suçun icra hareketlerine başlamak olup bunun tamamlanması aranmamaktadır.
ü  Suç yoksa iştirak da yoktur. Bu sebeple bazı yerlerde suç olmayan hareketlere yönelik iştirakların cezalandırılabilmesi için kanun ayrıca bu hareketleri suç olarak düzenlemiştir.
ü  TCK 84’ de intihara yönlendirme başlığı altında azmettirme, teşvik etme, intihar kararını kuvvetlendirme ve intihara yardım ayrıca cezalandırılmıştır. İntihar suç olarak düzenlenmediğinden maddede belirtilen hareketlerin yapılması da iştirake bağlılık kuralı cezalandırılamayacaktır. Ancak bu özel hüküm devreye girecektir.

-          Suçun Bütün Ortaklar İçin Aynı Olması
ü  Kasıtlı bir suça taksirle ve ya taksirli bir suça kastla iştirak cezalandırılmaz. Ortakların farklı manevi unsurlar bakımından hareket etmelerinde iştirak kuralları uygulanmaz.
ü  Failin hiç olmazsa icra kurallarına başlayana kadar bu suça katılanların bu suç sebebiyle cezalandırılamayacağı kuralı benimsenmiştir.
ü  Dolaylı faillikte de suça yönlendiren asli failin icra hareketlerine başlamaması halinde, örneğin tapu memurunun sahte evrakı düzenlemeye başlamaması halinde dolaylı failin de cezalandırılması mümkün değildir.
ü  Ancak TCK 214’ te suç işlemeye tahrik, suçun işlenmese de cezalandırılacağını öngören hüküm bulunmaktadır.
ü  Gerçekleşen suç ile anlaşılan suçun farklı olması halinde sorumluluğun belirlenmesinde dört ayrı ihtimal söz konusu olur;
o   Sadece işleniş şeklinde değişiklik yapılması
o   İşlenen suçun daha hafif olması
o   İşlenen suçun daha ağır olması
o   Üzerinde anlaşılan suçun dışında bir suçun veya bir başka suçun da işlenmesi
ü  İşleniş şeklinin değişmesi suçu değiştirmez sadece ağırlaştırıcı sebeplerin sirayeti bakımından önem arz edebilir.
ü  İşlenen suçun daha hafif olması halinde kanun sadece gerçekleşeni cezalandırdığı için bütün failler gerçekleşen bu daha hafif suçtan sorumludur.
ü  Gerçekleşen netice daha ağır ise; ağır netice, netice sebebiyle ağırlaşmış suç niteliği arz etmiyor ve  bu ağır netice üzerinde ortaklar anlaşmamışsa bu ağır neticeden ancak asli maddi fail sorumlu tutulabilir. Ortaklardan ağır neticenin gerçekleşmesine yönelik irade koyanlar da asli maddi fail gibi bu neticeden sorumlu olacaktır.
ü  Sanıklar bir şahsı öldürmek üzere anlaşırlar ancak onu bulamayınca fail kişinin karısını öldürmesi sonucu azmettirenin sorumluluğu söz konusu değildir.
ü  Failin yanılma ve sapma gibi bir sebeple suçun asıl mağdurundan gayri bir kişiye karşı işlenmesi ayniyeti zedelemez. Azmettirilen kimse öldürülmesi kendine telkin olunan kişiden başka bir kişiyi öldürecek olursa, sanki öldürmesi gereken kişi gerçekten öldürülmüş gibi sorumlulukların tespiti yoluna gidilir.
Çok Neticeli Sapma: A; F ve G’ yi M nin ölümü için azmettirmiştir. G gözcülük yaparken F, M’ ye ateş etse ve M nin yanı sıra M2’ nin ölümüne sebebiyet verirse A, azmettirme dolayısıyla sorumlu tutulurken G’ nin M2’ nin ölümüne yönelik sorumluluğu yoktur.
Hukukumuzda İştirak Şekilleri
§      Hukukumuzda ikili sitemin benimsendiği daha önce belirtilmişti.
§      Ortalar öncelikle iki ana kategoriye göre ayrılmıştır. Asli Failler (TCK 37,38) ve Yardım Edenler (TCK 39)
§      Bunlar da kendi içinde ikiye ayrılırlar; maddi ve manevi olmak üzere.

1-      Asli İştirak
§      Böylece suçun işlenişi üzerinde hakimiyet kuran kimseler asli fail olarak cezalandırılır.
§      Müşterek fail ile dolaylı fail aslı maddi fail olarak da adlandırılır.
Müşterek fail: suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri fail olarak sorumludur. Müşterek fail olayı gerçekleştirmesinde merkez rol oynayan kişidir ve eylemi alt düzey bir faaliyet niteliğinde değildir. Fiilin icrası ve akim kalması müşterek faillerden her birinin elinde bulunmaktadır. Özgü suçlarda ancak faillik niteliği taşıyan kişiler fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
Dolaylı faillik: suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişiye dolaylı fail denir. TCK 37/2’ de “suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur” hükmü yer alır. TCK 40’ da açıklanan bağlılık prensibi gereğince asli failin hukuka aykırı ve kasten olması aranmamaktadır. Asli failin hukuka uygun hareket ettiği veya kasten hareket etmediği hallerde dolaylı faillik kurumu bulunmadığı taktirde asli failin cezalandırılmasa dahi suça katılan kimselerin cezalandırılmasına olanak sağlamıştır.
Doğrudan fail: fail vasıflarını bünyesinde toplayan şahıs doğrudan faildir.
Dolaylı Faillik Şu Hallerde Söz Konusu Olabilir;
ü  Asli failin kasten işlememiş olması
-          Asli failin yanılgıya sevk edilerek ona bir suç işletilmesi söz konusudur.
-          Tapu memuruna kendini taşınmazın sahibi gibi göstererek bu taşınmazın başkasına satışını gerçekleştirmesi gibi. Kamu görevlisi yanılgıya sevk edilerek evrakta sahtecilik suçunda bir araç olarak kullanılmıştır.
-          Bir kişinin televizyonunu çalmak isteyen kişinin ev sahibinin evde olmadığı sıra eve gelerek ev sahibinin kendisini gönderdiğini söyleyerek televizyonu tamirciye götürmek üzere alması durumunda hizmetçi kasten hırsızlık suçunu işlemede bir araç olarak kullanılmaktadır.

ü  Asli failin kendine karşı bir suç işlemiş olması
-          Asli fail aynı zamanda mağdurdur.
-          Asli fail kendisi vasıta kullanılmak suretiyle, bizzat kendisine yönelik bir suç işletilmektedir.
-          Zina eden karısını yakalayan koca karısına verdiği silahla intihar etmesini istemesi ve buna zorlaması.
-          TCK 84/4 “bir kimseyi intihara cebir veya tehdit kullanmak suretiyle mecbur edilmesi halinde, failin kasten öldürme suçundan sorumlu olacağı” hükme bağlanmıştır. Madde gerekçesinde kasten öldürme suçunun mağdurun kendisinin araç olarak kullanılması suretiyle yani dolaylı faillik şeklinde işlendiği belirtilmiştir.

ü  Asli failin hukuka uygunluk sebebi içine sokularak bir suç işlemiş olması
-          Dolaylı fail bir hukuka uygunluk sebebi ortamı oluşturularak, istediği neticeyi ceza hukuku kapsama alanı dışında kalarak ulaşmak isteyebilir.
-          Ceza kovuşturması organlarını yanıltarak gerçekdışı suç ihbarı ile bir kimsenin tutuklanması veya yakalanması gösterilebilir. Burada yakalama emri veren savcı veya tutuklama kararı alan hakim hukuka uygun hareket etmektedir.
ü  Asli failin kusur yeteneğine sahip olmaması
-          12 yaşından küçük bir çocuğun bir suçun işlenmesinde bir vasıta olarak kullanan kişi dolaylı fail olarak sorumludur.
ü  Asli Failin Cebir Sonucu Suçu İşlemiş Olması
-          Cebir uygulayarak bir kimseye suç işlettiren kimse dolaylı fail olarak sorumlu tutulacak, cebir sonucu suç işleyen kimse ise cezalandırılmayacaktır.
Not: Dolaylı faillik müessesesinden yararlanılırsa, şu halde kendine hukuki uygunluk sebebi bulunmayan ve ya hareketi tipe uygun olan kişiyi suçundan dolayı faili saymak, maddi unsuru kendisi gerçekleştirmiş gibi onu cezalandırmak mümkündür.
Not; Dolaylı Faillik-Azmettirme
]  Dolaylı faillikte dolaylı fail olan kişi vasıtasıyla sahsı kendisi için hareket ettirir. Bu şahıs bundan habersizdir. Azmettirmede ise azmettiren ise azmettirilen fiili azmettiren için yaptığının farkındadır.
]  Azmettiren azmettirildiği kişinin hareketlerini gerçekleştiriş biçimi üzerinde egemen değilken, dolaylı faillikle vasıta şahıs tamamen dolaylı failin güdümündedir.
Azmettirme: Kendisinde suç işleme düşüncesi olmayan bir kişi üzerinde yoğun zihinsel çalışmalar sonucunda suç işleme düşüncesinin oluşturulmasıdır. Bir kimsenin suç işleme kararı almasının ana etkenidir. Kanunumuzda “azmettirme” esasen müstakil bir iştirak şeklinde düzenlenmiştir. Failin esasen suç ilemeye yönelik bir kararının veya niyetinin varlığı halinde olsa olsa yardım etmenin manevi şekli söz konusu olur ancak azmettirme olmaz. Azmettiren işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. Azmettirilene verilecek ceza asli faile verilecek ceza değildir. Bu sebeple failden daha çok ceza alabilir.
Not: Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme haliden, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi halinde bu fıkra hükmüne göre cezaların artırılması için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz. Çocuğun kusur yeteneği de yoksa öncelikle dolaylı faillik hükümleri uygulanır.
Not: Azmettirenin belli olmaması halinde kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail ya da diğer suç ortağının cezasında indirim yapılır. İndirim yapılması, sağlanan katkıya göre hakimin taktirine bırakılmıştır.
Not: Kişilerin suç işlemeye tahrik edilmesi halinde tahrik eden TCK 214 gereğince sorumlu tutulurken tahrik edilen kimsenin gerçekten de tahrik edilen suçu işlemesi halinde tahrik eden kimse artık işenen suça azmettiren sıfatıyla dahil olur ve cezalandırılır.
2-      Yardım Etme
§      Asli iştirakın dışında kalan fakat suçun meydana gelmesi konusunda nedensellik değeri taşıyan hareketlerle yardım etmeyi ifade eder. Burada fiil üzerinde kurulmamakta sadece suçun icrası kolaylaştırılmaktadır.
§      Yardım edenin hareketi aslı faillere nazaran sadece destekleyici, hazırlayıcı, kolaylaştırıcıdır.
Maddi yardım: fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamayı ve suçun işlenmesinden önce ve suç işlendikten sonra yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmayı içerir.
Manevi yardım: Suç işlemeye yönelik teşvik, kuvvetlendirme, vaat ve yol göstermedir.
ü  Teşvik: hevesi arttırma, şevklendirme yolunda ruhsal etkidir.
ü  Kuvvetlendirme: maddi failin suç işlemek konusunda vermiş olduğu kararın hareket aşamasına geçmesini sağlamak.
ü  Vaat: suç işledikten sonraya dönük bir yardımda bulunmasını ifade eder. TCK 283’ teki suçluyu kayırma suçu iştirak hali değildir. Suçluyu kayırmak suç tamamlandıktan sonra gerçekleşebilir.
ü  Yol Göstermek: Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek.
Nitelikli Hallerin Şeriklere Etkisi
§      Nitelikli hallerin şeriklere etki edebilmesi için bir iştirak ilişkisinin, iştirak iradesiyle işlenen bir fiilin söz konusu olması gerekir.
§      Faillerin sorumluluğu iştirak ilişkisi içinde bizzat kendi hareketlerinden kaynaklanmaktadır.
§      Faillerde bulunan nitelikli haller diğer faillere sirayet etmeyecektir.
§      Araç olarak kullanılan kişide bulunan cezayı artıran nitelikli haller dolaylı faile uygulanmayacaktır.
§      Azmettiren ve yardım edenin sorumluluğu faile göre belirlendiğinden bağlılık prensibi gereğince gerek failde bulunan nitelikli hal azmettiren ve yardım edene gerekse azmettiren ve yardım edende bulunan nitelikli haller faile de uygulanacaktır. Bu kişilerin sorumluluk için haberdar olmaları ve bilmeleri gerekmektedir.
§      Sevgilisinin teşviki ile sevgilinin babasını öldüren kimseye bu nitelikli hal uygulanır.
§      Müşterek fail olarak görev yaptığında sirayet etmeyen nitelikli hal aynı zamanda azmettirilen veya yardım eden olarak da iştirak ilişkisinde rol aldığında sirayet edecektir.
§      Cezanın hafiflemesine yol açan nitelikli haller bakımından ise kural olarak bütün şerikler bundan faydalanır.
§      Etkin pişmanlıktan sadece etkin pişmanlık gösterenler faydalanır (TCK, 144)
§      Kişisel cezasızlık nedenlerinden ise sadece kendisinde bu neden bulunan kimse yararlanır.
Kışkırtıcı Ajanın Sorumluluğu
§      Suç işleye sevk edip de suçun gerçekten işlenmesini ve suçtan doğacak zararlı ve tehlikeli sonucu istemeyen kimselere kışkırtıcı ajan denir.
§      Suç işleme kararı zaten bulunan veya bulunmayan kimseye yönelik eylemlerine göre ya azmettiren ya da teşvik eden konumunda olabilir.
§      Kışkırtıcı ajan böylece bir kastı olmadığından azmettiren veya teşvik eden olarak cezalandırılması mümkün değildir.
§      Kışkırtıcı ajanın suç işlemeye yönelik kastı yoksa da taksiri olduğu açıktır. Taksirle azmettirme veya teşvik söz konusu olamayacağı için kışkırtıcı ajanın yine cezalandırılmaması gerekir.
§      Vize sorusu çalmak için çilingir arayan öğrencilerin durumunu öğrenen polis memuru kendisini sanığa çilingir olarak tanıtıp kapıyı açtıktan sonra öğrenciyi tutuklar. Polisi kışkırtıcı ajan olarak kabul etmek mümkün değildir.
§      Kolluk esasen işlenmekte olan bir suçun tespiti için kendisini mağdur haline getirirse iştirak olmaz. Çünkü bir kimse bir suçun hem mağduru hem de faili olmaz.
§      CMK 139’ da belirtilen gizli soruşturmacı ise görevini yerine getirirken suç işlemeyecek, ancak görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan da sorumlu tutulmayacaktır.
Gerçek Failin Tespit Edilememesinin Sonuçları
§      Bir suçun birden fazla kişi tarafından işlenip asli failin belli olmadığı durumlardır.
§      5 kişi bir kimseyi öldürmek içi anlaşır ve aynı anda ateş ederler. Mağdur ölür ama kimin öldürdüğü tespit edilemez. Burada eylem bütün olarak değerlendirilir ve bütün müşterek failler tamamlanmış kasten öldürmeden dolayı sorumlu tutulur.
§      İştirak iradesi olmaz ise herkesin müstakil rolünü tespit etmek gerekir. Bu tespit yapılamayınca şüpheden sanık yararlanır gereği herkesin sorumluluğu öldürmeye teşebbüs olur.

 III.            SUÇLARIN İÇTİMAI
§      Suçların tek bir failde toplanmasını ifade eder.
§      Hukukumuzda içtima denilince iki tür içtima söz konusudur;
ü  Suçların içtimaı
ü  Cezaların içtimaı
§      Cezaların içtimaı birden fazla suç işleyen faile verilecek cezaların toplanmasını ifade eder.
§      Suçların içtimaı ise bu konuda ele alınacaktır.
§      Kaç tane fiil varsa o kadar suç; kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır kuraldır. Suçların içtimaı ise istisnadır.
§      Suçların içtimaı fail lehine getirilmiş bir istisnadır.
§      Hareket, netice ve ihlalin tekliği ve çokluğu hakkında şu ihtimaller ortaya çıkar;
ü  Bir fiille bir ihlal söz konudur. İçtima problemi yoktur.
ü  Bir fiil birden fazla ihlal söz konusudur. Tek bir fiil ile yapıldığından fikri içtima kuralları uygulanır.
ü  Birden fazla fiil ve birden fazla ihlal bulunmasına rağmen bunların tek suç olarak kabul edilmesi söz konusu olabilir. Zincirleme suç, bileşik suç bu şekildedir.
ü  Birden fazla fiil ve birden fazla ihlal durumunda her suçtan ayrı ayrı ceza tayini söz konusu olabilir.

A.    Bileşik Suç
§      Başkasının evine girerek zorla bir şeyler çalınması esasen iki suçtur;
ü  Konut dokunulmazlığını ihlal,
ü  Yağma
§      Ancak kanunumuz TCK 149/1’ de bu husus düzenlenmiş ve yağma suçunun ağırlaştırıcı sebebi sayılarak tek suç olarak düzenlenmiştir.
§      Mağdur üzerinde cebir ve şiddet uygulayarak parasını almak iki ayrı suç iken kanunumuzda müstakil bir suç olan yağma suçu düzenlemiştir.
§      TCK 150’ de kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsisi amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hüküm uygulanır. Böylece yağma suçu varken suçta bir çözülme kabul edilir.
§      TCK 82’ de düzenlenen kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinden biri “yangın” suretiyle bir kimsenin öldürülmesidir. Burada birleşik suç söz konusu olup ayrıca TCK 170’ de düzenlenen yangın çıkarma suretiyle genel güvenliği tehlikeye sokulması suçu uygulanamaz.
§      TCK 42’ de bahsi geçen “iki ayrı suçun müstakil bir suç olarak kaynaştığı durumlarda içtima hükümleri uygulanmaz” hükmünde kastedilen içtima ceza içtimaıdır. Ayrı ayrı ceza verilip bunlar toplanmaz. Müstakil olarak öngörülen yeni suçun cezası verilir.
§      Bileşik suçun uygulanması için açık bir şekilde tanımlanmış olması gerekir.

B.     Zincirleme Suç
§      Her biri tek başına suç oluşturan birden fazla fiilin hukuki açıdan bir fiil olarak kabul edilmesi, birleştirilmesi söz konusudur. Her biri tek tek cezalandırılabilecek fiiller bakımından hukuken tek bir fiilde birleştirme anlamı taşımaktadır.
§      Örneğin bir evin eşyasının hepsini çalmaya karar veren kişinin, ikişer gün ara ile her gece eve girerek eşyaların bir kısmını alıp götürmesi halinde zincirleme suçun varlığı kabul edilir.
§      TCK 43’ te bu suçun şartları şu şekildedir;
ü  Aynı suçun birden fazla işlenmesi,
ü  Birden fazla suçun tek bir suç işleme kararı ile işlemesi,
ü  Suçun aynı kişiye karşı işlenmesi
ü  Suçların değişik zamanlarda işlenmesi
Not: TCK 43/3’ te “kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu hüküm uygulanmaz” denilerek bu kimselerin zincirleme suç hükümlerinden faydalanmasını engellemek istenmiştir.
§      Ceza tayini bakımından zincirleme suç bu suçları tek suç sayar.
§      Zincirleme suçun uygulanması esnasında;
ü  Kast/ taksir değerlendirilmesi yapılır
ü  Nitelikli hal değerlendirmesi yapılır
ü  Teşebbüs ve iştirak halleri incelenir
ü  Zincirleme sebebi ile suç için öngörülen cezada artırım yapılır (TCK 61/2)
§      TCK 43/2’ de “aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç söz konusudur” hükmü yer alır. Bir minibüsün kapısını kitlemek suretiyle içinde bulunan 16 kişinin hürriyetini tehdit eden kişiye TCK 43/2 uygulanır. Buna aynı zamanda “aynı neviden içtima” denir.

C.    Fikri İçtima
§      Fikri içtima TCK 44’ te düzenlenmektedir.
§      Bir fiiller birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermedir.
§      Kanun koyucu ayrı ayrı ceza tayini imkanının varlığına rağmen, getirdiği kurallar ile faile tek suçun, bunlardan en ağırının cezasının verilmesi ile yetinmektedir.
Fikri İçtimaın Unsurları
1-      Birden Fazla Farklı Suçun Oluşması
§      Yargıtay, kişilere karşı işlenen kasten öldürme suçlarında fikri içtima kurallarının uygulanamayacağı görüşündedir. Buna göre üç kişinin ölümünden sorumlu olan sanık ayrı ayrı cezalandırılır. Gerekçesi ise dış alemde ne kadar değişiklik meydana gelirse o kadar fiili vardır. Kurşun tek olsa da üç kişiyi öldürme fiili söz konusudur.
§      Bir trafik kazasında bazı kimselerin ölüp bazı kimselerin yaralanmasında fikri içtima kuralları uygulanmaz
§      Yargıtay atılan merminin kast olunan şahısla birlikte başka birinin de yaralanması halinde fikri içtimaın bulunduğu fikrini kabul etmiştir. Ancak burada ölen kişi kadar fiil vardır. Bu sebeple yazar Yargıtay’ ın bu görüşüne katılmamaktadır.
§      Bir suçun temel ve nitelikli şekillerinin dışındaki suçlar fikri içtima uygulamasında farklı suç olarak kabul edilir.
§      Fail fikri içtima halinde tek bir hareketle çıkan neticeler bakımından kasten sorumludur. Dolayısıyla fail bir kez neticeyi istiyorsa ve bu netice kanun tarafından iki ayrı hükümde suç olarak düzenlenmişse failin her iki suç bakımından da kastı vardır.
§      Fikri içtimada ihlal edilen birden fazla kanun hükmü farklı zamanlarda tamamlanabilir. Her iki suçun hareketi aynı anda yapılsa da suçlar farklı zamanda işlenebilir.

2-      Fiilin Tek Olması
§      İki ve ya daha fazla neticeli suçlarda, fiil kelimesinden hareket anlaşılacak olursa, fikri içtima vardır. Netice anlaşılacak olursa gerçek içtima vardır.
§      Fiil kelimesinden hareket anlaşılırsa fikri içtimaın alanı oldukça genişleyecektir. Fikri içtima genel kuralın istisnasıdır. İstisnalar dar yorumlanır. Bu sebeple fiil kelimesinden netice anlaşılmalıdır.
Not: Konuyu düzenleyen kanun maddesinin gerekçesinde, fiil kelimesinden hareket anlaşılması gerektiği dolaylı yoldan belirtilmiştir. Ancak kanun maddesi gerekçesinden bağımsızdır. Madde gerekçesine sadece yorumlamada başvurulabilir.
§      Bir kimsenin önce bıçakla sonra tabanca ile yaralanması durumunda birden fazla hareket söz konusu olduğu halde, netice tektir, tek bir yaralama söz konusudur. Buna karşılık bir kurşunla iki kişinin yaralanmasında, hareket tek ancak netice birden fazladır. İki tane yaralama söz konusudur.
§      Yargıtay ise neticenin birden fazla olsa dahi hareket tek ise TCK 44 uygulanacağını savunmaktadır.
§      Oysaki TCK 44’ ün “bir fiil” deyiminin anlamı; dış alemde tek değişikliğin olmasıdır.
§      Gözlüklü bir kimsenin gözüne yumruk atan fail tek fiille iki ayrı neticeye neden olduğundan iki ayrı suçtan dolayı cezalandırılır.
§      Aşağıda ki örneklerde ise fikri içtimai söz konusudur;
ü  Bir suçta kullanılan ruhsatsız silahı saklayan kimse hem 6136 S.K’ a muhalefet hem de TCK 281’ deki suçu işlemiştir.
ü  Suç işlemediğini bildiği bir kimseye bir suç isnat eden fail, hem iftira (TCK 267) hem hakaret suçunu işlemiş olur.
Not: Fikri içtima hallerinde netice aslında bir tanedir. Fakat kanun bu tek neticeyi çeşitli maddelerde düzenlediğinden bütün maddelerin zedelenmesi söz konusudur. Bu neticenin çeşitli ihlallere aynı zamanda meydan vermesi de gerekir. Örneğin mağdurenin rızası ile değişik zamanlarda cinsel ilişkide bulanma halinde zincirleme suç durumu bulunabilse de fikri içtima hali bulunmaz.
Özet:
]  Fikri içtimadan bahsedebilmek için öncelikle tek hareket ile tek neticenin ve birden fazla kanun hükmünün ihlali söz konusu olup olmadığına bakılır ve sonra TCK 44 uygulanır.
]  Buna karşılık tek hareket ile birden fazla netice söz konusu ise birden fazla fiil vardır ve TCK 44 uygulanamaz. Bu durumda da TCK 43/3 uygulanır.

D.    Görünüşte İçtima
§      Kanunların içtimaı veya kanunların tekliği denir.
§      Ceza normlarının ve suçların çokluğunun görünüşte olması, yani gerçekte olaya sadece bir normun uygulanmasıdır.
§      Aslında birleşik suçlarda da görünüşte içtima vardır.
§      Görünüşte İçtima şekilleri;
ü  Özel Genel Norm İlişkisi
ü  Asli-Yardımcı Norm İlişkisi
ü  Tüketen Tüketilen Norm İlişkisi

1-      Özel Genel Norm İlişkisi
§      Bu durumda özel norm önceliği ilkesi geçerlidir.
§      Mesela Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanunda Atatürk büstlerine zarar verilmesi cezalandırılır. Aynı şekilde TCK 151’ de mala zarar verme cezalandırılır. Burada özel kanun uygulanır.

2-      Asli-Yardımcı Norm İlişkisi
§      Bir normla beraber zorunlu olarak diğer bir normu da ihlal etmiş olması halinde asli norm yardımcı norm ilişkisi söz konusu olur.
§      Bu durumda yardımcı normun sonralığı ilkesi geçerlidir.
§      Asli- yardımcı norm ilişkisine örnek olarak TCK 257 gösterilebilir. Burada kullanılan “kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında ifadesi, bu hükmün yardımcı bir norm olduğunu dolayısıyla asli bir normun olduğu halde uygulanamayacağını ifade eder.
§      Bir kimsenin bir suçta hem fail hem şerik olması durumunda, failliğin şerikliğe nazaran önceliği vardır.
§      K.K m.153 “bir fiil hem kabahat hem de suç olarak düzenlenmişse sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak suçtan dolayı yaptırım uygulanmayan hallerde kabahat dolayısı ile yaptırım uygulanabilir.

3-      Tüketen Tüketilen Norm İlişkisi
§      Bir normun diğer bir normu da bünyesine almış olması haline “tüketen-tüketilen norm ilişkisi” adı verilir. Bu durumda geçerli olan ilke her iki normu da içeren normun diğer normu tüketmesidir.
§      Bileşik suçlar bu ilişkinin tipik örneğidir.
§      Fail bir suçu işledikten sonra aynı suç konusu üzerinde bir başka suç işlemesi halinde ikinci fiil cezalandırılmayan fiil olarak, ilk suç içinde tüketilmiş sayılır ve ayrıca değerlendirmeye alınmaz. Örneğin hırsızın çaldığı malı satması gibi
§      Öldürme suçunu işleyen failin mağduru yaralaması gibi durumlarda cezalandırmayan önceki eylem söz konusudur.
§      İcra ve ihmali hareketlerin birbirini takip etmelerinde de cezalandırılmayan sonraki eylem söz konusu olabilir.
§      Örneğin bir kimseye ateş eden kişi mağdurun yaralanıp kan kaybından ölecek olduğunu görmesine rağmen yardım etmemesi durumunda sadece icrai fiilinden dolayı sorumlu tutulur. Sonraki ihmali hareketi cezalandırılmayan sonraki fiil olarak kalır.
§      Aracıyla çarptığı (taksir) kimseye yardım etmeyerek ölmesine razı olan kimse (kast) bakımından önce taksirle yaralama, sonra kasten öldürme (ingerenz dolayısıyla garantör olduğundan) söz konusu olur ve her iki suçtan ayrı ayrı ceza verilir. Burada aynı zamanda sona eren kast söz konusu olur.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALKLA İLİŞKİLER VE İLETİŞİM DERS NOTU