CEZA HUKUKU TEMEL BİLGİLER (CEZA GENEL)
1.
Suç ve Yaptırım Hukukuna Başlangıç
I.
Kavram
§ Ceza,
uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı acı verici işlem
veya yaptırımdır.
§ Hukuken;
suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı yasaların
ön gördüğü yaptırımdır.
II.
Ceza
Hukukunun Amacı
§ Ceza
hukukunun amacı; toplum yaşamı bakımından önemli olan değerleri yararları
korumaktır.
§ Korunan
hukuksal yarar iki gruba ayrılır;
i.
Bireysel
Hukuksal Yararlar; müstakil bireylerin korunmasına hizmet
eder.
ii.
Genel
Hukuksal Yararlar: toplumsal değerlerin korunmasını amaçlar.
§ Ceza
hukukunun amacı, esas itibari ile suç işlenmesini önlemektir.
Genel
önleme: suç işleyen kişinin cezalandırılmasıyla diğer insanlar
üzerinde oluşturulan ibret etkisidir.
Özel
Önleme: bir yandan suç
işleyen kişinin cezaevinde tutularak tekrar suç işlemesini önlemeyi, ıslah
ederek yeniden sosyalleşmesini içerir.
TCK
m. 1; ceza kanunun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu
düzen ve güvenliği, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını
korumak ve suç işlemesini önlemektir.
III.
Sistem
şekli
ceza hukuku: ceza muhakemesi hukuku ifade edilir. Ceza
yargılamasına ilişkin esaslar belirlenmekte, dolayısıyla “nasıl” sorusuna cevap
aranmaktadır.
Maddi
hukuk: hak ve haksızlık değerlendirmesidir. Kim ne zaman ve
nasıl suç oluşturan bir eylemi işlemiştir. Ve öte yandan da bu eyleme hangi
hukuksal sonuçların bağlanacağını ele alır. Maddi hukukun içinde TCK da yer
alır.
§ TCK
iki ana bölüme ayrılır;
i.
Genel
hükümler: temel ilkeler, tanımlar ve ceza hukukunun uygulama
alanı, ceza sorumluluğunun esasları, teşebbüs, iştirak, suçların içtimaı,
cezalar, güvenlik tedbirleri, cezanın belirlenmesi, dava ve cezanın düşürülmesi
gibi hususlar düzenlenmiştir.
ii.
Özel
kısım: bizzat suçlar, başka ifadeyle “suç teşkil eden
münferit fiilleri ve bu fiillerin neticesi olan cezaları sistemli bir şekilde
tanzim eden hükümler yer alır.
Not: Özel
kısmın konusunu münferit suçlar oluşturmaktadır. Genel kısım ise bütün suçlar
için geçerli olan kurallar bütünüdür.
2.
Ceza Kanunumuz
§ Yürürlükteki
ceza kanunumuz; 26 Eylül 2004 tarihinde kabul edilmiştir.
§ En
son 05.05.2016 tarihinde olmak üzere 21 kez değişmiştir.
§ TCK.
M.5’ de TCK’ nın diğer özel kanunlarla ilişkisi belirtilmiştir; “Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza
kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında uygulanır.”
3.
Ceza Hukukunun ve Suç Politikasının
I.
Hukuk
Devleti İlkesi
§ Devlet
tüm eylem ve işlemlerde hukuk kurallarına uygun hareket etmek zorundadır.
II.
Kanunilik
İlkesi
§ TCK
m.2 ‘ ye göre “Kanunun açıkça suç
saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.
Kanunda yazılı cezadan ve güvenlik tedbirinden başka bir ceza ve güvenlik
tedbirine hükmolunmaz.”,
§ Hakim
kanunda yazandan daha ağır bir cezaya hükmedemez. Ancak TCK 62’ ye göre hakime
daha hafif bir ceza verme hususunda takdir yetkisi verilmiştir.
§ Bu
ilke sayesinde vatandaşlar kendi davranışlarını bir suç oluşturacak fiili
işlememek üzere ayarlar ve kendi sorumlulukları içinde hareket edebilir.
Bireyler kişisel özgürlüklerinin sınırlarını bu ilke sayesinde belirleme
olanağına sahip olur.
§ Kanunilik
ilkesi sonucu olarak bazı ilkeler ortaya çıkmaktadır.
1- Suç Tespit Eden Ceza Normları Açık
Biçimde Belirlenmelidir: Belirlilik İlkesi
§ Kanunilik
ilkesine aykırı bir durum örneklendirilecek olursa; TCK’ 127/I’ de geçen kamu yararı kavramı esnek olup
her yöne çekilebilir bu neden le de kanunilik ilkesiyle bağdaşmaz.
§ Ceza
normlarının açık ve seçik olması gerekir. Birey hangi davranışının suç olduğunu
açık bir şekilde bilmelidir ki hareketlerine ona göre şekil versin.
§ Ceza
hakiminin taktir yetkisi; suç oluşturan fiilin ayrıntılı ve eksiksiz tanımı
suretiyle sınırlandırılmalıdır. Ayrıca suçun cezayı artıran nitelikli halleri
kanun tarafından belirlenmelidir.
2- Örf ve Adet Hukuku Ceza Hukukun a
Kaynaklık Oluşturamaz
§ Gelenek
hukuku suç yaratmaz, mevcut cezayı artıramaz
§ Ancak
dört hususta örf ve adet hukuku etkisini gösterir;
---
failin
lehine olan durumlarda gelenek hukuku kuralları uygulanabilir. Örneğin; ramazan
davulcusu Kabahatler Kanununda düzenlenen gürültü kabahati nedeniyle
cezalandırılmamaktadır. Bir bahçedeki ağaçtan yemek amacıyla az miktar meyve
alınması suç oluşturmayacağı gelenekte bulunması sebebi ile fail bunlardan
yararlanır.
---
Örf
ve adet bir hükmün dar yorumlanmasında da etkili olabilir. Örneğin kahvede
sıkça çay parasına oynanan oyunların suç oluşturmaması hususunda örf ve adet
daraltıcı etki gösterir.
--- Hukukun diğer
dallarda geçerli olan örf ve adet, ceza hukukunun bu hukuk dallarına yollama
yaptığı hallerde ceza hukuku alanında da etkili olabilir. Örneğin ebeveynin
çocuğu terbiye yetkisinin sınırını aşıp aşmadığı medeni hukuk kuralları
çerçevesinde belirlenir.
---Bazı kavramların
açıklanmasında örf ve adet etkili olabilir. Örneğin müstehcenlik ve teşhircilik
kavramlarının açıklanabilmesi için örf ve adetten faydalanılır.
3- İdarenin Düzenleyici İşlemleriyle Suç
ve Ceza Konulamaz
§ İdarenin
düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamaz.
§ Kabahat
karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarı ancak kanunla
belirlenebilir.
4- Kıyas Yasağı
§ TCK
2/3 “kanunların suç ve ceza içeren
hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.”
§ Hakim
ceza hukukunda boşluk doldurma yetkisine sahip değildir.
§ Cezalar
alanında olduğu gibi güvenlik tedbirleri alanında da kıyas yasağı geçerlidir.
5- Geçmişe Yürüme Yasağı
§ Ceza
kanunları geçmişe etkili olarak kabul edilemez; bunun tek istisnası failin
yararına olan kanunun geçmişe yönelik uygulanmasıdır.
§ Failin
cezasını artıran değişiklikler geçmişe yürütülemez. Bu noktada esas alınan
hareketin yapıldığı andır.
§ Geçmişe
yürütme yasağı maddi ceza hukuku açısından geçerli olup ceza muhakemesi hukuku
açısından “derhal uygulama” prensibi
uygulanmaktadır.
III.
Orantılılık
İlkesi
§ Ağır
fiile ağır ceza verilmelidir. Adam öldürme suçunun cezası ile hırsızlığın
cezası bir olmamalıdır.
§ TCK
3/1 “suç işleyen kişi hakkında işlenen
fiilin ağırlığı iler orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.
§ TCK
m.60/3 de tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri bakımından orantılılık
ilkesini gözeten bir düzenleme yapılmamış bulunmaktadır.
IV.
İnsanilik
İlkesi
§ Anayasamızın
17. Maddesine göre “ kimse insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
§ Suç
işleyen insanın sosyalleşmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda hücre hapsi, hadım
etme gibi yaptırımlara yer verilmemelidir.
§ Bu
kapsamda Askeri Ceza Kanununun 35.
Maddesinin son fıkrasındaki “ ceza
rütbenin kıt’ası önünde sökülmesi suretinde yerine getirilir” hükmü
anayasanın 17. Maddesine aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesince iptal
edilmiştir.
V.
Kanun
Önünde Eşitlik İlkesi
§ Ceza
kanunun uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk,
cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya
sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım
yapılmaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaz.
VI.
Kusur
İlkesi
§ Fail
ancak fiili ona yüklenebilecekse cezalandırılmasını öngörmektedir.
§ Fail
kusurlu hareket etmiş olmalıdır ki sorumlu olsun. Kişinin taksir derecesinde
dahi kusuru yoksa cezalandırılamaz.
§ Kusur
prensibinden çıkan sonuçlardan birisi, kusursuz ceza olmayacağı sadece suçtan
doğan bir sorumluluk anlayışı kabul edilemez.
§ Ceza
kusur oranını aşamaz. Taksir halinde kast gibi ceza verilemez.
VII.
Ceza
Sorumluluğunun Şahsiliği İlkesi
§ Kusur
ilkesi ile de bağlantılı olarak ancak kusurlu kimsenin cezalandırılacağı
Anayasanın 38. Maddesinde ve Ceza kanunun 20/1 maddesinde “ceza sorumluluğunun
şahsiliği” nden bahsedilmiştir.
§ Tüzel
kişiler hakkında ceza yaptırımı değil güvenlik tedbiri yaptırımı uygulanabilir.
VIII.
Şüpheden
Özgürlük Yararlanır İlkesi
4.
Haksızlık Oluşturan Diğer Fiiller ve Suçlar
§ Hukuk
düzenimizde kişinin cezalandırılmasına neden olan ve ceza kanununda düzenlenmiş
olan suçlardan başka eylemler de vardır.
§ Ceza
hukuku kapsamındaki eylemler “ceza ile tehdit edilen eylemlerdir”. Haksızlık
oluşturan her hukuka aykırı fiil ceza hukuku anlamında suç değildir. Bir fiilin
suç olabilmesi için;
Ø Ceza
kanunun tipine uygun olmalıdır.,
Ø Kusurlu
olmalıdır.
Ø Hukuka
aykırı olmalıdır.
I.
Haksız
Fiiller ve Suçlar
§ Haksız
fiil terimi bir özel hukuk terimidir.
§ Hukuka
aykırı bir fiil kanun tarafından özel olarak tarif edilmiş ve bu fiile bir ceza
bağlanmışsa o fiil suçtur aksi halde haksız fiildir.
§ Ceza
gibi ağır bir müeyyide ile değil de tazminat gibi bir yöntem ile korunmak
istenilen haklar ise özel hukukun konusu yapılarak haksız fiil olarak
nitelendirilir.
§ Haksız
fiiller ile suçlar bazı açılardan kıyaslanacak olursa;
Ø Haksız
fiilde zarar unsuru aranırken suçta tehlike unsuru aranır.
Ø Suçta
teşebbüs cezalandırılırken haksız fiilde teşebbüs cezalandırılmaz.
Ø adli
para cezası re’sen, tazminata ise talep üzerine hükmedilir
Ø Adli
para cezasında ödeme devlete yapılır. Tazminatta ise mağdura yapılır.
Ø Kaç
tane fail varsa o kadar da ayrı ayrı adli para cezası söz konusu olur. Failler
birden fazla ise, tazminat bunlar arasında paylaştırılır.
II.
İdari
Yaptırımı Gerektiren Fiiller ve Suçlar
§ Suç
olmamakla birlikte hukuka aykırı olan fiillerden bazıları disiplin suçu olarak
düzenlenmiştir.
§ Disiplin
hukuku özel bir ilişki ile hiyerarşi yetkisi bulunduğu veya bulunmadığı bir
topluluğa bağlı olmaktan doğmaktadır. Suçlar ise kaynağını devlet ülkesinde
yaşama ve bulunma olayından ileri gelen genel bir itaat yükümünden almaktadır.
§ Disiplin
cezasını gerektiren fiiller, bir kimsenin rızası ile tabi olduğu belirli bir
topluluğa karşı olan özel bağlılık yükümüne karşı gelmesi halinde ortaya çıkar.
§ Disiplin
cezası ve suçu bazı noktalarda kıyaslanacak olursa;
Ø Suçlar
herkes tarafından işlenebilirken disiplin suçlarını ancak belirli bir gruba
mensup kimseler işleyebilir.
Ø Disiplin
suç ve cezaları idarenin düzenleyici işlemleriyle düzenlenebilmektedir.
Ø Disiplin
müeyyideleri sadece belli bir teşekküle etki eder adli sicile etki etmez.
Not: Bazı fiiller hem ceza hukuku açısından hem
de disiplin hukuku açısından bir müeyyideye tabi tutulabilir. DMK 131/I “aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza
muhakemesinde kovuşturmaya başlamış olması disiplin kovuşturmasını geciktirmez”
Not: DMK 140 haklarında soruşturma yapılan
devlet memurlarının görevden uzaklaştırılabilmeleri kabul edilmektedir. Bu
durum her iki ayda yetkili amirce incelenerek göreve dönüp dönmemesi hakkında
bir karar verilir (MK 145)
Not: Ceza kovuşturmasının zamanaşımı ile
düşmesi disiplin kovuşturmasını etkilemez.
Not: Mahkeme suçun memur tarafından işlenmediğine
karar vermişse disiplin komisyonu aynı fiilin memur tarafından işlendiğine
karar veremez.
III.
Kabahatler
ve Suçlar
§ Kabahatler
kanununda belirlenen ve suçlardan farklı olarak idari para cezası ve idari tedbir
yaptırımı ile karşılanan eylemlere kabahat denir.
§ Kabahatler
kanunda sadece 12 kabahat düzenlenmiştir.
§ Kabahatler
kanunu da ceza kanunu gibi genel nitelikli bir kanundur.
Ø İdari
yaptırım kararına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri diğer kanunlarda aksine
hüküm bulunmaması halinde,
Ø Diğer
genel hükümleri, idari para cezası ve ya mülkiyetin kamuya geçirilmesi
yaptırımı gerektiren tüm fiillerde uygulanır.
§ Suç
ve kabahat ayrımına ilişkin bazı kıyaslamalar;
Ø Suçlar
kanunla belirlenir. Kabahatlerin çerçevesi kanunla çizilmiş ise genel ve
düzenleyici işlemlerle içi doldurulabilir.
Ø Yurtdışında
işlenen eylem suç teşkil ediyorsa Türkiye’ de kovuşturması yapılabilir. Kabahat
ise kovuşturması yapılamaz.
Ø Suç
için teşebbüs söz konusu olabilirken kabahat için teşebbüs söz konusu değildir.
Ø Suçlara
ilişkin mahkeme kararına karşı kanun yolu olarak itiraz, istinaf ve temyize
başvurma olanakları varken, kabahat bakımından sulh ceza mahkemesine
başvurulur.
Ø Güvenlik
tedbiri sadece suçlara karşı uygulanabilir. Kabahatler için müsadereye benzer
mülkiyetin kamuya geçmesi söz konusudur.
Ø Kabahat
sonucu yaptırımlar adli sicile kaydedilmez.
5.
Ceza Muhakemesine Kısa Bir Bakış
§ Ceza
muhakemesi suç haberinin alınmasından hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi
ifade eder.
Birinci
Derece Muhakeme: olaya ilk defa bakan yargılama makamının
yaptığı muhakemedir. Muhakeme faaliyeti kural olarak suçun işlendiği yerde
başlar ve sonuçta bir karara ulaşır ve bu karar ile birinci derece muhakeme
sona erer. Kararı beğenmeyen taraf olayı üst mercii önüne götürmesiyle ikinci
derece muhakeme başlar. Birinci derece muhakeme ikiye ayrılır.
1- Soruşturma:
kanuna göre yetkili merciilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin
kabulüne kadar geçen evredir.
2- Kovuşturma: iddianamenin
kabulü ile başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade etmektedir.
1.
Zaman Bakımından Uygulama
§ Türk
Ceza Kanunu suçun, işlendiği zamanın kanununa tabi oluşu prensibini kabul
etmiştir. Kanunlar yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren, ilgili oldukları
olaylar hakkında derhal uygulanır. Ancak;
Ø Yeni
suç ihdas eden veya failin durumunu ağırlaştıran ceza hukuku kuralları geçmişe
yürümez.
Ø Failin
lehine olan kanunlar geçmişe yürür.
Ø Bazı
kanunlar ileri yürür.
§ Kabahatler
bakımından da aynı prensipler uygulanır.
I.
Geçmişe
Yürümezlik İlkesinin Kapsamı
§ Geçmişe
yürümezlik kuralı mutlak olarak uygulanır. Buna karşılık cezayı kaldıran veya
hafifleten kural henüz yargılanmamış suçlar ile kesin mahkûmiyete bağlanmış
hatta cezası çekilmekte olan suçlar hakkında da uygulanarak geçmişe yürür.
§ Failin
lehine olan kanunun uygulanması ertelenmiş mahkûmiyet hükümleri bakımından da
yapılmalıdır.
II.
Failin
Lehine Olan Kanunun Tespiti
§ Adli
para cezası öngören kanun hapis cezası öngören kanuna göre lehe kanundur.
§ Daha
az hapis veya adli para cezası öngören kanun lehe kanundur.
Süreli
kanun: kanun metninde yürürlükte kalacağı süre belirtilmişse
bu kanun sürelidir. Örneğin 6 ay yürürlükte kalacağı belirtilen kanun süreli
kanundur.
Geçici
Kanun: belli bir
olayın devamı müddetince yürürlükte kalacağı belirtilen kanunlardır. Fiilen
süreli olmakla beraber süre önceden bilinmemektedir.
§ TCK
7/4 “geçici veya süreli kanunların yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş
olan suçlar hakkında uygulamaya devam edilir” hükmü gereği bu kanunlar
bakımından lehe kanun geçmişe yürür kuralı geçerli değildir.
§ Bir
hüküm infaz kanununda olsa dahi nitelik bakımından maddi ceza hukukuna ait ise
lehe olan hüküm sanık hakkında uygulanacaktır.
§ Ayrıca
“hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverme ve tekerrürle ilgili olanlar
hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır.
§ Güvenlik
tedbirleri açısından geçerli olan ilke; kanunilik ilkesinin kaçınılmaz, doğal
bir neticesi olarak geçmişe yürümezlik ilkesi olup; cezalarda olduğu gibi
güvenlik tedbirlerinin infaz rejimi konusunda da derhal uygulama ilkesi
uygulanır.
§ Ceza
kanununun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin genel kurallar kabahatler
bakımından da uygulanır.
§ Yargıtay’
a göre dava zamanaşımına ilişkin hükümlerin lehe olması durumunda uygulanması
gerekir.
§ Anayasanın
153/5 maddesine göre “iptal kararı geriye yürütülemez.
III.
Suçun
İşlendiği Zaman
§
Suçun işlendiği zaman o fiile uygulanacak
olan kanunun hangisi olduğunun tespiti açısından önem arz eder.
Ani
Suç: Hareket ile sonucun aynı anda meydana geldiği
suçlardır.
Hareket
Teorisi: Suç hareketin yapıldığı zaman işlenmiş kabul edilir.
Örneğin 2004 te vurulan kişi 2005’ te ölse de suçun işlendiği tarih hareketin
yapıldığı tarih olan 2004 yılıdır.
Kesintisiz
Suçlar: hem hareket hem de neticenin devam ettiği suçlardır.
Ruhsatsız silah taşımak, kişi hürriyetini tehdit gibi. Kesintinin gerçekleştiği
anda suç işlenmiş sayılır. Süreklilik devam ederken en son yürürlüğe giren
kanun uygulanır.
İhmali
Suçlar: saf ihmali suçlarda veya garantörsel ihmali suçlarda
failin hukuki yükümlülüğü sebebiyle harekette bulunması gerektiği zaman suç
işlenmiş sayılacaktır.
Teşebbüs
Halinde Kalan Suçlar: Son icra hareketinin yapıldığı an suçun
işlendiği zamandır. Zira teşebbüs devam ettiği süre, suçun işlenme zamanına
dahildir.
2.
Yer Bakımından Uygulama
§
Neticesi
harekete bitişik suçlar olan ani suçlarda hareketin yapıldığı yer suçun
işlendiği yerdir.
Mesafe suçları: hareketin ve neticenin farklı yerlerde
gerçekleştiği suçlardır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya
neticenin Türkiye’ de gerçekleşmesi halinde suç Türkiye’ de işlenmiş sayılır.
Not: Yukarıda yapılan açıklamaya göre karma teorinin benimsendiği anlaşılır.
§
Türkiye’
de neticenin gerçekleşmesi için yabancı bir ülkede teşebbüs edilen suç Türkiye’
de netice doğurmaz ise Türkiye’ de işlendiği kabul edilmez.
§
İştirak
halinde işlenen suçlarda fail veya müşterek failin Türkiye’ de olması,
şeriklerin yurtdışında olması durumunda suç Tüekiye’ de işlenmiş sayılacak ve
şerikler hakkında TCK uygulanacaktır. Buna karşılık şeriklerin türkiye2 den
suça iştirak etmesi, ancak fail ve müşterek failin yabancı ülkede suç işlemesi
halinde suç Türkiye’ de işlenmiş sayılmayacaktır.
I.
Ülkesellik Sistemi
§
Failin
veya mağdurun vatandaşlığı dikkate alınmaksızın, ülkesinde suç işlenen devletin
ceza kanunlarının uygulanmasına mülkilik sistemi denir.
§
Başka bir
ülkenin kara, hava sahası veya karasuları içinde işlenmişse suç yabancı ülkede
işlenmiştir.
§
Başka bir
ülkenin kara, hava sahası veya karasuları içinde ve fakat Türk Deniz ve hava
satış araçlarında işlenmişse, suç Türkiye’ de işlenmiş sayılır. Aynı durum açık
denizler ve bunlar üzerindeki hava sahası içinde geçerlidir.
Not: Ülkesellik sisteminin sonucu olarak Türkiye’ deki büyükelçiliklerde
işlenen suçlarda Türk Kanunları uygulanır.
II.
Şahsilik Sistemi
§
Mülkilik
Sistemi, suçun işlendiği ülke kanununun uygulanmasını gerektirmesi, devletlerin
yurt dışına giden vatandaşlarını gittikleri ülkeyi idare edenlerin insafına
terk etmesi sonucunu doğuruyordu.
§
Mülkiyet
sistemi şahsilik sistemi ile yumuşatılmıştır. Bu suretle iki sistem doğmuştur;
Faile Göre Şahsilik
§
Suç
işleyen kimsenin vatandaşlığı göz önünde tutulmak suretiyle vatandaşların
yabancı ülkede işledikleri belirli suçlardan dolayı, vatandaşı oldukları
devletin ceza kanunlarının uygulanmasıdır.
§
TCK 10 ve
11’de faile göre şahsilik ilkesi dile getirilmiştir. TCK 10 görev suçları
bakımından açıklama getirirken TCK 11 açısından herhangi bir sınırlama yapılmamıştır.
§
Yabancı
ülkede Türk Vatandaşları tarafından işlenen suçların TCK’ ya göre
cezalandırılabilmesi için;
Ø Fail fiili işlediği zaman Türk Vatandaşı
olmalıdır. Daha sonra vatandaşlıktan çıkmış olsa da fiili işlediği zaman Türk
vatandaşı olması yeterlidir.
Ø Söz konusu suç TCK 13’ te yazılı olanlardan
başkası olmalıdır.
Ø Suç için öngörülen ceza en az hapis cezası
olmalıdır.
Ø Mağdur yabancı ise, Türk’ ün yabancı ülkede
işlediği fiilin, işlediği yer kanununa göre de suç sayılması gerekir.
Ø Fail Türkiye’ de bulunmalıdır. Fail Türkiye’
de olmasa dahi hakkında dava açılabilecek fakat yargılama yapılamayacaktır.
Ø Bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm
verilmemiş olmalıdır.
§
Türkiye
namına memuriyet veya Görev Yapanların yabancı ülkede işledikleri suçlardan
dolayı Türkiye’ de cezalandırılabilmesi için;
Ø Suç memuriyet ya da vazifeden kaynaklanmalı,
Ø Türkiye namına görev yapan bir Türk vatandaşı
ya da yabancı olabilir.
Mağdura Göre Şahsilik (TCK 12)
§
Mağdurun
milliyeti esas alınarak yabancı uyruklu fail hakkında, mağdurun vatandaşı
bulunduğu devletin kanununun uygulanması gerektiği sistem.
§
Gerekli
şartlar;
Ø Fail fiili işlediği zaman yabancı olmalıdır.
Ø Suç için öngörülen ceza en az bir yıl hapis
cezası olmalıdır.
Ø Mağdur bir Türk vatandaşı yahut Türk
kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi olmalıdır.
Ø Fail Türkiye’ de bulunmalıdır.
Ø Adalet bakanının talebi veya suçtan zarar
görenin şikayeti bulunmalıdır.,
III.
Koruma (Savunma) Sistemi
§
Devletin
kendi varlığına yönelik suçların yurtdışında işlenmesi halinde devletin bunları
cezalandırılmasına olanak sağlayan sistem.
IV.
İkame Yargı Sistemi
§
Suçun
faili ve mağduru Türk olmamasına, suç da Türkiye’ de işlenmesine rağmen, yine
de TCK’ nın uygulanmasını gerektiren sistemdir.
§
Bu ilkeye
göre her devlet suç nerede ve kime karşı işlenmiş olursa olsun fail
cezalandırılmalıdır. Suç bütün insanlığa yönelik bir fiil olunca, diğer
ilkelerin uygulanamadığı durumlarda devlet faili cezalandırmalıdır.
§
Bu ilke
Türkiye’ de imzalanmış bulunduğu bir çok uluslararası sözleşmede kabul
edilmiştir. “Ya geri ver ya da cezalandır” ilkesi.
§
TCK 12/3’
te öngörülen şartlar şunlardır;
Ø Fail fiili işlediği sırada yabancı olmalıdır.
Ø Mağdur da fiilin işlendiği sırada yabancı
olmalıdır.
Ø Suç TCK 13’ te gösterilenlerden başka bir suç
olmalıdır.
Ø Ceza en az alt sınırı 3 yıl olan hapis cezası
olmalıdır.
Ø Fail Türkiye’ de bulunmalıdır.
Ø Adalet bakanının istemi bulunmalıdır.
Ø Suçluların geri verilmesi anlaşılması
bulunmamaktadır.
V.
Evrensellik Sistemi (Adalet Prensibi)
§
Her Suçun
evrensel bir aykırılık olduğu düşüncesine dayanarak TCK 13’ te ise yurt dışında
suçu işleyenin vatandaş olmaması halinde de Türk kanunlarının uygulanması
öngörülmüş bulunmaktadır.
§
Türk
Kanunlarının uygulanacağı öngörülen suçlar TCK 13. Maddede sınırlı olarak
sayılmıştır;
Ø Soykırım, insanlığa karşı suçlar göçmen
kaçakçılığı ve insan ticareti
Ø Uluslararası suçlar
Ø Millete ve devlete karşı işlenen suçların bir
kısmı.
Ø İşkence
Ø Çevrenin kasten kirletilmesi
Ø Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti
Ø Parada sahtecilik
Ø Fuhuş
Ø Deniz, demiryolu ve havayolu ulaşım
araçlarının kaçırılması veya alıkonulması.
Not: Yabancı ülkelerde işlenen suçlar dolayısıyla Türkiye’ de yargılama
yapılırken Türk Kanununa göre verilecek ceza, suçun işlendiği ülke kanununda
öngörülen cezanın üst sınırından fazla olamayacaktır. Mülkilik ve mağdura göre
şahsilik ile koruma sisteminin uygulandığı hallerde, bu hüküm
uygulanmayacaktır.
3.
Yabancıların İadesi
§ Başka
bir ülkede suç işleyip de Türkiye’ de bulunan yabancıların suçu işledikleri
ülke tarafından yargılanmak veya cezasının infazı için istenmesi durumunda,
kanunun belirtilen şartları gerçekleşmesi halinde isteyen ülkeye geri
verilmesidir.
§ Ülkemiz
Uluslararası Ceza Divanına taraf olmadığından sadece yabancılar iade
edilebilmektedir.
§ Bazı
durumlarda geri verme talebi reddedilir;
Ø Söz
konusu fiil Türk kanunlarına göre suç değilse.
Ø Türk
Devletinin güvenliğine karşı, Türk Devleti’ nin veya bir Türk vatandaşının ya
da Türk kanunlarına göre kurulmuş bir tüzel kişinin zararına işlenmişse.
Ø Türkiye’nin
yargılama yetkisine giren bir suç ise,
Ø Zamanaşımına
ya da affa uğramış ise ya da Türkiye’de yapılan yargılama sonucunda beraat veya
mahkûmiyet kararı verilmiş olması halinde geri verilme talebi kabul edilmez.
I.
Geri
Vermenin Mümkün Olmadığı Durumlar
§ Siyasi ve Diğer Nedenlerle Kovuşturma
veya Kötü Muamele Tehlikesi Altında Geri Verme Yasağı: Etnik
kökeni, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti vb nedenlerle
işkenceye veya kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin
bulunması halinde talep kabul edilmez.
§ Suçun Nitelikleri Sebebiyle Geri
Verilmezlik: Geri verme
talebine esas teşkil eden fiil, düşünce suçu, siyasi suç veya siyasi suç
bağlantılı bir suç yahut sırf askeri suç niteliğinde ise geri verme kabul
edilmez. İade talebinin, ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan bir ceza
gerektiren suçlara ilişkin olması halinde de iade mümkün değildir.
§ İadesi İstenen Kişinin Kişisel
Özellikleri Nedeniyle Geri Verilmezlik: İadesi talep edilen
kişinin talep tarihinde 18 yaşını doldurmamış olması, Uzun zamandan beri
Türkiye’ de yaşıyor olması veya evli bulunması, İadenin kişinin kendisi veya
ailesini fiili ağırlığı ile orantısız şekilde mağdur edecek olması.
II.
Geri
Vermede Özellik İlkesi (İadede Hususilik)
§ İade
halinde kişi ancak iade kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı
yargılanabilir veya kişinin mahkum olduğu ceza infaz edilebilir.
§ Geri
vermede ihtisas prensibi olarak da adlandırılır.
III.
Geri
Vermede Usul
§ Geri
verme talebi hakkında karar verecek olan mercii öncelikle kişinin bulunduğu yer
ağır ceza mahkemesidir. Kişinin bulunduğu yer belli değilse Ankara ağır ceza
mahkemesi yetkilidir.
§ Mahkeme
iki türlü karar verebilir;
Ø Geri
verme talebi kabul edilebilir bulunursa, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının
görüşü alınarak, Adalet bakanının teklifi Başbakanın onayına ihtiyaç vardır.
Ø Mahkeme
geri verme talebini reddederse, başbakanın bu konuda karar verme yetkisi
yoktur.
§ Mahkemenin
kararına karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Yargıtay bu başvuruları üç ay içinde
sonuçlandırır.
§ İadesi
istenen kişi geçici olarak tutuklanabilir.
§ Toplam
tutukluluk süresi kişinin iadesine konu olan suçtan dolayı alabileceği veya mahkûm
olduğu cezanın infaz süresini geçemez.
4.
Kişi Bakımından Uygulama
§ Ceza
kanunları, kişi bakımından herhangi bir ayrım yapılmaksızın uygulanır.
Kişilerin birbirlerine karşı işleyecekleri suçlar dolayısıyla ceza kanunlarının
kendilerine uygulanmaması hususunda aralarında yapacakları anlaşmaların hukuki
değeri yoktur. Buna Ceza Kurallarının
Mecburiliği ilkesi denir.
§ Türk
Ceza Hukuku ceza kurallarının Mecburiliği ilkesinden dört grup kişiyi kısmen
istisna tutmuştur;
Ø Devlet
Başkanları
Ø Milletvekilleri
Ø Uluslararası
Yargı Bağışıklığı
Ø Yabancı
Bazı Asker ve Sivil Kişiler
Ø Kamu
Görevlileri
I.
Cumhurbaşkanı
§ Cumhurbaşkanının
işlediği her suçtan dolayı yargılanması mümkün değildir.
§ Cumhurbaşkanının
sorumlu tutulabileceği suçlar şahsi suçlardır.
§ Cumhurbaşkanının
sorumlu tutulabileceği suçlar şahsi suçlardır.
§ Cumhurbaşkanının
şahsi suçlarında normal yargı organları yetkili olacaklar ve cumhurbaşkanının
görev süresinin bitiminden sonra yargılaması yapılabilir.
§ Cumhurbaşkanı
görev suçlarından dolayı, yani görevinden dolayı işlediği suçlardan dolayı ise
sorumlu değildir.
§ Dolayısıyla
görevini kötüye kullanan, ihmal eden veya zimmetine para geçiren cumhurbaşkanı
hakkında ceza davası açılamaz yargılama yapılamaz.
§ Cumhurbaşkanı
vatana ihanet suçundan sorumludur. Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı, TBMM
üye tam sayısının en az 1/3’ünün teklifi üzerine ¾’ünün kararı ile
sonuçlandırılır. Ceza muhakemesi yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde
yapılır.
II.
Yasama
Dokunulmazlığı
§ TBMM
üyelerinin ve meclis dışından atanan bakanların herhangi bir soruşturma ve
kovuşturma korkusu olmaksızın işlerini rahat bir şekilde yapabilmesi amaçlar.
§ Anayasanın
83’ üncü maddesinde iki çeşit dokunulmazlık kabul edilmiştir;
Ø Sorumsuzluk
Ø Kovuşturma
Yasağı
Sorumsuzluk
(Mutlak Dokunulmazlık)
v Sorumsuzluk,
yasama dokunulmazlığına sahip olanların, meclis çalışmaları sırasındaki oy ve
sözlerinden sorumlu tutulmalıdır.
v Mecliste
ileri sürdükleri düşüncelerden o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine
meclisçe bir başka karar alınmadıkça, bunları meclis dışında tekrarlamak ve açığa
vurmaktan da sorumlu tutulmaları olanaksızdır.
v Milletvekillerinin
sorumsuzluğu şahsi cezasızlık sebebidir.
v Milletvekilleri
mecliste ileri sürdükleri ve suç teşkil etmeyen sözlerden dolayı sorumlu
tutulmazlar.
v Sorumsuzluk
süreklidir. Vekillik süresi dolsa bile milletvekili sorumsuzluktan yararlanmaya
devam eder.
v Sorumsuzluktan
vazgeçmek mümkün değildir.
Kovuşturma
Yasağı (Geçici Dokunulmazlık)
v Meclis
üyelerinin seçimden önce ve sonra işlediği suçlara ilişkindir.
v Sorgulama,
tutuklama ve yargılama yapılamaz ancak muhakeme hukuku işlemlerinin yapılması
mümkündür. Geçici dokunulmazlık sadece ceza kovuşturması açısından geçerli olup
hukuk davası açılabilir ya da cebri icra yoluna gidilebilir.
v Geçici
dokunulmazlık kabahatler açısından geçerli değildir.
v Geçici
dokunulmazlık meclis tatile girse bile devam eder.
v Ağır
cezayı gerektirecek suçüstü durumlarda savcılar milletvekili hakkında derhal
soruşturma başlatabilecek ve kamu davası açabilecektir.
v Anayasanın
14. Maddesinde bahsi geçen suçların seçimden önce işlenmesi ve soruşturmanın
seçimden önce başlaması durumunda kovuşturma mümkündür.
v Geçici
dokunulmazlık, üyelik süresinin bitmesi veya üyelik sıfatının düşme
sebeplerinden biri ile sona ermesi ve dokunulmazlığın meclis tarafından
kaldırılması halinde sona erer.
v Üyelik
esnasında zaman aşımı durdurulur (Ceza ve Dava zamanaşımı)
v Dokunulmazlığın
kaldırılması kararına karşı 7 gün içinde Anayasa Mahkemesine başvurulabilir ve
15 gün içinde başvuru sonuçlandırılır.
III.
Uluslararası
Yargı Bağışıklığı
§ Devlet
başkanı, hükümet üyesi, uluslararası örgüt temsilcileri ve diplomatların
uluslararası hukuktan kaynaklanan yargı bağışıklıkları bulunmaktadır.
§ Diplomasi
temsilcileri (büyükelçi, elçi, orta elçi, maslahatgüzar) ve maiyetleridir,
(müsteşar, ateşe, hukuk müşaviri, doktor, eş ve çocukları)
§ Diplomatik
dokunulmazlıktan kişisel olarak vazgeçmek mümkün değildir. Dokunulmazlık
devamlıdır. Bu kişilere karşı her türlü işlemin yapılması olanaksız olduğu
gibi, bu yalnız onun kişiliğini değil bulunduğu yer ve malını da kapsar.
IV.
Yabancı
Bazı Asker ve Sivil Kişiler ile Yakınlarının Yargı Bağışıklığı
§ Bazı
imzalanan ikili anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’ de görev yapan askerler ve
sivil kişiler ile yakınları Türk Yargısı yetkilerinin dışında tutulmuştur.
V.
Kamu
Görevlileri
§ Kamu
görevlileri işledikleri şahsi suçlar konusunda genel hükümler geçerlidir.
§ Görevleri
sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı savcıların doğrudan dava açmaları mümkün
olmayıp yetkili mercilerin izin vermesi gerekir. (Ağır cezayı gerektiren suçüstü
haller hariç).
1.
SUÇ GENEL TEORİSİ
Genel
unsurlar: her suçta bulunması gereken unsurlar kastedilir.
Bunlardan birinin yokluğu halinde kusurdan söz edilemez. Bu kapsamda haksızlık
ele alınmalıdır.
Özel
Unsurlar: her suça özgü olan ve ilgi suç tipinde belirtilmiş
olan bazı unsurlar da bulunmaktadır.
Unsurlar
Dışında Kalan Hususlar: bazen bir suçun var olabilmesi için
bu unsurların dışında kalan hususların varlığı aranır.
2.
HAKSIZLIĞIN VE KUSURLULUĞUN
DIŞINDA KALAN HUSUSLAR
§ Haksızlık
ile kusurluluğun dışında kalmakla beraber, belirli bazı suçlarda failin
cezalandırılması için bazı hususlar aranmaktadır.
§ Haksızlık
ve kusurluluğun dışında kalan bu hususlara kovuşturma şartları adı
verilmektedir.
A. Kovuşturma Şartları
§ Bu
şartların gerçekleşmesi halinde ceza yargılaması yapılamaz.
i.
Şikâyet
v Şikâyet,
suçtan zarar gören kimsenin kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda ilgili makamlara
suçun kovuşturulması iradesinin bildirilmesidir.
v Bazı
suçlar kanun koyucu tarafından önemli görülmediğinden takip edilmeleri suçtan
zarar görenin suçun kovuşturulması hususundaki istemine bağlanmıştır. Örneğin;
ü Mala
zarar verme (TCK 151)
ü Kasten
hafif yaralama (TCK 86)
ü Hakaret
(TCK 131)
v İsteme
bağlı suçlarda, zarar gören kimseler, süresi içinde (6 ay) kovuşturma
yapılmasını talep edebilir.
Not:
Hukukumuzda
kural olarak suçlar re’ sen kovuşturulurlar. Buna karşılık suçların şikâyete
bağlı olmaları istisnadır. Bu istisnalar ilgili suç tiplerinde açıkça
gösterilmesi gerekir.
v Şikâyet
hakkı suçtan zarar görenindir. Birden fazla kişi suçtan zarar görmüşse birinin
şikâyet etmesi yeterlidir. Şikâyet hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak
olduğundan bu hak başkaları tarafından kullanılmaz. Kişinin ölümü ile
mirasçılara geçmez.
v Şikâyet
fiille ilişkindir esas itibari ile faille alakalı değildir. Bu yüzden;
ü Suçtan
zarar gören fail olarak birini göstermek zorunda değildir.
ü Şikâyet
eden fiili şikâyet eder, fiili hukuken vasıflandırılması mümkün olmayabilir.
Kişi hırsızlık şikâyetinde bulunduğunda aslında fiil yağma suçunu
oluşturabiliyor olabilir. Bu durum şikâyeti geçersiz kılmaz.
ü Şikâyet
edilen husus bir fiil olduğundan, fiili işleyenlerden bir kısmı şikâyet edilerek
bir kısmı hariç tutulamaz. Buna şikâyetin
sirayeti denir. Nitekim TCK73/5’ te “iştirak halinde suç işlemiş
sanıklardan biri hakkında şikâyetinden vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
v Suçtan
zarar gören kimse, kendisi aleyhine işlenen suçun re’ sen kovuşturulduğu zannı
ile ihbarda bulunursa ancak suçun kovuşturması şikâyete bağlı olduğu
anlaşılırsa “ihbar şikâyet yerine geçer”
ve fail yine cezalandırılır.
v Şikâyet
kişinin suç oluşturan fiili öğrendiği andan itibaren 6 ay içinde yapmalıdır.
v Şikâyet
yazılı olarak veya tutanağa geçirilecek bir beyan ile yapılabilir.
v Şikâyetin
yapılabileceği makamlar;
ü Cumhuriyet
Başsavcılığı
ü Kolluk
Makamları
v Şikayetten
vazgeçme ve şikayetten feragat etme mümkündür.
Feragat:
henüz
yapılmamış bulunan bir şikayetin, henüz süresi dolmamış olmasına rağmen artık
yapılamayacağının şuçtan zarar gören tarafından açıklanmasıdır.
Vazgeçme:
yapılmış bir şikayetin geçersiz sayılmasını
talep etme.
Not:
Kanunda
aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve
hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezasının infazına engel olmaz (Çek
kanunu istisna).
Not:
Soruşturma
sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikayete bağlı olduğunun
anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikayetten vazgeçmediği takdirde, yargılama
devam edilir.
Not:
Şikayetten
feragat kabule bağlı olmayan tek taraflı irade beyanı iken şikayetten vazgeçme
iki taraflı bir işlemdir.
v Kamu
davasının düşmesi, suçtan zarar görenin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri
gelmiş ve vazgeçtiği sırada sahsi haklarda da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise
artık hukuk mahkemesinde de dava açılamaz (TCK 73/7)
ii. İzin, Talep ve Karar
v Bazı
suçların kovuşturulabilmesi için kanun, adalet bakanının yetkili savcıya dava
açmasına olanak veren bir irade beyanına olanak veren bir irade beyanı
alınmaksızın açılan davalar iradenin açıklanmasına kadar durdurulur.
v Mahkemenin
durdurulduğu sürede zamanaşımı durur. İzin verilmezse davanın düşmesine karar
verilir.
v Memurlar
ve Diğer Kamu görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun gereği ilgililerin
soruşturması izne bağlıdır. Ancak izin makamı adalet bakanı değil ilgili
amirdir.
v Kovuşturması
“talebe” bağlı suçlar TCK 12 ve 13/2’ de gösterilen yurtdışında işlenip de
Türkiye’de kovuşturulan suçlardır.
v Kovuşturulması
karar alınmasına bağlı suçlar ise milletvekili ve parlemento üyesi olmayan
bakanların geçici yasama dokunulmazlıklarına giren suçlardır.
iii. Yabancı Hükümetin Talebi (Şikâyet)
v Türk
vatandaşının yabancı ülkede işlediği suçun aşağı haddi bir seneden az hapis
cezası gerektiriyorsa yargılamanın yapılabilmesi için zarar gören şahsın veya
yabancı hükümetin şikayeti gereklidir.
v Yabancı
devlet başkanına karşı fiilin soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı
suçlarda ise soruşturma ve kovuşturma yabancı devletin şikayetine bağlıdır.
B. Şahsi Cezasızlık Sebepleri Cezada İndirim Yapılması Gerektiren Şahsi
Sebepler/ Cezayı Kaldıran Şahsi Sebepler
§ TCK’
da şahsi cezasızlık sebepleri şu şekilde özetlenmiştir.
ü Taksirli
suçlarda meydana gelen neticenin münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu
bakımından ceza hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol
açması.
ü Banka
ve kredi kartlarının kötüye kullanımı suçunun aralarında belli akrabalık
ilişkisi bulunan kişilerden birinin malvarlığına karşı işlenmiş olması.
ü Yalan
tanıklık suçunda, kişinin belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerle ilgili
olarak yalan tanıklıkta bulunması.
§ Şahsi
cezasızlık sebeplerinin varlığı durumunda, kişi cezalandırılmaz. Ancak fiil suç
olma özelliği devam ettiğinden verilecek karar beraat değildir “ceza verilmesine yer olmadığı”
kararıdır.
§ Bazı
şahsi nedenler cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren
nedenlerde olabilir. Bu nedenler suçun tamamlanmasından sonra gerçekleşebilir.
Örneğin suçun tamamlanmasından sonra etkin pişmanlık göstermesi gibi
3.
SUÇUN YAPISAL UNSURLARI
§
Bir suçtan bahsedilebilmesi için fiilin;
ü Kanundaki
tipe uygunluk
ü Hukuka
aykırılık
ü Kasten
ya da taksirle gerçekleşmesi gerekmektedir.
§
Bir eylemin suç teşkil edebilmesi için
bütün unsurların gerçekleşmesi gerekir. Bu unsurların gerçekleşmesi gerekir. Bu
unsurların bir tanesi bile eksik olursa, fiilin suç olmasına engel teşkil eder.
A. Kanunilik Unsuru (Tipiklik)
§
Tipiklikle anlaşılması gereken bir fiilin
suç sayan ve buna bir yaptırım öngörmüş bulunan bir kanun maddesinin var
olmasıdır.
§
Tipiklikte esas alınması gereken bizzat
kanundur.
§
Fiilin kanundaki tarifine ojbektif olarak
uymasına kanuni unsur denir.
§
Bir davranış bir suçun bütün unsurlarını
gerçekleştirişe o zaman davranışın tipik, kanundaki tipe uygun olduğu söylenir.
Filin
Tipik Olmaması
i.
Hayal
Suç: failin fiili ceza kanununda suç olarak
bulunmamaktadır. Fail bunu suç zanneder. Doğum kontrol hapı kullanmayı suç
zanneden failin durumu gibi.
ii.
Kuruntu
Suç: ceza kanununda böyle bir suç olmakla beraber failin
işlediği suçun bu fiile ait suça olduğunu zanneder ancak tipiklik gerçekleşmez.
Failin 18 yaşından küçük birinin rızası olsa dahi ilişkiye girmenin suç
olduğunu bilir ancak karşısındaki kişiyi 18 yaşından küçük zannetse de 22
yaşındadır.
§
Suçun faili sadece gerçek kişi olabilir.
Tüzel kişiler adına işlenen suçlarda da suçu işleyen bir gerçek kişi vardır.
Tüzel kişiler fail olmaz.
§
Özel hukuk tüzel kişilerin güvenlik
tedbiri sorumluluğu vardır.
Mahsus
(Özgü) Suç: herkes tarafından işlenmesi mümkün olmayan
ancak belirli bir sınıfa veya niteliğe sahip kimseler tarafından işlenebilen
suçlardır.
ü Çocuk
düşürme suçunun faili ancak bir kadın olabilir.
ü Birden
fazla evlilik yapma suçunu evli olan biri işleyebilir.
ü İşkence
suçu (TCK 94) kamu görevlisi tarafından
işlenirken eziyet suçu (TCK 96) herkes tarafından işlenebilir.
§
Mağdur,
suçun
zarar verdiği değerin sahibi yani suçun maddi konusunun ait olduğu kişidir.
§
Çoğu suçta mağdur ile suçtan zarar gören
aynı kişidir.
§
Bazı suçlarda suçtan zarar gören ile
mağdur kavramının birbirinden ayrıldığı görülür. Örneğin; insan öldürme suçunda
mağdur, maktül iken; suçtan zarar gören maktülün mirasçılarıdır.
§
Suçun
konusu “hareketin yöneldiği kişi ya da şey” dir. Örneğin
hırsızlık suçunun konusu çalınan eşya iken, mağduru çalınan eşyanın sahibidir.
Suçun
basit şekli; cezaya layık haksızlığın oluşması için
varlığı zorunlu olan temel unsurları taşıyan suç tipi, o suçun basit temel
şeklini oluşturmaktadır.
ü Hırsızlık
suçunun basit şekli TCK 414/1 ‘ de “zilyedin rızası olmadan başkasına ait
taşınır bir malı kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bulunduğu
yerden alma” şeklindedir.
ü Kasten
öldürme suçunda suçun basit tipi TCK 81 ‘ de “bir insanı kasten öldüren kişi
cezalandırılır” şeklindedir.
Türeyen
suçlar; hukukumuzda basit suça ilave edilen niteliklerle
suçtan türeyen suçlardır.
ü TCK
81’ de düzenlenen kasten öldürme suçunun basit şekline TCK 82’ de yapılan
fiilin ilave edilerek kasten öldürme suçunun ağırlaşmış şekli oluşturulmuştur.
ü Suçun
basit şekline yapılan ilaveler, suçun basit şeklini daha hafif veya ağır suç
niteliğine büründürdüğü için, cezaları da basit suçun cezalarından daha ağır
veya daha hafif olur.
Not:
fiilin
işlendiği yer ve zamana göre basitten ağıra doğru yönelik suçlar türetilebilir
(fiilin gece işlenmesi). Fiilin işleniş şekline göre nitelikli bir suç meydana
gelebilir (cebir ve tehditle işleme, birden fazla kişi ile işleme vb.)
Not:
Cezayı
artıran nitelikli hallerden dolayı failin sorumlu tutulabilmesi için failin bu
hallere yönelik kastının bulunması gerekir.
§
Tipikliğin gerçekleşmesi demek fiilin de
aynı zamanda ve mutlak olarak hukuka aykırı olduğunu göstermez.
ü Tipiklik
mevcut olduğu halde hukuka aykırılık bulunmayabilir (meşru müdafaa halinde adam
öldürme gibi).
ü Tipiklik
mevcut olmadığı halde hukuka aykırılık bulunabilir (fiilin medeni hukuk
manasında bir haksız fiil olması ancak suç teşkil etmesi gibi).
ü Hem
tipiklik hem de hukuka aykırılk söz konusu olabilir. Herhangi bir hukuka
uygunluk nedeni olmaksızın bir suçun işlenmesi gibi
§
Tipiklik aynı zamanda hukuka aykırılığın
bir karinesidir (hukuka aykırı bulunmuş ki kanun yapılmış ancak hukuka uygunluk
bulunmazsa anayasa mahkemesi iptal edebilir).
§
Bir davranışın haksız olarak
nitelendirilebilmesi için iki aşamalı bir değerlendirme yapılmalıdır. İlkin
davranışın tipikliği, ikinci olarak da hukuka uygunluk nedeninin yokluğunun
tespiti
§
Cezalandırma için haksızlık yeterli olmaz,
ayrıca kusurluluk da söz konusu olmalıdır.
B. Tipikliğin Maddi Unsuru (Fiil)
§
Ceza hukuku, insanların şeytanca
düşüncelerini veya niyetlerini cezalandırmaz. Ancak düşüncenin açıklanması ve
yayılmasını cezalandırabilir.
§
Düşünce açıklanmasının cezalandırılması
düşünce özgürlüğü çerçevesinde kalmak ve evrensel normlara uygun olmak şartıyla
birçok demokratik hukuk devletlerinde görülen bir uygulamadır.
§
İnsan Hakları Mahkemesinin düşünce
açıklaması konusunda esas aldığı ölçüt “düşünce açıklanmasının şiddet
propagandası içermesi veya şiddete tahrik ve teşvik içermesi” dir. Bu kapsamda sözde Ermeni soykırımının
inkârının cezalandırılmasını içeren sözleşmeler de bununla çelişir.
§
Tipikliğin maddi unsuru “fiil”den
ibarettir. Ceza hukukunda fiil denince “hareket”, “netice” ve “nedensellik bağı
anlaşılır”.
i.
Hareket
v Hareket,
kanunun suç saydığı neticeye sebep olan, bedenin iradi bir işidir.
v Ceza
hukuku fail ceza hukuku olmayıp fiil ceza hukukudur.
v Hareketsiz
suç olmaz. İcrai ya da ihmali bir hareket mutlaka olmalıdır.
v Ceza
hukuku manasında bir hareketin asgari şartları şunlardır;
ü İnsan
hareketi cezalandırılır. Köpeği bir insana saldırtan kimse ya da köpeği
gereğince kontrol edemeyen kimsenin de hareket ettiği kabul edilmektedir.
ü İhmali
de olsa bir dış hareket, bir vücut hareketi şarttır. Söz de bir harekettir.
Dolayısıyla insanlar konuşarak da suç işleyebilir.
ü İradenin
harekete hakim olması gerekir. Refleksler ceza hukuku anlamında hareket
sayılmaz.
-
Derin uykudaki vücut reaksiyonları
-
Bayılma esnasında yapılan hareketler
-
Mücbir sebeplerin bulunması
Not:
Mücbir
sebepte fail bakımından manevi bir alternatifsizlik söz konusudur. İnsanın
önleyemeyeceği kuvvetli rüzgar, deprem, toprak kayması gibi karşı konulamayan
hatta bazen seçilemeyen olayların etkisi ile bir neticenin gerçekleşmesi
durumunda mücbir sebepten söz edilmektedir. Meydana gelen deprem nedeniyle
tahsil ettiği paraları zamanında bankaya yatıramayan veznedar zimmet suçu
dolayısıyla sorumlu tutulmaz.
Not:
] Mücbir sebep- kaza, tesadüf: mücbir
sebeple fail iradesine aykırı olarak davranmak durumunda kaldığının farkında
iken kaza ve tesadüfte farkında değildir.
] Mücbir sebep-korkutma, tehdit: mücbir
sebepte faile tercih imkanı tanınmış değildir. İkrah ve tehditte korkutulan
kimse zarara razı olarak karşı gelme ya da boyun eğme tercihlerine sahiptir.
] Mücbir sebep- zorunluluk: mücbir
sebepte tercih imkanı yokken, zorunluluk halinde kişi isterse kendini feda
edebilir (Dağa tırmanan dağcının ipi kesmesi)
Not:
Hukuki
manada hareket olmaksızın suç meydana getiren fiilden dolayı bir önceki
harekete göre cezalandırma mümkün olabilir. Örneğin; beline dikkatsizce silah
takan kimse silahın düşüp kendiliğinden ateş alması ile birini yaralaması
halinde ilk hareket olan dikkatsiz yerleştirmeden sorumlu tutulur.
Hareketin
Sayısına Göre Suçlar;
Tek
hareketli suçlar: Suçun oluşması için tek bir hareketin
yeterli olduğu suç tipidir. Örneğin; öldürme, hırsızlık gibi.
Çok
hareketli suçlar: Suçun oluşması için suç tipinin hareketlerin
hepsinin yapılmasının gerekli olduğu suç tipleridir; Örneğin yağma; hem
hırsızlık hem de cebir ya da tehdit’ in gerçekleşmesiyle meydana gelir.
Serbest
hareketli suçlar: suçun oluşması için bir hareket gerekliyse
de bu hareketin, nasıl olması gerektiği konusundabir belirleme yapılmamışsa
serbest hareketli suç söz konusudur.
Bağlı
hareketli suçlar: hareketin kanun tarafından özellikle
belirlendiği ve bu hareketi dışında bir hareket ile suçun işlenmesinin mümkün
olmadığı suçlardır. Yağma, hırsızlık ve cebir veya tehditle işlenebilir.
Seçenek
hareketli suç: suç tanımındaki hareketlerden bir veya bir
kaçının gerçekleştirilmesiyle işlenebildiği suçlardır. Seçenek hareketlerinden
bir kaçının yapılmış olması zincirleme suç kurallarını uygulamayı gerektirmez.
Faile tek bir ceza verilir. TCK 82’ de suçun nitelikli halleri de seçenekli
olarak sayılmıştır. Bu nitelikli hallerden bir kaçının gerçekleşmesi halinde
sadece bir defa TCK 82 uygulanır.
Hareket
Şekline Göre Suçlar;
İcrai
Suçlar: Bir hareketi meydana getirerek işlenen suçlardır.
İhmali
Suçlar: Kanunda yer alan hareket yükümlülüğüne rağmen kanunun
öngördüğü hareketi yapmamak suretiyle işlenen suçlar veya hukuksal olarak bir
neticeyi önlemekle yükümlü kılınan bir kimsenin neticeyi önlemesi mümkün olduğu
ve neticeyi önlemesi ondan beklenebilir olduğu halde neticenin önlenmesi
suretiyle işlenen suçlardır.
--- Saf İhmali Suçlar (Gerçek) Suçlar: kanun kişiden icrai bir davranış
beklediği yerde, bu davranışı yapmamak suretiyle işlenen ve sır davranışın
yapılmamasının suç olması bakımından yeterli olduğu ayrıca garantörlük şartının
ön görülmediği suçlara denir. Örneğin TCK 98’ de bahsi geçen yardımın ihmali
suçu bu şekildedir.
---Garantörsel İhmali (Görünüşte) Suçlar: Neticeden sorumluluğun
nedenini müdahale eksikliğinde arar. Failin fiilinbir nevi hareketsizlik arz
etmesine rağmen bir suç işlediğinin kabul etmesinin arkasında yatana neden; bir
hareket etme yükümlülüğüne uymaması ve kanunun suç olarak düzenlediği neticenin
meydana gelmesinde etken olmasıdır.
Garantörlük:
bir
kimseyi bir neticesinden dolayı sorumlu tutmaya müsaade eden yakın ilişkiye
denir.
Garantörlük
Kaynakları
---Kanun: TMK’ ya göre ana-baba çocuklarına her türlü yardımı yapmakla
yükümlüdür. TCK 278’ de suçu bildirme bir görev olarak yüklenmiştir.
---Sözleşme: yazılı veya sözlü bir sözleşme ile bazı kimselere bakma
veya koruma yükümlülüğü üstlenenler de görülür. Örneğin cankurturan, çocuk
bakıcısı, koruma görevlisi, hekim vb.
---Öngörülen Tehlikeli Eylem: ilkin tehlikeli bir öngelen eylem ile
başkaları için tehlikeli ve garantörün bertaraf etmek durumunda olduğu durumlar
meydana gelebilir. Örneğin dikkatsizce yola fırlayan bir yaya, yoldan geçmekte
olan bir motosikletlinin çarpmamak için yoldan çıktığı olayda yola fırlayan
kimse motosikletliye yardım ile yükümlü olmuştur.
ii. Netice
v Suç
bakımından bizi ilgilendiren netice yalnızca kanun tarafından yer alan
neticedir.
Neticeye
Göre Suçların Tasnifi
---Neticesi Harekete Bitişik Suçlar/ Neticesi Hareketten Ayrılabilen
Suçlar
v Neticesi
harekete bitişik olan suçlarda, hareketin yapılması ile netice de gerçekleşmiş
olur. Zaman ve yer bakımından hareket ile neticenin birbirinden ayrılması
mümkün olmaz.
v Neticenin
zaman ve yer bakımından hareketten sonra meydana geldiği hallerde ise neticesi hareketten
ayrılabilen suçlar söz konusudur.
Not:
Nasıl
hareketsiz suç olmaz ise neticesiz suç diye bir şeyde yoktur. Şekli suçlarda
sadece neticede harekete bitişiktir. Neticesi harekete bitişik suçlar; hakaret,
sövme, yalan tanıklıktır.
v Neticesi
hareketten ayrılabilen suçlara örnek ise; Türkiyeden ateş edilmesi sonucunda
Suriye’ de birinin ölmesi ya da dün vurulan birinin bu gün ölmesi örnek
gösterilebilir.
v Neticesi
harekette bitişik suçlarda ihlali belirten hareket yapılır yapılmaz suç da
tamamlanmış olur. Bu itibarla suç hareketin yapıldığı yer ve zamanda işlenmiş
kabul edilir. Zaman aşımı süresi başlatılır.
v Neticesi
hareketle bitişik suçlarda sadece bazı istisnai durumlarda teşebbüs mümkündür.
v Neticesi
hareketten ayrılabilen suçlarda suçun neticesinin gerçekleştiği yer ve zamanda
işlenmiş olmakla birlikte kitabın yazarı “Hakeri” hareketin yapıldığı zaman ve
yeri esas almaktadır.
---Zarar Suçu/Tehlike Suçu
v Zarar suçunda
hareketin yönelmiş olduğu konuda bir zararın meydana gelmiş olması aranır. Adam
öldürme suçu da bir zarar suçudur. Neticenin meydana gelmiş olmasıyla suç olur.
v Tehlike suçunda
suçun konusu üzerinde zarar tehlikesinin meydana gelmesi yeterlidir. Hareketin
yönelik olduğu konunun gerçekten zarara uğramış olması şart değildir. Örneğin
TCK 170’ de düzenlenen sele neden olma suçu bu kapsamdadır.
v Tehlike
suçları ikiye ayrılır;
ü Somut tehlike suçları; cezalandırma
için gerçek bir zarar tehlikesinin meydana gelmiş olması gerekir. Örneğin sele
neden olan kişi başkasına zarar vermişse cezalandırılır.
ü Soyut tehlike suçları: hareketin
yapılması yeterli olup ayrıca zarar görmeye yani somut bir tehlikenin gerçekten
meydana gelmiş olmasına gerek yoktur. Hızlı araba kullanana bu davranışı ile
somut bir zarar vermese de cezalandırılır.
---Kalkışma Suç Tipleri (Teşebbüs)
v Kanun
koyucu koymak istediği yararın önemini göz önünde tutarak failin
cezalandırılabilmesini daha ön bir safhaya çekmek amacıyla, suç tipinin
hazırlık hareketlerini veya teşebbüs durumunu tamamlamış bir suç gibi
cezalandırır.
v Örneğin
TCK 79’ da göçmen kaçakçılığı suçunun “suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa
dahi, tamamlanmamış gibi cezaya hükmonulanacağı belirtilmiştir.
---Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar
v Bu
suçlar iki aşamalıdır:
ü Fail
suç tipindeki neticeyi kasten veya taksirle gerçekleştirir.
ü En
az taksirle daha ağır bir netice gerçekleştirir
v Genellikle
ağırlaşmış netice mağdurun ölümüdür. Mesela yaralama suçu işlenmiş sonra kişi
ölmüştür.
---Ani Suç/ Kesintisiz Suç
v Ani
suç, hareketten doğan neticenin devam etmeyip derhal sona erdiği suçlardır.
v Kesintisiz
suç, hareketten doğan neticenin bir süre devam ettiği suçtur. TCK 220 örgüt
üyesi olma, TCK 262 kamu görevinin usulsüz üstlenmesi suçları bu şekildedir.
Not:
Bir
suçun ne zaman tamamlanmış sayılacağı bir çok yönden önemli olan bir konudur.
Örneğin zamanaşımı başlatabilmek için suçun son bulduğu anı bilmek gerekir. Suç
tamamlandıktan sonra o suça iştirak mümkün olmaz.
Not:
] Kesintisiz Suç- Zincirleme Suç Farkı:
kesintisiz
suçta suçun maddi hareketlerinin aralıksız devam etmesine mukabil zincirleme
suçu meydana getiren hareketlerde bir defa suç unsurlarını ihlal edip suç
tamamlandıktan sonra tekrar edilmektedir.
] Kesintisiz Suç- İz Bırakan Suç Farkı:
İz
bırakan suçta suç devam etmez suçtan meydana gelen kötülük devam eder. Örneğin
yaralama suçunda suç ani suçtur ancak izi devam eder. Kesintisiz suçta;
ü Kesinti
gerçekleştiği yerde ve anda suç işlenmiş sayılır.
ü Zamanaşımı
süresi kesintinin gerçekleştiği gün başlar.
ü Suçun
kovuşturması şikayete bağlı olduğu hallerde şikayet süresi kesintinin
gerçekleşmesinden itibaren başlaması gerekir.
ü Kesintisiz
suçlarda teşebbüs mümkündür.
ü Yargıtay
yaş ve isnat yeteneğinin saptanmasında sürekliliğin son bulduğu tarihe bakılacağını
kabul etmiştir.
Birden
Fazla Neticenin Suç Sayıldığı Durumlar
v Ceza
hukukunda geçerli olan kural fiil sayısı kadar suç olduğudur.
v Ancak
bir kişi üç yumruk atması halinde tek bir yaralama suçu gerçekleşir. Bir kişi
tek bomba atıp üç kişiyi öldürürse üç insan öldürme suçunun gerçekleştiği kabul
edilir.
Neticenin
tek olması: aynı suçu işlemeye yönelik hareketlerin
tekrarı suçu birden fazla yapmaz. Bir kişiyi yaralamak isteyen önce bıçakla
sonra tabancayla yaralasa, tek netice ve tek suç vardır.
Neticenin
Birden Fazla Olması: fail hareketi ile ne kadar netice meydana
getirmiş ise o kadar suç işlemiş sayılır.
Kesintisiz
Suç: birden fazla
yapılan hareketi kanun tek suç olarak kabul eder.
Fikri
İçtima: tek hareket ile iki ayrı suç işlenmiştir ancak kanun
tek bir suçtan cezalandırmayı uygun görmektedir. Bu da en ağır cezayı
gerektiren hükmün cezasıdır.
Bileşik
suç: iki ayrı suçta meydana gelir. Bu suçlardan biri
diğerinin ya unsuru ya da ağırlaştırıcı sebebidir:
ü Biri
diğerinin unsuru olan, örneğin yağma suçu, iki suçun kaynaşması ile meydana
gelir; hırsızlık ve cebir ya da tehdit.
ü Bir
suç diğer suçun ağırlaştırıcı sebebini oluşturan; örneğin konutta yağma; yağma
ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarının birbiriyle kaynaşmasından
oluşmuştur.
Zincirleme
suç: suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda
bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda da bir cezaya
hükmedilir. Ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılır.
iii. Nedensellik Bağı
Hareketle netice arasında
bir bağ yoksa diğer bir deyişle netice hareketten meydana gelmemişse neticenin
faile yüklenmesi mümkün değildir.
---Nedensellik Bağının Olmaması
v Faik
televizyonu açar tam o anda Tokyo’ da Bay Toyodaki ölür.
v Bu
durumda hareket ile neticenin birbiri ile hiçbir alakası bulunmamaktadır.
--- Normal Nedensellik
v Faik
karısı Faike’ nin çayına öldürücü miktarda zehir katar. Faike zehrin etkisini
göstermesi sonucu ölür.
v Fiil
netice için olmazsa olmaz bir şarttır. Nedensellik bağı vardır. TCK 81 gerçekleşmiştir.
---Çifte Nedensellik
v Faik,
Faike’ nin çayına öldürücü miktarda zehir katıyor. Mahcup da aynı miktarda
zehir katıyor. İki tane birbirinden bağımsız hareket aynı anda neticeye
sebebiyet verebiliyor. Her biri tek başına da o neticeyi meydana getirebilir
niteliktedir.
v Her
bir hareket netice bakımından yeterli ise, yani neticenin gerçekleşmesi için
hareketlerin birleşmesi gerekmiyorsa her bir hareket nedenseldir.
--- Toplam (Atipik) Nedensellik
v Faik
Faike’ nin çayına ölüm neticesi için gerekli olan miktarın yarısı kadar bir
zehir katıyor. Mahcup da aynı şekilde gerekli olanın yarısı kadar zehir katıyor
ve bunun yeterli olacağını düşünüyor.
v İki
tane birbirinden bağımsız hareket ve aynı zamanda neticeye sebebiyet veriyor.
Her biri tek başına olsa o neticeye sebep olamaz
v Somut
olaya bakıldığında; neticenin olayların normal, alışılagelmiş ve genel hayat
tecrübelerine göre kişiye yüklenip yüklenmeyeceği ele alınmalıdır.
v Faik’
in teşebbüsten dolayı sorumlu tutulmasında bir engel bulunmamaktadır.
v Ancak
olayda failler şerik değildir. Aralarında iştirak iradesi bulunmamakta tamamen
birbirinden habersiz hareket etmektedirler. Eğer iştirak iradesi olursa,
teşebbüsten değil tamamlanmış neticeden sorumlu olmaları gerekir.
v Burada
esas teşkil eden; neticenin olayların normal alışılagelmiş ve gerçek hayat
tecrübelerine göre kişiye yüklenip yüklenemeyeceğidir. Durum alışık değilse
netice yüklenemeyecek durum alışıldık ise netice yüklenebilecektir.
---Sollayan (Öne geçen) Nedensellik
v Faik,
Faike’ nin çayına zehir katıyor ancak zahir etkisini göstermeden Mahcup
tabancayla vurarak Faike’ yi öldürüyor.
v Tamamlanan
bir netice ile Faik’ in hareketi arasında nedensellik bağı yoktur. Ancak
teşebbüs söz konusu olabilir.
--- Varsayılan Nedensellik
v Faik
öldürücü miktarda zehri çaya katıyor. Faike zehirlenerek ölüyor. Ancak Faike
zehirlenmeseydi dahi o uçakta düşecek yolculardan kurtulan olmayacaktı.
v Faik’in
hareketi neticeyi meydana getirmiş olup burada nedensellik bağı mevcuttur.
Not:
Şart
Teorisi;
] Şart
teorisine göre neticenin gerçekleşebilmesi açısından onsuz olunamayan her şart
ceza hukuku manasında neticenin sebebidir.
] Şart
teorisi açısından esas alınacak husus, olayın gerçek akışı ile somut olay
arasındaki nedensellik bağıdır.
] Netice
şu hallerde faile yüklenemez;
ü Çok
alışılmadık atipik olaylarda
ü Genel
hayat tecrübesinin dışında kalan olaylarda
ü İnsanın
hakimiyet alanı dışındaki olaylarda
C. Tipikliğin Manevi Unsuru
§
Bir kimsenin kanunda tipik olarak belirtilmiş
bir eylemi gerçekleştirmesi bu eylem ile ilgili bir hukuka uygunluk sebebinin
bulunmaması o kimsenin cezalandırılması için yeterli olmaz.
§
Ayrıca aranması gereken husus, failin eylemi
ile arasındaki manevi bağlantı bulunmadığı taktirde fail cezalandırılmaz.
§
Hareket ceza hukuku anlamında bir
hareketse, sorumluluk için bu yeterli olmayacak, failin cezalandırılabilmesi
için ayrıca kast veya taksirin bulunması gerekecektir.
§
Suç tiplerinde sadece objektif nitelikli
unsurların belirtilmesi yeterli olamamaktadır. A, B’ ye ait taşınabilir bir
eşyayı almış olması A hakkında hırsızlık suçundan dolayı mı yoksa kullanma
hırsızlığından dolayı mı ceza tayin edeceği hususunda yardımcı olmaktadır.
§
Failin sorumlu tutulabilmesi için fiil ile
psişik bağlantının kurulması gerekir.
§
Ceza hukukunda nasıl kanunsuz suç ve ceza
olmuyorsa kast veya taksirsiz cezalandırma da olmaz.
§
Kast ve taksir failin fiil ile olan
sübjektif ilişkisidir.
§
Fail ile fil arasında manevi bir bağ
bulunması gerekir. Bu bağın kurulabilmesi için failin kusur yeteneğine sahip
olması ve kusurlu bir hareketinin bulunmasına bağlıdır.
§
Kast, tipikliğin manevi unsuru skalasının
en üst sınırıdır. En alt sınır ise taksirdir.
i.
Kast
§
Kural olarak suçlar kasten işlendiği
taktirde cezalandırılırlar ve dolayısıyla suç tipinde ayrıca kasten bahsetmeye
gerek yoktur. Bu bakımdan bir suç tipinde ayrıca “kasten” ifadesine yer
verilmişse, bu husus o suç tipinin taksirli şeklinin bulunduğunu gösteriri.
§
Kast suçun kanuni tanımındaki unsurların
bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
§
Kastın unsurları;
ü Bilme
ü İsteme
§
Bilme unsuru sonucunda;
ü Fail
suç tipinde belirtilmiş ve kendisi bakımından gösterilmiş olan nitelikleri
bilmelidir.
ü Suç
tipinde mağdur ile ilgili olarak gösterilmiş olan nitelikleri bilmelidir.
ü Gerçekleştirdiği
fiil ve bunun kanunda belirtilmiş olan şekilleri ile ilgili özellikleri de
bilmelidir.
§
Öldürdüğü yaratığın insan olduğun bilmeyen
kişi kasten öldürmenin faili olamaz.
§
Kastın bilme unsuru kapsamında neden
sellik bağı da dahildir. Bu noktada fail tarafından öngörülmesi gereken şeyin,
hareketinden doğacak netice olduğu, yoksa bu neticenin nasıl doğacağı
olmadığına dikkat çekmek gerekir. Fail nedensellik bağı hususunda yanılabilir.
§
Örneğin, A, B’ yi öldürmek için bıçaklar
sonra öldüğünü düşünerek nehre atar. B boğularak ölür. Burada neticenin failin
düşündüğü şekilde gerçekleşmemiş olmasının bir önemi yoktur. Sonuçta failin
kastettiği netice gerçekleşmiştir. Dolayısıyla neticenin kast sorumluluğunda
gerçekleştiği söylenebilir (Weber Kastı).
§
Suça etkili olan ağırlaştırıcı sebeplerin
de failce bilinmesi gerekir. Karısını öldüren kimse ağırlaştırıcı sebebin
uygulanabilmesi için, öldürdüğü kimsenin karısı olduğunu bilmesi gerekir.
§
Hafifletici sebeplerin failce bilinmesine
gerek yoktur. Bilmese de fail bundan faydalanır.
§
Neticenin istenmemiş olması halinde kast
da yoktur.
§
Sanığın kuşa attığı taşın terk edilmiş
vaziyette duran müştekiye ait aracın camına isabet edip kırılmasından ibaret
olan eylemde mala zarar verme suçunun manevi unsuru (kast) bulunmadığına karar
verilmiştir.
§
Failin hareketinde asıl amaçladığının
kastettiğinin dışında ikinci derecedeki bu neticelerin hepsinin gerçekleşmesini
işlemiş ve öngördüğü neticelerden herhangi birinin gerçekleşmesi bakımından
aralarında fark gözetilmemişse netice ve ya neticelerin kasten meydana
getirildiklerinden şüphe edilmez.
§
Birden fazla netice söz konusu ise isteme
unsuru bakımından iki durum ortaya çıkar.
ü Fail
asıl istediği netice veya neticelerin gerçekleşmesi için başka bazı neticelerin
daha gerçekleşmesi zorunlu ise bu diğer neticeleri de istemiş demektedir. Bu
tür kasıt doğrudan kasıttır.
ü Fail
asıl istediği netice veya neticelerin gerçekleşmesi için başka bazı neticelerin
daha gerçekleşmesi zorunlu değil ve fakat fail tarafından başka bazı
neticelerin daha gerçekleşebileceği bilinmiş, tasavvur edilmiş, buna rağmen
asıl istenilen neticeleri gerçekleştirecek hareketi yapmışsa, somut olayda gerçekleşen
diğer neticeleri de fail istemiş demektir. Gerçekleştirilmek istenilen
neticeler bakımından muayyen, öngörülen diğer neticeler bakımından ise muhtemel
(olası) kast vardır.
Not:
] Kast
doğrudan da olsa olası da olsa failin kastı vardır ve sorumluluğu ona göre
tayin edilir.
] Olası
kastta da sorumluluk sadece gerçekleşen neticeler açısından söz konusu olur.
Gerçekleşmeyen neticeler dolayısıyla teşebbüsten dolayı cezalandırma yoluna
gidilmez.
§ Bir
kimsenin iyi niyetle veya mağdurun rızasıyla gerçekleştirdiği fiillerde de kast
söz konusu olabilir. Örneğin kan kardeş olmak için bir kimsenin bileğinin
kesilmesinde kasıt vardır.
§ Bir
kimsenin denemek amacıyla veya bir şeyi ispatlamak amacıyla suç işlemesi
halinde de kasıt vardır. Saik (amaç) kural olarak ceza hukukunda önemsizdir.
§ Faildeki
suç işleme kastı fiili gerçekleştirirken mevcut olmalıdır.
§ Yani
karısını kasten öldürmeyi düşünen koca silah temizlerken taksirli yaptığı bir
hareket ile odaya giren karısını öldürürse kasten öldürme suçundan sorumlu
olmaz.
§ Dikkatsizlikle
bir hastaya yanlış ilaç verip, böylece onu taksirle zehirleyen hemşire, yaptığı
işin farkına vardığı halde neticeye engel olucu bir tedbire başvurmazsa,
hareket taksirli başlamış fakat netice gerçekleşmeden kast eklenmiştir.
---Özel Kast/Genel Kast: Eski kanun zamanında yapılan bir ayrımdır.
Fail belli bir amaçla hareket etmesi gerektiğinin kanun tarafından arandığı
hallerde, özel kastın söz olacağı; buna karşılık kanun koyucunun failin amacını
veya saikini önemsemediği hallerde, suçun genel kastla işlenmesinden
bahsedileceği esasına dayanmaktadır.
---Ani Kast/ Tasarlama: Failin ani bir kararla suç işlemesi halinde
ani kasttan söz edilir. Buna karşın bir plan yapılmamış, vasıtalar hazırlanmış
ve sonra harekete geçilmişse kastın en ağır şekli sayılan tasarlamadan
bahsedilir.
---Doğrudan Kast/ Olası Kast: doğrudan kast da, birinci dereceden
doğrudan kast ve ikinci dereceden doğrudan kast olarak ikiye ayrılır.
---birinci
dereceden doğrudan kast: failin belli bir amaca yönelik davranışı ve
bununla bağlı neticeleri doğrudan istenmesi söz konusudur.
---ikici dereceden
doğrudan kast: failin belli bir amaca yönelik davranışlarına bağlı olarak
gerçekleşmesi zorunlu neticeler açısından söz konusu olan kasttır.
Örnekler;
] Uçağı
düşürüp sigorta parası almak için uçağı düşüren kimse mürettebatın ölmesini
arzu etmese dahi göze alır. Zorunlu bu yanı neticeler bakımından da kastı
doğrudan kasttır.
] Öldürmek
istediği kişiye ateş açan kimse, kurşunun söz konusu kişinin yanındaki kimseye
isabet edebileceğini öngörmesine rağmen, isabet ederse etsin diyerek ateş
etmeye devam etmesi olası kastı meydana getirir.
] Babasına
ait binayı yakan sanık, yangının müşteki Mehmet’ in evine sirayet etmesi nedeni
ile olası kasıtla yangın çıkarma suretiyle mala zarar verme suçundan dolaylı
sorumlu olur.
Not:
TCK
21/2 “Kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini
öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.
Not:
Bazı
suçlar olası kastla işlenmez. İftira, işgal, parada sahtecilik, silah sağlama
suçu gibi
Not:
Weber Kastı; M kürek darbesi ile N’ nin başına öldürmek
amacıyla vurmuş ve N’ nin öldüğünün düşünerek N’ yi üst geçitten atmıştır. N
üstgeçitten düşme sonucu ölmüştür. Nedensellik bağında yanılma olan Weber
kastının söz konusu olduğu bu olayda fail tek bir “kasten öldürme” den sorumlu
tutulur. Ancak M’ nin amacı yaralamak olsaydı ve öldüğünü sanıp üstgeçitten
atsaydı; kasten yaralama ve taksirle öldürme suçundan ayrı ceza tayini yoluna
gidilmelidir.
ii.
Taksir
§ İsteyerek
yapılan fiilden dolayı meydana gelen istenmeyen sorumluluk olarak
açıklanabilir.
§ Kast
kuraldır taksir ise istisnadır. Taksir sebebi ile bir kişinin sorumlu
tutulabilmesi için açık bir hüküm gereklidir.
§ Taksirli
suçların kasıtlı suçlara oranla daha az öneme ve daha az tehlikeli oldukları
kabul edilir.
§ Fail
sonucun meydana geleceğini kesin olarak bilseydi yine de hareketi yapacak
idiyse kast; aksi taktirde taksir söz konusudur.
§ Taksirin
cezalandırılması için;
ü Taksirin
cezalandırılacağı hususunda bir hüküm bulunmalıdır.
ü Dikkat
ve özenin yerine getirilmemesi
ü Hareketin
bilerek ve istenerek yapılması
ü Neticenin
öngörülebilir olması
ü Hareket
ve netice arasında nedensellik bağının bulunması
§ Kanunda
açıkça gösterilen haller dışında taksirle işlenen fiiller cezalandırılmaz.
§ Failden
beklenen özeni göstermiş olup olmadığına objektif ve failden bağımsız olarak
değil aksine somut olay göz önünde tutularak failin kişiliğine göre tespit
edilecektir.
§ Hareketin
bilerek ve istenerek yapılması önemli bir şarttır. Hareketi iradi olmayan bir
kimseyi sorumlu olarak tutmak düşünülemez.
§ Öngörülebilirlik
taksirin kaza ve tesadüften ayırdığı gibi ayrıca bilinçli bilinçsiz taksir
ayrımında da önemlidir.
§ Neticenin
istenmesi taksiri kasttan özellikle de olası kasttan ayırır.
§ Taksirli
suça teşebbüs cezalandırılmaz.
Bilinçli-
Bilinçsiz Taksir Ayrımı
§ Öncelikle
taksirin olabilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekir.
§ Bilinçli
bilinçsiz taksir ayrımı ise failin bu neticeyi görüp görememesine ilişkindir.
§ Fail
neticeyi öngörmüşse bilinçli taksir söz
konusudur.
§ TCK
22/3 “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesi”
şeklinde taksirin tanımını yapmıştır.
§ Tek
yönlü yolda ters yönde araç kullanmak sonucunda meydana gelen kazada bilinçli
taksir vardır. Kişi ters yönde araç kullanmanın sonuçlarını öngörmekte ancak
herhangi bir hareket etmemektedir.
§ Bilinçli-
bilinçsiz taksir halinde taksirli suça ilişkin ceza artırılır.
§ Taksir
hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu
bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur
olmasına yol açmışsa ceza verilmez. Ancak bilinçli taksirde sadece ceza
indirimi yapılır.
§ Taksirli
suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa bu ceza adli para
cezasına çevrilebileceği halde bilinçli taksirde hapis cezası ancak kısa süreli
olduğu taktirde adli para cezasına çevrilebilecektir.
§ Taksirle
yaralama suçunun soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Bilinçli taksir durumunda
ise soruşturma ve kovuşturma re’ sen yapılır.
Bilinçli
Taksir- Olası Kast
§ Fail
olası kastta kendi istediği neticelerin de meydana geleceği öngörülmüştür. Bu
neticelerin gerçekleşip gerçekleşmemesi karşısında kayıtsızdır. İstediği
neticenin ne pahasına olursa olsun gerçekleşmesini ister. Diğer neticeleri
doğrudan istemese de gerçekleşmesini de kabullenmektedir.
§ Buna
karşılık bilinçli taksirde de fail neticeyi öngörür. Yani gerçekleşeceğini
bilir. Ancak neticenin gerçekleşmesini asla istemez.
§ Olası
kast ile bilinçli taksirdeki ortak nokta olan “öngörme” bu ikisini birbirinden
ayırt etme güçlüğüne yol açmaktadır. Ancak ipucu ise öngörülen netice
kabulleniliyorsa olası kast; kabullenilmiyorsa bilinçli taksir vardır.
Taksirli
suçlarda Ceza Verilmemesi Durumu
§ Kişinin
gerçekleştiği hareket sonucu meydana gelen neticeden kendisinin zarar görmesi
nedeniyle ayrıca cezalandırılması düzenlenmiştir (TCK22/6) Böylece bir şahsi
cezasızlık sebebi öngörülmüştür.
§ Taksir
bilinçli ise failin cezasızlıktan yararlanabilmesi mümkün değildir. Sadece
verilecek ceza yarıdan altıda birine kadar indirilebilir.
§ Taksirli
hareket sonucu yanan evin sanığa ait olup suçtan bir başkasının somut bir zarar
görmesi nedeniyle TCK 22/6’ ın uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması
gerektiği hükmedilmiştir.
§ Polis
olan babasının silahını babasına vermek için yerinden alan ve silahın
şarjörünün çıkık vaziyette ve horozun kurulu olduğunu gören, şarjörü takıp
başparmağı ile silahın horozunu indirmek isterken tabanca ateş alarak
babaannesini öldüren genç hakkında yerel mahkeme bu hükmü uygulayarak neden
olunan netice ailevi durumları bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini
gereksiz kılacak derecede sanıkların mağdur olmalarına yol açtığından, ceza
verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.
Netice
Sebebi İle Ağırlaştırılmış Suçlar
§ Böyle
bir suçtan bahsedebilmek için;
ü Fail
bir neticeyi gerçekleştirmeye yönelik ilk hareketi kasten gerçekleştirmelidir.
ü Kasten
gerçekleştirilmiş hareketten dolayı istenmiş olan ağır veya başka bir netice
meydana gelmelidir.
ü İlk
hareket ile netice arasında nedensellik bağı bulunmamaktadır.
ü Failin
ağır veya başka neticeden sorumlu olması için meydana gelen bu neticeye yönelik
en azından taksirle harekete etmiş olması gerekir.
§ Örneğin; TCK
97 “ yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve
bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi
haline terk etme” fiilini cezalandırmaktadır. Bu suçun oluşması için kast
şarttır ve failin hem hareketi hem de neticeyi bilmesi ve istemesi
gerekmektedir. Ve de “terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmış
yaralanmış veya ölmüşse” neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre
cezaya hükmedileceği açıklanmıştır.
§ Failin
iteklemesi üzerine yere düşüp yarım saat sonra rahatsızlanarak hastaneye
kaldırılan maktul yapılan tüm müdahalelere rağmen üç gün sonra ölmüştür.
Nedensellik bağının bulunduğu tespit edildiği taktirde meydana gelen netice
bakımından failin takdir derecesinde bir kusurunun bulunup bulunmadığı
incelenmesi gerekir.
§ Bir
fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet
vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice
bakımından en az taksirle hareket etmesi gerekir.
§ Örneğin;
hamile olduğunu bilmediği bir kadını iten kimse kadını düşürerek çocuğunu
kaybetmesi halinde her ne kadar netice sebebiyle ağırlaştırılmış bir suç söz
konusu ise de çocuğun düşmesinden dolayı sorumlu tutulamaz, zira mağdurun
hamile olduğunu bilmemektedir. Taksirin öngörülebilirlik şartı burada
bulunmadığından fail sorumlu tutulmamıştır.
§ Örneğin;
çeşme başında hamile olduğunu bildiği kadınla kavga ederek mağdurun çocuğunun
düşmesine yol açan sanık ile ilgili olarak Yargıtay bu hareketin mağdurenin
çocukluğunun düşmesine yönelik bir davranış olduğu öngördüğünü ve bu nedenle
olası kastla hareket ettiği kabul edilmiştir. Bu sebeple fail doğrudan çocuk
düşürme suçundan dolayı sorumlu tutulacaktır. Çünkü olası kast durumunda nitelikli
hal değil doğrudan ilgili suç tipi uygulanır.
§ Örneğin;
çevresine tekmeler atmak mağdurun parmağına isabet ederek kırılmasına neden
olduğu olayda failin hareketi günlük hayatta muhakkak suretle yaralanmaya
sebebiyet vereceği öngörülmüş olup fail doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul
edilerek cezalandırılır.
Özet;
Fail
kasten bir netice için harekete geçer ancak daha ağır netice meydana gelir;
] Ağır
netice öngörülebilir netice değilse “kaza, tesadüf” söz konusudur. Fail
kastettiği neticeden sorumlu olur.
] Meydana
gelen netice öngörülebilir ise “taksir” söz konusu olur. Fail taksir
derecesinde bu ağır neticeden sorumludur.
] Meydana
gelen netice öngörülebilirdir. Fail de öngörmüş hatta göze almış ise “olası
kast” söz konusudur. Fail ağır neticeden doğrudan sorumlu olur.
Objektif
Cezalandırılabilme Şartları
§ Cezalandırılabilme
şartları, suçun bütün unsurları gerçekleştikten sonra söz konusu olabilen ve
gerçekleşmeleri failin cezalandırılmasına engel olan şartlardır.
§ Bu
şartların en önemli özelliği objektif nitelikli olmalarıdır.
§ Örneğin;
belli bir mal ya da hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın
çıkmasına neden olma suçu (TCK 240) bu şekildedir.
§ Objektif
nitelikli olmasının sonucu olarak failin bunlara yönelik kast veya taksirinin
bulunup bulunmadığı aranmaz.
Amaç
ve Saik
§ Suçun
manevi unsurlarına ayrıca amaç ve saik de dahildir.
§ Saik,
bir kimseyi suç işlemeye iten neden, çıkar olarak tanımlanabilir. Örneğin
öldürme suçunda kişinin düşmanlığı olduğu için bir kimseyi öldürmesinde saik
düşmanlıktır.
§ Saik
kasttan farklıdır. Kast suçu işleme iradesiyken; saik kişiyi somut suçu
işlemeye sevk eden histir.
§ Bazı
suçlar açısından kanunun saikin ne olduğuna önem atfettiği de görülmektedir.
Örneğin kasten öldürme suçunun kan davası ya da töre saikiyle işlenmesi suçunda
kanun saiki gözetmiştir (TCK 82). Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun
cinsel amaçla işlenmesi (TCK 109) cezayı artıran nitelikli hal olarak
düzenlenmiştir.
C. Hukuka Aykırılık Unsuru
§ Hukuka
aykırılık unsuru daha maksada uygun bir şekilde hukuka uygunluk nedeninin
bulunması unsuru olarak ifade edilebilir.
§ Hukuka
uygunluk nedeni sınırlı sayıda (numerus clauses) sayılmamıştır. Örf ve adet
hukuku ile de ortaya çıkabilir.
§ Hukuka
uygunluk nedenlerinin hepsinin tek bir prensibe dayanarak açıklanması zordur.
§ Basit
bir ikili ayrım yapacak olursak;
ü İhlal
edilen hukuki yarara nazaran daha ağır basan bir yarar lehine faile tecavüz
veya müdahale için müsaade eden haller. Meşru müdafaa gibi.
ü Tasarruf
yetkisine sahip olanın ceza kanunu tarafından garanti altına alınmış korumaya
ilgi duyması halleri, rıza gibi
Hukuka
Uygunluk Sebebinin Ortak Özellikleri
v Failin
esasen hukuka uygun hareket ettiği hallerde bu harekete bağlı olan hareketlerin
hukuka uygunluk sebebinden faydalanacağı ele alınırken ölçüt; failin hukuka uygun hareketi ile doğal
bağlantı içinde olan hareketidir. Bu bağ içinde olmayan hareketler hukuka
aykırıdır. Mesela ruhsatsız silah taşıyan bu silahla meşru müdafaa halinde
kalarak saldırganı öldürürse öldürme fiili bakımından mevcut hukuka uygunluk
sebebi ruhsatsız silah taşımaktan dolayı failin cezalandırılmasına engel teşkil
etmez.
v Hukuka
uygunluk içinde hareket eden bir şahsın davranışına karşı hukuka uygunluk
sebebi içinde bulunulamaz. Örneğin meşru müdafaa halinde bulunana karşı meşru
müdafaa olmaz. Zira meşru müdafaa hukuka aykırı bir hareket değildir.
v Fiil
hukuka uygunsa iştirak söz konusu olmaz. İştirak için failin kasten hareket
etmesi ve failin hareketinin hukuka aykırı olması gerekir.
v Hukuka
uygunluk sebebinin varlığı durumunda faile ceza verilemeyeceği gibi fail
hakkında güvenlik tedbiri uygulaması da mümkün değildir.
Hukuka
Uygunluk Sebepleri
v Kanunda
düzenlenmiş olan hukuka uygunluk sebeplerinin hepsi TCK’ da yer almaz.
v Nu
kısımda incelenecek olan hukuka uygunluk sebepleri TCK’ da yer alanlardır.
a) TCK 24, 25, 26’ daki Hukuka Uygunluk Sebepleri
---Hukuka Uygun Emrin Yerine Getirilmesi (TCK 24/2)
ü Yetkili
bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emiri
uygulayan sorumlu olmaz (TCK, 24/2)
ü Amirin
emri hukuka uygun olur da yerine getiren ast tarafından sınır aşılırsa
sorumluluk emri verene değil, emri uygulayana ait olur.
---Kanun Hükmünü İcra
ü Kanunun
bir hükmünü yerine getirmek suretiyle işlenen fiillerden dolayı faile ceza
verilmez.
ü Örneğin;
o
Şikayet hakkını kullanma
o
Haciz işlemini yapan memur
o
Yakalama işlemini yapan kişi
ü Zira
bu fiilleri gerçekleştiren kanunun kendisine verdiği bir emri veya yetkiyi
kullanmaktadır.
ü Bu
uygunluk sebebinin geçerli olması için;
o
Kişinin konun hükmünü yerine getirmeye
yetkili olması
o
Kişinin kanun hükmü çerçevesinde hareket
etmesi
o
Orantılılık ilkesine riayet edilmesi
gereklidir.
ü Silah
kullanma yetkisi kanunla; polis, jandarma, asker, bekçi ve koruyuculara
verilmiştir.
ü Silah
kullanma başvurulacak en son yöntem olmalıdır.
ü Kişiler
şikayet veya ihbarda bulunurken, bir kimse hakkında hakaret niteliğinde
ifadeler kullanabilir. Ancak kişilerin kendilerine kanunla verilmiş bir hukuki
hakkı kullandıklarından bu eylemler hukuka uygunluk oluşturacaktır. Şikayet hakkının
kötüye kullanılamayacağı Anayasanın 36. Maddesinde belirtilmiştir.
ü Milli
Piyango Teşkilatına Dair Kanun kapsamında devletin kumar oynatması ve
yabancıların bazı yerlerde kumar oynaması hukuka uygunluk sebebini oluşturur.
---Meşru Müdafaa
ü Gerek
kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen gerçekleşmesi
veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre
saldırı ile orantılı bir biçimde defetme zorunluluğu ile işlenen fiillerden
dolayı faile ceza verilmez (TCK 25/1)
ü Kişinin
savunması ilkel bir dürtü olarak değil, doğal hukukun tanıdığı içsel bir hak
olarak görülmektedir.
ü Hayata,
vücut bütünlüğüne, cinsel özgürlüğe, hürriyete karşı saldırılarda kişinin meşru
müdafaaya başvurma hakkı vardır.
Meşru
Müdafaanın şartları;
-
Saldırıya
İlişkin Şartlar
o
Bir saldırının varlığı: saldırının zarar
verecek veya tehlike oluşturacak biçimde ve derecede olması gereklidir. Doğa
olayları meşru müdafaa hakkı vermez olsa olsa zorunluluk hali söz konusu olur.
o
Saldırının fil hali olması: burada kasıt
saldırı ile savunmanın aynı anda olmasıdır. Savunma anında bir saldırının halen
mevcut olması gerekir. Başlaması yakın ve muhakkak olan hali hazırda başlamış
olan veya devam etmekte olan saldırı fil halidir. Saldırı bittikten sonra
yapılan hareketler savunma değil intikam olur.
o
Saldırının haksız olması: saldırının
haksız olması için hukuka aykırılığın suç teşkil etmesi aranmaz. Bu itibarla
hakkın kötüye kullanımı şeklinde ortaya çıkan saldırılar da haksızdır ve
saldırıya uğrayan kişilere meşru müdafaa hakkı verir. Kişi bu saldırıya kendi
sebep olsa dahi bu hükümden yararlanır. Örneğin zina yaparken yakalanan kadın
kocasının saldırısına karşı meşru müdafaa kullanabilir.
-
Savunmaya
İlişkin Şartlar
o
Savunmada zorunluluk bulunması: saldırıya
uğrayanın başka türlü kurtulmasına imkan olmamasıdır. Kaçmayıp saldırıya
karşılık vermeyi Yargıtay meşru müdafaa çerçevesinde görmüştür.
o
Saldırı ile savunma arasında oran olması:
oran kullanılan araç bakımından ve saldırılan hakka karşı zarar verilen hak
olarak iki türlüdür. Bıçakla saldıran güçlü kuvvetli birine karşı cılız birinin
meşru müdafaası silahla olabilir. Orantılılığa aykırı değildir. Mala karşı
yapılan saldırı kişinin hayatına zarar vermekle müdafaa edilmesi müdafaayı
meşru kılmaz. Burada orantılık yoktur (zarar verilen hak bakımından).
ü Üçüncü
kişi lehine meşru müdafaa da söz konusu olabilir. Bu taktirde meşru müdafaanın
diğer şartlarının gerçekleşmesi gereklidir.
ü Offendicula: bir
kimsenin malına yönelik muhtemel saldırılara karşı önceden bazı mekanizmaların
kurulması suretiyle saldırı anında otomatik olarak fonksiyon gösterecek olan
tedbirlerle malın savunmasını ifade eder. Masum üçüncü kişilerin zarar
görmesini engelleyecek tedbirlerin alınması gerekir.
ü Meşru
müdafaa halinde olayla bağlantısı bulunmayan üçüncü kişilerin de zarar görmesi
söz konusu olabilir. Bu kişilerden dolayı cezalandırma söz konusu olmaz.
ü Meşru
müdafaa kapsamında saldırgana verilen zararlardan dolayı tazminat mükellefiyeti
bulunmaz. Ancak zarar gören üçüncü kişilerin zararı giderilmelidir.
---Hakkın Kullanılması
ü Hakkını
kullanan kimseye ceza verilmez (TCK 26/1)
ü Hak;
kanun, tüzük, yönetmelik, genelge gibi nizamlara dayanabilir. Hukuken tanınmış
ve düzenlenmiş olmak kaydıyla bir mesleğin icrasından da doğabilir.
ü Anayasada
vatandaşa tanınan eleştiri hakkından dolayı kişi cezalandırılmaz.
ü Sportif
faaliyetlerde atılan yumruklardan dolayı kişi cezalandırılmaz.
ü Hakkın
kötüye kullanımı söz konusu olmadığı sürece sanat ve bilimsel faaliyetler
hukuka uygunluk sebebidir. Kopan cinsel organın ameliyat videosu müstehcenlik
suçunu oluşturmaz.
ü Ticaret
müesseselerinin ve özellikle bankaların kredi verecekleri kimseler hakkında
araştırma yapmaları, kişisel verilerin toplanması suç oluşturmaz.
ü Anayasanın
28. Maddesinde düzenlenen basın hürriyeti, gazeteciliğin icrasının hukuka
uygunluk kaynağıdır.
---Rıza
ü Geçerli
bir rıza için üç şart gereklidir;
o
Ehliyet
o
Açıklama
o
Konuya uygunluk
ü Ehliyet; kişi
rızaya konu hakkın sahibi olmalıdır ve kişi rızasını beyan etmeye yetkili
olmalıdır. Yargıtay’ a göre 15 yaşını doldurmuş olmalıdır. Örneğin yalan
tanıklık adliye aleyhine işlenen bir suçtur. Bu suçun mağduru aleyhine yalancı
şahitlik yapılan kimse değildir. Yani kişi bu hakkın sahibi değildir.
ü Açıklama;
rıza açık veya örtülü bir şekilde açıklanmalıdır. Rıza açıklaması sakat
olmamalıdır. Rıza suç işledikten sonra açıklanmamalıdır.
ü Konusu:
razı olana karşı haksızlık yapılmaz veya suç işlenmez kuralı sınırsız geçerli
değildir. Geçerli bir rıza için;
o
Suçun rızanın olduğu konuda işlenmesi
o
Hak sahibi rızaya konu hak üzerinde
serbestçe tasarrufa haiz olmalı ve tasarruf adaba ve ahlaka aykırı şekilde
olmamalı
Kişi malvarlığına
ilişkin, şeref, hürriyet ve cinsel özgürlük üzerinde tasarruf yetkisine sahiptir.
Ancak kişinin tasarruf yetkisinin bulunmadığı haller de vardır;
o
Doğrudan doğruya devlete ait bir yararı
ihlal eden suçlar hakkında bireyin rızaya hakkı yoktur.
o
Kişi kendi yaşamı üzerinde tasarruf
hakkına sahiptir ancak bu yetki başkasına devredilmez.
o
Vücut bütünlüğüne ilişkin tasarruf
yetkisinin bulunmadığı kabul edilir. Kişi kendi vücut bütünlüğüne karşı olan
eylemleri cezasızdır.
o
Aile düzenine karşı işlenen suçlar ve suç
olarak düzenlenmeyen zinaya rıza ahlaka ve adaba aykırı olduğu için geçersizdir.
---Varsayılan Rıza
ü Boğulmak
üzere olan kişiyi fail kurtarmak isterken vücudunun muhtelif yerleri ağır
şekilde yaralanmış olabilir. Bu durumda olduğu gibi hakim, olay mağdur
tarafından bilinmiş olsaydı rızasını vermesi kuvvetli bir ihtimal içindedir diyebilmekte
ise rıza varsayılarak fiil hukuka uygun olur.
ü Tıbbi
müdahaleler yerine göre yaralama ve öldürme suçunun tipikliğini oluşturur.
Hekimin tıbbi müdahale ile bu doğrudan neticeyi değil de şifa tedavi neticesini
istemesi bu doğrudan netice bakımından kastının varlığını kaldırmaz. Tıbbı
müdahaleleri uygun kılan ana hususu hastanın rızasıdır.
b) Ceza Kanunundaki Diğer Hukuka
Uygunluk Sebepleri
---Eğitim Hakkının Verdiği Yetkiden Kaynaklanan Hareketlerin Hukuka
Uygunluğu
ü Böyle
bir yetkinin bulunduğu ve bu yetkinin kötüye kullanılmadığı, sınırların
aşılmadığı taktirde yetkiyi kullanan kimsenin cezalandırılamayacağı, zira
eğitim amacı ile yapılan hareketlerin kanun koyucu tarafından uygun görüldüğü
TCK 232/2 doğrultusunda söylenebilir.
ü Bu
tedbirler; ahlaka, adaba uygun olmayanlar ve insanı duyguları rencide edici
nitelikte olmamalı, çocuğun sağlığına zarar verici nitelikte olmamalı ve ne
önemlisi de asla fena muamele şeklini almamış olmalıdır.
ü Dövmenin
hiçbir şekli ve derecesi hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilmez. Dövme
tedip hakkı çerçevesinde görülemez.
---İddia ve Savunma Dokunulmazlığı
ü Yargı
mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia
ve savunmalar kapsamında kişilerle ilgili olarak somut isnatlar ya da olumsuz
değerlendirmelerde bulunması halinde ceza verilmez.
ü Adaletin
yerini bulabilmesi için iddia ve müdafaa ceza korkusu olmadan gerçeklerin
ortaya koyulabilmesi gerekir.
ü TCK
128’ de değinilen bu husus hareket ve iftira suçlarının oluşmasını engeller
hukuka uygun kılar.
c) Ceza Kanununda Yer Almayan Hukuka
Uygunluk Sebepleri
---Yükümlülüklerin Çatışması
ü İhmalin
daha önemli olan bir başka görevin yerine getirilmesi zorunluluğundan doğması
halinde, ihmal ve gecikmenin hukuka aykırı olmadığını kabul etmek gerekir.
ü Yükümlülüklerin
çatışmasında fail açısından en azından iki hareket yükümlülüğü söz konusu
olmakta fakat fail bunlardan ancak birini yerine getirebilmektedir.
ü Nitekim
failin daha üst derecede bir yarar için tercihini kullanması halinde, ağır
basan yararın korunmasından söz edilir. Buna karşılık eşit derecede olan
görevlerin mevcudiyeti halinde ise bu görevlerden birinin yapılması yeterlidir.
4.
KUSURLULUK
Kusurluluk:
failin
hukuka uygun hareket edebilme imkanına sahip olduğu halde, hukuka aykırı bir
davranışı seçmiş ve gerçekleştirmiş olması sebebiyle, bu fiilin ona
yüklenebilmesi ve kınanabilmesidir.
§ Kusurluluktan
söz edebilmek için;
ü Fail
kusurlu davranabilme kabiliyetine sahip olmalıdır.
ü Kişinin
hukuka uygun hareket etmesinin ondan beklenebilmesi gereklidir.
§ Kusur
yeteneği (İsnat kabiliyeti) doğruyu yanlıştan haklıyı haksızdan ayırabilme ve
buna göre davranabilme kabiliyetidir. Kusur yeteneği;
ü Haksızlığı
anlayabilme
ü Bu
anlayışa göre davranabilmeyi gerektirir.
§ Fiilin
haksızlığını anlamayan bir kişide inşat yeteneği yoktur.
Anlama
kabiliyeti: bir kimsenin yaptığı hareketin toplum
içindeki değerini bilmesi ve toplu halde yaşama şartları ile tezat olduğunu
anlama kabiliyeti
İsteme
kabiliyeti: kişi iradesine uygun hareket edebilme ve
gerektiğinde iradesinin isteklerini engelleyebilme yeteneğine sahip olmalıdır.
Not:
Anlama
ve isnat yeteneklerinden birinin bulunmaması isnat kabiliyetinin yokluğu
bakımından yeterlidir.
§ Şu
halde aklen sağlam ve fizyolojik bakımdan gelişmiş herkes isnat yeteneğine
sahiptir.
§ Ceza
sorumluluğu açısından kişinin normal olması demek, kişinin farik ve mümeyyiz
(iyiyi kötüden ayırt edebilen) olması ve toplumsal davranabilme yeteneğine
sahip olması demektir.
§ Bütün
insanların isnat kabiliyetine sahip olduğu karinesine göre hareket edilir.
Kusur
Yeteneğini Etkileyen Faktörler
a. Yaşın Kusur Yeteneğine Etkisi
Türk Ceza Hukuku
Sisteminde sadece çocuklar tarafından işlenebilecek suçlar kategorisi
bulunmamaktadır.
---Fiili İşlediği Zaman 12 Yaşını Bitirmemiş Olan Küçükler
ü Ceza
sorumlukları yoktur.
ü Ceza
kovuşturması yapılamaz ancak çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
ü Kolluk
tarafından suç sebebi ile yakalanamaz.
ü Haklarında
savcı tarafından dava açılamaz her nasılsa dava açılmışsa bu kimseler hakkında
verilecek karar kusurun bulunmaması
dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararıdır.
ü Suça
sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklarla koruma ihtiyacı olan çocuklar
hakkında duruşma yapılmaksızın tedbir kararı verilebilir. Ancak hakim dilerse
duruşma yapabilir.
ü Tedbirin
uygulanması 18 yaşında sona erer ancak hakim eğitim öğretime devam edebilmesi
için kişinin de rızası varsa belli bir süre daha devam ettirebilir.
ü Kabahatler
Kanunu 11/1’ de belirtildiği üzere idari para cezası uygulanamaz.
---Fiili İşlediği Zaman 12-15 Yaş Arasında Olan Küçükler
ü TCK
31/2 “… işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya
davranışlarını yönlendirme yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu
yoktur. Ancak bu kişilere çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
ü Algılama
ve davranışlarını yönlendirebilme yeteneği yoksa isnat kabiliyeti de yoktur. Bu
şekilde olanların 12 yaşından küçüklerden farkı yoktur.
ü Çocuğun
algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği genel olarak değil işlediği suç
bakımından tespit edilmelidir.
ü Çocuklar
hakkında açılan kamu davaları, iştirak hakkında olanlar saklı kalmak kaydıyla
Çocuk Koruma Kanununda kurulan mahkemelerde görülür (ÇKK, m.26/4)
ü Suç
sebebi ile yakalanabilirler ancak yakınları ve müdafie haber verilerek derhal
savcılığa sevk edilir. Soruşturma işlemi kollukta yapılamaz.
ü Küçüklere
kelepçe takılamaz.
ü 15
yaşını doldurmamış olan çocuklar hakkında üst sınır 5 yılı aşmayan hapis cezası
gerektiren fiillerden dolayı tutuklama kararı verilemez (ÇKK, m. 21)
ü Zorunlu
olarak müdafi atanır (CMK 150)
ü Mahkum
edildikleri 1 yıl veya daha kısa süreli hapis cezaları hakim tarafından seçenek
yaptırımlardan birine çevrilmek zorundadır (TCK, m. 50/3)
ü Fiilin
işlendiği zaman 18 yaşını bitirmemiş küçüklerin mahkum oldukları hapis cezası 3
seneden fazla olmadığı taktirde ertelenebilir (TCK, m. 51/1)
ü Fiili
işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış olanlar hakkında belli hakları
kullanmaktan yoksun bırakma tedbiri uygulanamaz (TCK 53/4)
ü Dava
zamanaşımı süresi yetişkinlere nazaran daha kısadır (TCK, m. 66/2)
ü Ceza
zamanaşımı süresi yetişkinlere nazaran daha kısadır (TCK, m. 68/2)
ü Çocuklar
hakkında verilen adli para cezası ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen
para cezasının ödenmemesi halinde bu cezalar hapse çevrilmez (TCK 50/6)
ü Bu
yaşta olan küçüklerin duruşmaları kapalı yapılır ve hüküm de kapalı duruşmada
açıklanır.
ü Kapalı
duruşmanın içeriği hiçbir iletişim aracı ile yayınlanamaz.
ü Fiili
işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar
dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanamaz (TCK, m 58/5)
ü Yetişkinler
hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde denetim süresi 5 yıl
iken çocuklar açısından denetim süresi 3 yıldır.
ü Suça
sürüklenen ve 15 yaşından küçük olan çocuk aynı zamanda akıl hastası olması
halinde çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır (ÇKK, m.12)
ü Terörle
Mücadele Kanununun 5. Maddesi gereği yapılacak olan ceza artırımı çocuklar için
uygulanmaz.
---Fiili İşlediği Zaman 15-18 Yaş Arasında Olan Küçükler
ü Fiili
işlediği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olanların
cezasında indirim yapılır (TCK, m.31/3)
ü İsnat
kabiliyeti kabul edilir ancak indirim yapılır.
---Fiili İşlediği Zaman 18 Yaşından Büyük Olanlar
ü Ceza
sorumlulukları tamdır.
b. Sağır ve Dilsizlik
§ Kişinin
gelişimine olumsuz yönde etki etmesi dolayısıyla cezada 21 yaşını dolduruncaya
kadar bir indirim öngörülmüş bulunmamaktadır. Sağır ve dilsizliğin ceza indirim
sebebi olabilmesi için bunun doğuştan veya küçük yaşta meydana gelmiş olması
gerekir.
§ 15
yaşından küçük sağır ve dilsizlerde isnat kabiliyetinin bulunmadığı kabul
edilir. Bunlar 12 yaşından küçüklerin tabi olduğu hükümlere tabidir.
§ 15-18
yaş grubu hakkında 12-15 yaş arası küçükler hakkında hükümler uygulanır.
§ 18-21
yaş grubu için 15-18 yaş arası küçükler için uygulanan hükümler uygulanacaktır.
c. Akıl Hastalığı
§ TCK
32/1’ e göre “ akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve
sonuçlarını anlayamayan ve bu fiille ilgili olarak davranışları yönlendirme
yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak tedbir
sorumluluğu vardır.
§ İşlediği
fiille ilgili olarak yukarıda yazılı derecede olmamakla beraber davranışlarını
yönlendirme yeteneği azalmış olan kimsenin cezasında indirim yapılır.
§ Fiili
işledikten sonra akıl hastası olan kimse, “muhakemeye devama ve neticelerini
idrakten aciz bulunacağı cezayı tertip etmeye olanak bulunmadığından” iyileşene
kadar yargılama yapılmaz.
§ İsnat
kabiliyetine etki eden akıl hastalığı ise, fiil işlendiği zaman bulunan akıl
hastalığıdır. Bu kimseler yargılanır ve tedbire karar verilebilir.
§ Mağdur
veya suçtan zarar gören akıl hastası olması halinde kendisine istemi olmaksızın
bir avukat atanır.
§ Kişi
mahkum olduktan sonra akıl hastası olduğu taktirde cezasının infazı geriye
bırakılır ve iyileşinceye kadar hükümlü TCK 57’ de belirtilen sağlık
kurumlarında koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde
geçmiş sayılır.
§ Geçici
bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle
işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili
olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış kişiye ceza
verilmez (TCK, m.34/1)
§ Geçici
nedenlere örnek olarak; uyku hali, ateşli hastalık, sara nöbeti, doğum yapmış
kadının psikolojisi gösterilebilir.
§ TCK
34/1 ‘ in uygulanabilmesi için;
ü Kişi
bu duruma kasten veya taksirle sebebiyet vermeli
ü Geçici
nedenin isnat kabiliyetini kaldırması
§ Geçici
nedenlerin mevcudiyeti halinde tedbir sorumluluğu yoktur. Çünkü geçici halin
ortadan kalmasıyla kişi normaldir.
§ TCK
34/2 “iradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen
kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
§ Sarhoşluk
halleri;
ü Fail
işlemek istediği suçtan cesaret bulmak ya da mazeret sebebi olması için sarhoş
olmuş olabilir. Tasarlanmış sarhoşluk
ü Fail
alkol almak ve sarhoş olmak istemektedir. Kasten
sarhoşluk
ü Fail
alkol veya uyuşturucu almak istemekte ise de sarhoş olmayı ya da isnat
kabiliyetini kaybetmeyi istememiştir. Taksirli
sarhoşluk
Not:
Kanunumuz
iradi sarhoşluk ifadesini kullanarak bu üç şekilde isteyerek sarhoş olma
kavramı için de mütalaa edilecektir. Failin ceza sorumluluğuna herhangi bir
etki göstermeyecektir.
Not:
Sarhoş
olan kişi taksirli bir işlemişse taksirli suçtan, kasti bir suç işlemişse kasti
suçtan dolayı sorumlu olacaktır. Dolayısıyla failin kasten veya taksirle
cezalandırılabilmesi için sarhoşluğun kastlı veya taksirli olması önemli
değildir.
§ TCK
57/7’ ye göre suç işleyen alkol veya uyuşturucu madde bağımlıları hakkında
güvenlik tedbirleri uygulanacaktır. Bu tedbirler ilgililerin sağlık
kuruluşlarında tedavi şeklinde yerine getirilir.
Kusurluluğu
Etkileyen Sebepler
§ Bu
tip hallerde hareket tipe uygundur, hukuka aykırıdır fakat failin
kusurluluğundan bahsedilemez.
§ Kusurluluğu
etkileyen kaza ve tesadüf kanunumuzda düzenlenmemiştir.
---Hukuka Aykırı ve Bağlayıcı Emir
ü Astın
yerine getirmek zorunda olduğu emir hukuka aykırı ise kusurluluğu ortadan
kaldıran bir sebep söz konusudur.
ü TCK
24/2’ ye göre “yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği
zorunlu olan bir emirden uygulayan sorumlu olmaz.
ü Fail
sorumsuz olmakta ancak eylemin hukuka aykırılığı kalkmamaktadır. Dolayısıyla
zarar görenin tazminat hakkı varlığını korumaktadır.
ü TCK
24/2’ de emrin uygulama şartları şunlardır;
o
Bir emirin varlığı
o
Emri verenin emir vermeye yetkili olması
o
Emri yerine getirmesi görev gereği zorunlu
olmalıdır
o
Verilen emrin suç oluşturmaması
o
Verilen emrin hukuka aykırılık
oluşturmaması
Not:
A.Y.
137 (Kanunsuz Emir): Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle
çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya
Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri
verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile
yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden
emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan
kurtulamaz.
Askeri hizmetlerin
görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için
kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.
ü TSK
İç Hizmetler Kanunu m.14 ‘ te “icradan doğacak mesuliyet emri verene aittir”
hükmü yer almaktadır. Askeri Yargıtay’ ın da emrin kanun ve nizama uygun
olmaması dahilinde de yerine getirilmesi gerektiği yönünde kararı
bulunmaktadır.
---Zorunluluk Hali (Izdırar)
ü Yangından
kurtulmak için komşusunun kapsını kıran, açlıktan ölmek üzereyken fırından
ekmek çalanın durumudur.
ü Kanunla
korunan yararı tehdit eden ve başkasının hukuken korunan yararını ihlalden
başka kurtuluş çaresi bırakmayan tehlike halidir.
ü Zorunluluk
halinde bulunan kişi iki seçenek arasında tercihte bulunur;
o
Ya hakkını kaybeder
o
Ya başkasına zarar vererek hakkını korur
ü “Zaruretin kanunu
yoktur” şeklindeki tabiat normunun hukuki bir norm haline gelmiş halidir.
ü TCK
25/2’ ye göre “gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup,
bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmaya olanak bulunmadığı ağır ve
muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve
tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak
koşulu ile işlenen fiilden dolayı faile ceza verilmez.
ü Yüklenen
suçun zorunluluk halinde işlenmesi durumunda sanık hakkında “kusurun bulunmamasından dolayı ceza
verilmesine yer olmadığı” kararı verilir.
ü Zorunluluk
halinin bir hukuka uygunluk sebebi değil de kusurluluğu kaldıran sebep olarak
kabulünün sonuçları;
o
Zorunluluk halinde hareket eden kimseyi
azmettiren veya ona yardım eden cezasızlık sebebinden yararlanamaz. Çünkü
zorunluluk hali hukuka uygunluk sebebi değil kusurluluğu kaldıran sebeptir.
Hukuka uygun bir eylem olsaydı katılanlar cezalandırılmazdı.
o
Zorunluluk halinde müsadere mümkündür
çünkü fiil hukuka uygun değildir.
o
Zorunluluk haline karşı hukuki sebepler
içinde hareket edilebilir. Çünkü zorunluluk hali hukuka uygun değildir. Yani
kişi meşru müdafaada bulunabilir.
o
Zorunluluk halinden yararlanan kişi
tazminata mahkum edilebilir.
ü Özel Zorunluluk Halleri ceza
kanununda düzenlenmiştir;
o
Organ ve dokularını satan kişinin içinde
bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak, hakkında
verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi ceza verilmesinden de
vazgeçilebilir (TCK, m.92)
o
Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir
ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde olayın özelliğine göre verilecek
cezadan indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir (TCK,
m.147)
ü Zorunluluk Halinin Şartları;
o
Ağır ve muhakkak bir tehlikenin bulunması
o
Tehlikenin bir hakka yönelik olması
o
Tehlikeye bilerek sebebiyet verilmiş
olması
o
Tehlikeye karşı koyma yükümlülüğünün
bulunmaması.
Not:
A,
B’ yi öldürür ve yakalanmamak için kaçar, A saklandığı yerde uzun süre yemek temin
edemeyince açlığa dayanamaz. Komşusunun tavuğunu çalar ve yer. A bu suça (tavuk
çalma) kendi sebep olmuştur. Bu sebeple zorunluluk halinin genel şartlarını
sağlamadığı için dolasıyla yararlanamaz. Ancak TCK 147’ de düzenlenen özel
zorunluluk hali genel zorunluluk halinin şartlarına tabi olmayabilir. Bu
sebeple A’ nın TCK 147 hükümlerinden yararlanması düşünülebilir.
ü Korumaya ilişkin şartalar;
o
Başka türlü korunma imkanı bulunmaması
o
Tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan
vasıta arasında denge bulunması
ü Üçüncü kişiler lehine zorunluluk
hali; Doğum, ananın hayat veya sağlığı için tehlikeli bir
nitelik gösterdiği takdirde ana çocuğun doğmasını ve kendini feda etmeyi
istemiş olsa dahi bunu yapmayıp çocuğu ölü doğurtan ve anayı kurtaran doktor,
zorunluluk halinde bulunmuş sayılır.
ü Tazminat; zorunluluk
halinde zarar verilen kimsenin zararı karşılanmak zorundadır (TBK, m.64). Hukuka uygun bir eylem olmaması
tazminatın kaynağıdır.
ü Zorunluluk Hali ve Meşru Müdafaa
arasındaki Farklar;
o
Meşru müdafaada savunma, saldırgana karşı
yapılırken, zaruret halinde olayla ilgisi bulunmayan kişiye yöneltilir.
o
Meşru müdafaada haksız bir saldırı söz
konusudur. Zorunluluk halinde tehlike söz konusudur.
o
Meşru müdafaa şartının kullanılması için
kişinin kusursuz olması şart değilken zaruret halinde tehlikenin kişinin
kusurundan meydana gelememesi gerekir.
o
Meşru müdafaada saldırgana verilen zararın
tazmini gerekmezken zorunluluk halinde gerekir.
o
Meşru müdafaa kaçma şansı olana kaçma
yükümlüğünü yüklemezken zaruret halinde kaçmak mümkünse zaruret haline
başvurulmaz.
---Kaza ve Tesadüf
ü Ceza
hukuku manasında başka ifadeyle teknik anlamada kaza ve tesadüf fail veya
üçüncü kişiler tarafından öngörülmesi mümkün olmayan neticedir.
ü Üçüncü
kişi tarafından dahi öngörülemeyen bir neticeden faili kusurlu görerek sorumlu
tutmak kabul edilemez.
ü Teknik
manada kaza ve tesadüften söz edebilmek için bir insan hareketinin bulunması
gerekir.
---Cebir ve Şiddet, Korkutma ve Tehdit
ü Karşı
koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir
korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde
cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır (TCK,
M.28)
Cebir:
kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle onun veya üçüncü bir kişinin
iradesi ve davranışları üzerinde zecri bir etki meydana getirilmesidir. Cebre
maruz kalan kişi bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir
davranışta bulunmaya zorlanmaktadır.
Not:
] Mücbir
sebepten farklı olarak suça zorlayan şey insan tarafından yapılmaktadır.
] Cebirde
o anda mevcut bir kötülük vardır. Buna karşılık tehditte ileride bahsedilecek
bir kötülükten bahsedilerek kişiye suç işletilmektedir.
] Cebir
halinde failin suçu işlemekten başka yolu yoktur. Fakat zorunluluk halinde fail
bir seçim yapabilir. Cebirde irade özgürlüğü yoktur.
Tehdit:
kişinin
bir zarar uğratılacağı konusunda korkutulmak suretiyle iradesine etkide
bulunarak gelecekte belli şekilde hareket etmesinin sağlanmasıdır. Mağdurun
korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.
ü Tehdidin
kusurluluğu kaldırabilmesi için;
o
İhlal edilen hakla korunmak istenen hak
arasında eşitlik bulunmalıdır.
o
Korunmak istenen yarara yönelik zarar
tehdidi ağır ve muhakkak olmalıdır.
o
Tehditte bulunanın emirlerine boyun
eğmeden kurtulma olanağının bulunmaması
o
Tehdidin meydana gelmesine bilerek
sebebiyet verilmemesi
---Haksız Tahrik
ü TCK
29’ da düzenlenmiştir. Suç işleyenin psikolojik durumuna etkili olarak
kusurluluğun azalmış olacağı kabul edilir.
ü Fiilin
haksızlık içeriğinde bir değişiklik olmadığı halde, failin kusur yeteneğinde
bir azalma söz konusudur.
ü Haksız
tahrik, failin haksız bir fiilin doğurduğu gazap ve elemin etkisi altında
hareket ederek bir suç işlenmesidir.
ü Haksız
tahrik ceza kanunumuzda ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak
düzenlenmişti. Ancak uygulanabilmesi için haksız fiilin hiddet veya şiddetli
elem etkisi doğurabilecek ağırlıkta olması gerekir.
ü Bütün
suçlar bakımından geçerlidir. Netice sebebiyle ağırlaştırılmış suçlarla,
tasarlayarak adam öldürme suçunda da haksız tahrik hükümleri uygulanabilir.
ü Bazı
suç tipleri için geçerli olmak üzere özel tahrik hallerinin de yer aldığı
söylenebilir. TCK 129’ da yer alan; Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak
işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza
vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.
(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
ü Aynı halin hem haksız tahrik hem de takdiri indirim
sebebi sayılması ve cezadan iki defa indirim yapılması mümkün değildir.
ü Meşru savunmada saldırı henüz sona ermemiştir.
Haksız tahrikte ise hâksiz fiil sona ermiştir. Ve bu fiile karşılıkta bulunma
zorunluluğu yoktur. Meşru müdafaa bir hukuka uygunluk sebebi iken haksız tahrik
hukuka aykırıdır.
ü Haksız tahrik için bazı şartlar gerekebilir;
o
Tahrik teşkil eden bir fiilin bulunması
o
Fiilin haksız olması (isnat yeteneği
olmayanların yaptıkları hareketler de haksız tahrik oluşturabilir)
o
Hiddet veya şiddetli elemin bulunması
o
Haksız tahriki oluşturan fiil, hiddet veya
şiddetli elem ve işlenen suç arasında nedensellik bağı bulunması gerekir.
o
İşlenen suçun şiddet ve elem halinin bir
tepkisi olması (orantılılık)
o
Haksızlık tahriki teşkil eden eylem, fiili
işleyen kimseye yönelmiş olmalıdır.
o
Haksız tahrikten yararlanan kişi, aynı
kişiye yönelik olarak tekrar haksız tahrikten yararlanamaz.
---Yanılma
ü Gerçekleşen
ile tasavvur edilen arasındaki farklılığa yanılma denir. Bu durum kusurluluğu
etkiler. Dolayısıyla kusurluluğu azaltır veya ortadan kaldırır.
ü Mesela
kendisinin sanarak bir başkasının eşyasını alan kişinin kusurluluğundan söz
edilemez. Zira başkasının malı alma kastı yoktur.
Yanılma
Türleri;
1.
Filli Yanılma
a.
Suç tipindeki unsurlarda yanılma
i.
Suçun nitelikli hallerinde yarışma
ii.
Nedensellik bağında yanılma
b.
Ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenlerde yanılmaz
i.
Hukuka uygunluk nedenlerinde yanılma
ii.
Kurduğu etkileyen nedenlerden yanılma
2.
Şahısta Yanılma
3.
Hukuki Yanılma”
Ayrıntıları ile ele
alacak olursak;
1. Filli Yanılma
a.
Suç
tipindeki unsurlarda yanılma
ü Fiilin
icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse
kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır
(TCK 30/1)
ü Birisine
su verdiği zannı ile gerçekte zehir vererek ölümüne sebep olan kişinin
sorumluluğu taksirlidir. Fiil taksirle işlendiği taktirde cezalandırılan bir
suç değilse fail hiçbir şekilde cezalandırılmaz.
ü Örneğin;
18 yaşından büyük olduğunu zannederek cinsel ilişkiye girilen kişinin sonradan
nüfusta büyük kaydedildiği ve aslında 18 yaşından küçük olduğu anlaşılırsa, bu
yanılgısından faydalanır. 18 yaşından küçük biriyle taksirle cinsel ilişki
kurmak cezalandırılmadığından faile ceza verilmez.
ü Örneğin;
başkasına ait bir şeyi alan kimse , bu şeyin kaybedilmiş bir nene olduğu zannı
ile hareket etmiş ise buradaki problemin çözümünde irade ile gerçek arasındaki
ayrılık irade lehine çözüleceğinden fail işlemekte olduğu suçtan değil,
işlemeyi kast ettiği suçtan dolayı sorumlu olur.
Not:
yanılgı
kişinin kendi kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmamasının önemi yoktur. Sarhoş
olduğu için yanlışlıkla kendi evi düşüncesiyle başkasının evine giren kimse
bakımından sarhoş olmasıydı bu hatayı yapmazdı denilemez. Sarhoşluğuna rağmen
kişi bu hatasından yararlanır. Sarhoş olduğu için yırtıcı bir hayvan zannederek
bir insanı öldüren kimse de sarhoşluğu kusursuz olsa da taksirle insan
öldürmeden sorumlu tutulur.
ü Yanılma
için suçun mutlaka kasten işlenen bir suç olması gerekmemektedir. Mesela bir
eczacı ilaç zannederek zehir verip hastanın ölmesine yol açarsa taksirim yok
diyemez. Buna karşılık birisinin eczacının haberi olmaksızın ilacının yerine
zehir koyarsa yanılma varsa da taksir yoktur. Bu durumda eczacı sorumlu
tutulmaz.
ü Tersine unsur yanılgısı: vestiyerden
başkasının paltosunu çalmak isteyen kişi, yanlışlıkla kendi paltosunu almış
olabilir. Bu durumda tersine unsur yanılgısı söz konusudur. Bu taktirde kişinin
kastı da olsa niyeti ne kadar kötü de olsa, tipiklik gerçekleşmemektedir. Ve bu
nedenle cezalandırılma söz konusu olmaz.
ü Örneğin;15
yaşından küçük birisi ile cinsel ilişkiye girdiğini düşünen kişi, aslında
mağdur 16 yaşındaysa 16 yaşında biriyle cinsel ilişkiye girmiş gibi
cezalandırılır. Burada irade değil gerçekleşen durum dikkate alınır.
i.
Suçun
nitelikli hallerinde yanılma
ü Suçun
daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği
hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır (TCK, m.30/2)
ü Hafifletici sebeplerde yanılma;
failin işlemek istediği suç tipinde hafifletici sebep bulunduğu halde,
gerçekten suçta herhangi bir hafifletici sebep yoksa esas alınacak husus,
failin sübjektif durumudur. Böylece fail mefruz hafifletici sebeplerden
yararlandırılır. Dolayısıyla değersiz sanılarak değerli bir kolyeyi çalan kimse
hakkında TCK 145’ deki hafifletici sebep uygulanır.
ü Fail
gerçekleştirmek istediği suç tipinde hafifletici sebep bulunmadığı halde
gerçekleşen suçta hafifletici sebep
varsa fail objektif olarak mevcut olan bu hafifletici nedenden yararlanır.
Örneğin değerli bir kolyeyi almak isterken onun değersiz taklidini alan fail
TCK 145’ deki hafifletici sebepten yararlanır.
ü Ağırlaştırıcı sebeplerde yanılma; fail
olayda ağırlaştırıcı sebep olduğunu zanneder, fakat gerçekte ağırlaştırıcı
sebep yoksa mefruz suç kuralları uygulanır. Babasını öldürdüğünü zanneden fakat
başka bir kişiyi öldüren kimse hakkında ağırlaştırıcı sebep uygulanmaz.
ü Failin
gerçekleştirmek istediği suç tipinde ağırlaştırıcı sebep bulunmadığı halde
gerçekleşen suçta ağırlaştırıcı sebep varsa bir ayrıma gidilmesi doğru olur;
o
Eğer ağırlaştırıcı sebep daha ağır bir
neticenin faile yüklenmesinden kaynaklanıyorsa faile bu ağırlaştırıcı
sebeplerin uygulanabilmesi için, failin bu netice bakımından en az taksirle
hareket etmiş olması gerekir. Buna karşılık taksir derecesinde kusuru yoksa bu
nitelikli halin uygulanamayacağı açıktır. TCK 87/3’ te belirtilen kemik
kırılmasına neden olan kişi doğrudan bu kemik kırılmasından sorumlu
tutulamayacak, iradesi bu yönde değilse, kemik kırılmasından sorumlu
tutulabilmesi için taksir derecesinde kusurunun bulunması aranacaktır.
o
Gerçekleşen ağırlaştırıcı sebep failin
kastının kapsamında değildir. Bu itibarla fail ağırlaştırıcı sebebiyle türeyen
suçlardan sorumlu tutulabilmesi kast kuralına aykırı olduğu için ağırlaştırıcı
sebep uygulanmayacaktır. Mesela başkasını öldürmeye çalışırken yanlışlıkla
babasını öldüren kimse hakkında ağırlaştırıcı sebepler uygulanmaz.
ü Gerçekleştirilme istenen ve
gerçekleşen suçta ağırlaştırıcı sebebin bulunması: Tartıştığı
abisini öldürmek niyetiyle salladığı bıçakla ani olarak araya giren babasını
öldüren kişinin durumu buna örnektir. Neticeye bakılarak ağırlaştırıcı sebep
uygulanmaz. İradeye bakılarak ondan kaynaklanan ağırlaştırıcı sebep de
uygulanmayacaktır. Bu durumda fail hakkında TCK 81 (kasten adam öldürme)
uygulanacaktır.
ii.
Nedensellik
bağında yanılma
ü Bir
kimse diğerini korkutmak için havaya ateş eder, bundan ürken bir at korkutulmak
istenen kişiyi çiğneyerek öldürürse nedensellik bağında yanılma önemlidir ve
kişi kasten öldürmeden dolayı sorumlu tutulmaz
ü Failin
ne kadar kastı yoksa da taksirden dolayı sorumlu tutulabilir.
b.
Ceza
sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenlerde yanılmaz
i.
Hukuka
uygunluk nedenlerinde yanılma
ü Kendisini
bir başkası ile aldatan kocasını öldürme hakkı olduğunu düşünen kadın hukuk
düzeninin kabul etmediği böyle bir nedenden yararlanamaz. Burada TCK 30/4’ de
değinilen hukuksal yanılgı söz konusudur.
ü Kişi
meşru müdafaada bulunur ve bunun hukuka uygun olduğunu bilmez ancak bilmemesi
meşru müdafaanın hukuka uygunluğunu etkilemez.
ü Ya
da hukuka uygunluk sebebi içinde olduğunu zanneder ancak hukuka uygunluk
sebebinin şartları gerçekleşmediği için fail cezalandırılır.
ii.
Kusurluluğu
etkileyen nedenlerden yanılma
ü Sık
sık deprem olan bir yerde ağır tonajlı bir aracının meydana getirdiği
sarsıntıyı deprem sanarak hızlıca koşarken komşusunun çocuğuna çarparak onu
yaralayan kimse zorunluluk halinin maddi şartlarında yanılgı içindedir.
ü Bu
durumda faile CMK 223/3-d gereği “kusurunun bulunmamasından dolayı ceza
verilmesine yer olmadığı kararı” verilir.
ü Kişi
kusurluluğun azaltan nedenlerin varlığında da yanılgıya düşmüş olabilir.
Örneğin haksız tahrik olmadığı halde bu düşünceyle suç işlerse haksız tahrik
varmış gibi cezada indirimden yararlanır.
ü Yanılgıdan
yararlanabilmesi için yanılgı kaçınılmaz olmalı.
2. Şahısta Yanılma
ü Kişinin
kastettiğinden farklı bir kimsenin veya eşyanın yaralanması zarar görmesi veya
herhangi bir şekilde etkilemiş olması, ceza sorumluluğu kaldırmaz.
ü Şahısta
yanılma halinde ortada biri kastedilip de gerçekleşmeyen netice bakımından
teşebbüs halinde kalmış kasıtlı bir suç diğer ise kasıtlı olmayarak gerçekleşen
netice bakımından taksirli bir suç olmak üzere iki suç bulunmaktadır. Tek bir
netice tek bir suç vardır.
ü Kanunumuz
tek bir suçun hangisi olduğunu belirlerken sübjektif yöne üstünlük tanımıştır.
Tek suçu failin gerçekleşmesini istediği suç olarak kabul etmiştir.
ü Suç
konu itibari ile farklılaşırsa istenilen ancak gerçekleşmeyen ve istenilmeyen
fakat gerçekleşen suç olmak üzere iki suç ortaya çıkar ve fail iki suçtan da
ayrı ayrı cezalandırılır.
Not:
Yargıtay ise şahısta yanılma halinde de iki
ayrı suçun bulunduğunu kabul etmiş ve gikri içtima kurallarını uygulamıştır.
Şahısta
Yanılma Halinde Nitelikli Hallerin Etkisi; TCK 30/2 “ Bir
suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerin gerçekleştiği
hususunda hartaya düşen kişi bu hatasından yararlanır” hükmü bulunur.
-
Bu madde yalnızca kasten işlenen suçlara
uygulanabilir.
-
Taksirli suçlarda uygulanamaz.
-
Teşebbüs derecesinde kalmış suçlar için
uygulanabilir.
3. Hukuki Yanılma
ü İşlediği
fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi
cezalandırılmaz
ü Failin
ahlaki, dini veya siyasi görüşü nedeniyle fiili doğru sanması veya vicdanen
kendini fiili işlemekte yükümlü hissettiği hallerde hukuki yanılgı söz konusu
olmaz.
4. CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN SEBEPLERDE SINIRIN AŞILMASI
§ Aşırı
derecede sarhoş olan Faik ıssız bir yerde Faike’ ye cinsel saldırıya teşebbüs
eder. Faik sarhoş olduğundan hayati tehlike arz etmeyen yerlerinden birine bir
kere saplayarak bu haksız saldırıyı durdurabilme imkanına sahipken, kap
bölgesine üç-dört el saplar ve Faik ölür.
§ TCK
27 “ ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerden sınırın kast olmaksızın aşılması
halinde, fiil taksirle işlediğinde de cezalandırılıyorsa taksirli suç için
kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine indirilerek hükmolunur.
§ Meşru
savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan korkusu ve telaştan
ileri gelmişse faile ceza verilmez (TCK 27/2).
§ Sınırın
aşılması halleri;
ü Sınırın
mücbir sebeple aşılması; meşru müdafaa için TCK 27/2’ de düzenlenmiştir.
ü Sınırın
kasten aşılması
ü Sınırın
taksirle aşılması
§ Sadece
konutta verilen arama iznine rağmen polisin ilgilinin konutu olduğu
düşüncesiyle işyerini de araması durumunda taksir söz konusudur. Bu taktirde
filin aşkın kısmı sebebiyle kişi kusurlu sayılabilecektir. Fakat cezası TCK
27/1’ de yazılı şekilde indirimli verilir.
§ Kastın
kasten aşılması halinde ise ne TCk 24 ne de TCK 27/1 uygulanacaktır. Fiilin
cezasında indirim yapılmayacaktır.
5. HEDEFTEN SAPMA
§ Hedeften
sapmada kişi A’ yı öldürmek istemekte, A’ ya ateş etmekte ne var ki A’ nın
yanında bulunan B isabet alarak ölmektedir.
§ Yanılma ve sapmanın farkı;
yanılmada kusur faildedir, dikkatli davransaydı yanılmayı önleyebilirdi.
Sapmada ise hareket yapıldıktan sonra, yani olay failin elinden çıktıktan sonra
sapma söz konusu olmaktadır. Failin engel olma imkanı bulunmamaktadır.
§ Yazar
(Hakeri) hedeften sapmada da yanılmaya ilişkin kuralların uygulanması
taraftarıdır. Bu görüşe göre tek neticeli sapma durumunda, fail tek neticeden
sorumlu tutulur.
§ Bazı
yazarlar ise fikri içtima hükümlerini uygular. Ancak fikri içtima
uygulanabilmesi için tek neticeli sapmanın söz konusu olması gerekir. Buna
karşılık çok neticeli sapma durumlarında failin işlediği neticelerin de meydana
gelmesi halinde fikri içtima değil, gerçek içtima hükümleri uygulanacak ve
meydana gelen bütün neticelerden dolayı ayrı ayrı ceza tayin edilecektir.
§ Yargıtay’
ın görüşüne göre “Nefsine karşı vuku bulan silahla tecavüzü def etmek zarureti
ile öldürülmesi kast edilen şahsa yapılan atışta, çıkan merminin başka bir
kişiye isabetle öldürmesinde meşru müdafaa hali mevcuttur.
§ Çok neticeli sapma: failin
istediği netice gerçekleşmiş olmakla beraber, bunun yanında daha başka
neticelerin de gerçekleşmesi durumudur. Yargıtay eski TCK’ da ilgili kanuna
verdiği anlamdan dolayı fikri içtima kurallarını uygulamaktaydı.
§ Yargıtay örneğin
öldürmek kastı ile ateş eden sanığın tüfeğinden çıkan saçmalardan bazılarının mağdurun
yanında bulunan çocuğa da isabet etmesi halinde fikri içtimaı kabul etmiştir.
§ Yargıtay’
ın yeni TCK döneminde de devam ettirdiği bu görüşe katılmak mümkün değildir.
Çünkü
ü Fikri
içtima hükümlerinin uygulanması için neticenin tek olması şarttır.
ü Burada
her neticenin bir suç oluşturduğu kabul edilirse fikri içtima hükümleri
uygulanamaz.
§ Sapmanın
birden fazla neticenin öngörülebilir olup olmaması fikri içtima bakımından
önemsiz olup sadece failin sorumluluğunu belirtmek açısından önem arz eder.
§ Failin
diğer neticelerden dolayı sorumluluğunun belirlenmesi;
ü İstenmeyen
fakat yapılan hareket dolayısıyla zorunlu olarak gerçekleşen neticeler de
kasten işlenmiş kabul edilir.
ü Kişi
bu neticeleri öngörüp neticenin gerçekleşmesini istemez ise bilinçli taksirle
sorumludur.
ü Öngörememiş
ve aynı zamanda gerçekleşmesini de işlememiş ise burada da bilinçsiz taksirle
sorumluluk vardır.
6. SUÇUN ÖZEL BELİRLENİŞ ŞEKİLLERİ
I.
TEŞEBBÜS
§ Başlanan
ancak elde olmayan sebeplerle tamamlanmayan suçlara teşebbüs halinde kalmış suçlar
denir.
§ Tamamlanmamış
bir suç tipiklik söz konusu olmadığından yani geçekleşmediğinden
cezalandırılmaz.
§ TCK
35’ te teşebbüse ilişkin bulunmasa idi yukarıda ki açıklamanın sonucu kasten
teşebbüs cezalandırılamayacaktı.
§ Teşebbüsün
değerlendirilmesinde bir takım zorluklarla karşılaşılmaktadır. Örneğin fail
arkadaşının sırtına vurur. Failin hareketi kastına göre öldürmeye teşebbüs ya
da yaralamaya teşebbüs olabilir.
§ Teşebbüs
belirlenirken suç oluşturan fiilin tamamlanıp tamamlanmadığına bakılır.
§ Tamamlamanın
tespiti konusu soyut ve genel olarak değil özel kısımdaki tarif esas alınarak
belirlenebilir.
§ Beşeri
bir davranış bir kanuni tipin bütün unsurlarını yerine getirdiğinde bu davranış
tamamlanmış bir suçu oluşturur.
§ Sırf
hareket suçları hareketin bitirilmesiyle tamamlanması gerçekleşir.
§ Neticesi
hareketten ayrılabilen suçlarda ise gerek icrai gerekse ihmali hareketle
gerçekleşsin, kanuni tipte öngörülen sonuç faile isnat edilebilir şekilde
meydana geldiğinde;
ü Zarar
suçlarında bir zarar
ü Tehlike
suçlarında bir tehlike ortaya çıktığında suç tamamlanmış olur.
§ Geleneksel
olarak suçun evreleri;
ü Düşünce
ü İcra
ü Tamamlama
ü Sona
erme
Teşebbüsün
Şartları
1- Suçun Kasten İşlenen Suçlardan Olması
§ TCK
35’ te “kişi işlemeyi kastettiği bir suça teşebbüs ederse denilir.
§ Bu
nedenle netice sebebi ile ağırlaşan suçlar ile taksirle şişlenen suçlara
teşebbüs söz konusu olmaz.
2- Elverişli Hareketler
§ Elverişlilik
kanunun suç saydığı iktidarı meydana getirebilme iktidarıdır.
§ Elverişlilik
nispi bir kavramdır. Vasıtanın ne şekilde ve hangi şartlar altında kime karşı
ne gibi bir amaçla kullandığını bilmeden elverişli olup olmadığı hakkında hüküm
verilemez.
§ Elverişlilik
sade kullanılan araç bakımından değil suçun konusu da dahil olmak üzere bütün
fiil yönünden bulunmalıdır.
§ Elverişliliğin
belirlenmesi konusunda objektif ve sübjektif olmak üzere iki tane görüş vardır.
Objektif
Görüş: Somut olaydan ve failin becerikliliğinden soyut
objektif bir elverişlilik değerlendirmesi yapılır. Fail acemi de olsa örneğin
bir adam öldürme suçunda araç olarak kullanılan silah dolu ve arızasız ise
elverişlidir. Yani silah objektif olarak yeterli ise elverişlidir.
Subjektif
Görüşe Göre: Elverişlilik faile göre yani sübjektif bir
değerlendirme ile tespit edilebilir. Silah objektif olarak elverişli olsa dahi,
fail acemi ise silah kullanmayı bilmiyorsa silah adam öldürme suçu bakımından
elverişli bir araç değildir. Failin kullanabileceği bir araç olsa elverişli
olacaktı.
Not:
Yazar
(Hakeri) elverişliliğin tespitinde objektif ve sübjektif kriterlerin beraber
kullanılmasından yanadır.
§ Suçtan
suça elverişlilik değişebilir. Oyuncak bir tabanca adam öldürme suçu bakımından
elverişsiz iken, tehdit suçu bakımından elverişlidir.
§ Aracın
elverişli olduğu tespit edildikten sonra sonucu meydana getirmek bakımından
yetersiz olması teşebbüsün varlığını etkilemez.
§ Zehir
miktarının faile oranla az olması gibi hallerde hareket elverişli fakat
yetersizdir. TCK 35 sadece elverişliliği aradığından yetersiz olması teşebbüsü
etkilemez.
§ Eğer
hareket elverişsiz ise işlenemez suça teşebbüs söz konusudur.
3- İcra Hareketlerine Başlamış Olma
§ Suça
çok uzak veya suçla bağlantısı çok şüpheli hareketler için bir tedbir düşünülse
bile bir ceza düşünülemez. Suça uzaklığı ve suça bağlantısı ne olursa olsun bir
hazırlık hareketini cezalandırmaya kalkışmak ceza adaletiyle bağdaşmaz.
§ Hazırlık
hareketini cezalandırmak kanunilik prensibi ile de çatışır.
§ İcraya
başlamayı belirten hareketlere bundan önceki safhada yapılan hareketler ise
hazırlık hareketleri adı verilir.
Not:
Hazırlık
hareketleri ve teşebbüs hareketleri arasındaki sınırın açıkça çizilmesi
gerekir. Zira kurak olarak cezalandırılan teşebbüsle çok istisnai hallerde
cezalandırılan hazırlık hareketlerinin sınırlarının çizilmesi aynı zamanda
kişinin hürriyet alanının çizilmesidir.
§ Fail
karar safhasını terk ettiği anda hazırlık hareketleri safhasına girmiş olur.
§ Hazırlık
hareketleri sadece suçun gerçekleşebilmesi için gerekli ortamı, koşulları
sağlayan hazırlayan davranışlardır.
§ Cezalandırılmayan
hazırlık hareketleri ile cezalandırılan icra hareketleri arasındaki sınır şu
şekilde tespit edilir;
ü Fail
hareketi ile ceza normu tarafından korunan hukuki yararı direkt olarak
tehlikeye sokmaya başladığı ve hareketinin kanun tarafından yasaklanan sonuca yaklaştığı
anda hazırlık hareketinden icra hareketine geçiş söz konusu olur.
ü Suç
tipinde belirtilen bir hareket yapılıyorsa, ortada sorun olmaz, icra hareketine
başlanmıştır.
ü Yapılan
hareketin failce tamamlanması amaç edinilmiş suç tipiyle belli bir yakınlık
içinde olup olmadığına bakılacaktır.
ü Sadece
suç tanımında yer alan hareketler değil bununla bağlantılı olan ve bütünlük
içinde olan hareketler de icrai hareket niteliğindedir.
ü Kanunumuzun
benimsediği ölçüt objektiftir. Yani failin kendi düşüncesine göre icraya
başlayıp başlamadığı göz önünde bulundurulmaz.
4- Suçun Tamamlanamamasının Failin
Elinde Olmayan engelleyici Sebeplerden Kaynaklanması
§ Eğer
tam aksi olur failin iradesine bağlı sebeplerden kaynaklanırsa gönüllü vazgeçme
söz konusu olur.
Teşebbüste
Cezanın Belirlenmesi
§ Kanunumuz
elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan
nedenlerle işlemeyi kastettiği suçu tamamlayamayan failin cezasının
indirileceğini hükme bağlamıştır.
§ İndirimin
ölçütü, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığıdır.
Teşebbüsle
İlgili Bazı Meseleler
§ Failin
hedeflediğinin fazla olmasına rağmen daha azını elde ettiği hallerde suçun
teşebbüs halinde kaldığını kabul etmek mümkün değildir, suç tamamlanmıştır.
§ Bir
eve girip de üç tabloyu çalmak isteyen hırsızın sadece iki tabloyu çaldıktan
sonra yakalanması durumunda teşebbüs yoktur. Suç gerçekleşmiştir.
§ Yanılma
sonucu istenilenden başka şahıs veya eşya üzerinden neticenin meydana gelmiş
olması durumunda teşebbüs söz konusu olmaz, suç tamamlanmış ve tektir.
§ Kesintisiz
suçlar tipiklikte gösterilen neticenin gerçekleşmesi ile tamamlanmış fakat
bitmemiştir.
§ Olası
kastta sorumluluk meydana gelen neticeye göre belirlenir
Teşebbüse
Elverişli Olmayan Suçlar
1- Cezalandırılmak için kastın
aranmayacağı suçlar
§ TCK
35’ te işlemeyi kast ettiği tabiri kullanıldığından taksirli suçlara teşebbüs
cezalandırılmaz.
2- Suç tipinin yapısı gereği teşebbüse
elverişsizlik
§ Neticesi
harekete bitişik suçlara teşebbüs mümkün değildir. Çünkü hareket yapılır
yapılmaz netice gerçekleşir.
§ İstisnaen
neticesi harekete bitişik suçlara da teşebbüs düşünülebilir.
§ Hareket
suçunun mektupla yapılması durumunda mektubun yazılıp yollanması durumunda
mektup muhatabına ulaşmazsa suç teşebbüs halinde kalır.
§ Saf
ihmali suçlarda ihmali oluşturan olumsuz hareketler gerçekleşir gerçekleşmez
suçun tamamlanması da gerçekleşmektedir. Tipikliğin maddi unsuruna dahil
unsurlar parçalara ayrılmadığından teşebbüs olanaklı değildir.
§ Garantörsel
ihmali suçlarda ise sadece olumsuz harekette bulunmakla suç tamamlanmış olmaz;
bu hareketler sonucunda kanunun aradığı neticenin de gerçekleşmesi gerekir.
§ Örneğin
ölmesi için çocuğuna temek vermeyen annenin fiilinin tamamlanabilmesi için
neticenin yani çocuğun ölmesi gerekir. Bu suçlara teşebbüs mümkündür.
Gönüllü
Vazgeçme
§ Fail
icra hareketlerinden gönüllü olarak vazgeçer.
§ Fail
icra hareketlerini bitirdikten sonra kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını
veya neticenin gerçekleşmesini önler.
§ TCK
36’ ya göre suça teşebbüs eden kişi başladığı icra hareketlerinden isteyerek
gönüllü olarak yani elinde olan sebeplerle vazgeçerse; ya da kendi çabalarıyla
suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse gönüllü vazgeçme
söz konusu olur. O ana kadar yapılacak hareketlerin suç oluşturmaması halinde
faile ceza verilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
§ Ölmesi
için çocuğunu emzirmeyen anne bu kararından vazgeçmesi halinde hareketsiz
kalmakla yetinmez, çocuğunu emzirmek veya yedirmek zorundadır.
Gönüllü Vazgeçmenin
Şartları;
ü Suçun Tamamlanmamış Olması
-
Suç tamamlandıktan sonra gönüllü vazgeçme
söz konusu olmaz; şartlar gerçekleşmiş ise etkin pişmanlık hükümleri
uygulanabilir.
-
İcra hareketlerinin terk edilmesi cezadan
kurtulmak için yeterli değildir. TCK 36’ ya göre fail kendi çabasıyla suçun
tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemelidir.
-
Failin gösterdiği çabaya rağmen netice
gerçekleşmemişse fail gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanamaz. Ancak
kanunumuz iştirak halinde işlenen suçlarla sınırlı olmak üzere gönüllü vazgeçen
için bu hükmün uygulanmasına olanak tanımıştır (TCK m.41/2).
ü Vazgeçmenin Gönüllü Olması
-
Fail suç kararını sonuna kadar
götürebilecek durumda olduğu halde icrayı yarıda bırakmış nedensellik
bağlantısını kendisi frenlemişse ve ya icrayı bitirmesine rağmen, suçun
tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemiş ise vazgeçme gönüllüdür.
-
Ancak fail olay anında yakalanacağını ve
bunun sonunda cezalandırılacağını anlayıp suçu ilerletemeyecek hale gelirse
vazgeçme gönüllü değildir.
Failin O Ana Kadar
Tamamladığı Diğer Suçların Cezalandırılması
ü TCK
6’ ya göre gönüllü vazgeçene işlemeye kast ettiği suçtan dolayı ceza verilmez,
Ancak tamam olan kısım esasen suç ise o kısma ilişkin ceza verilecektir.
ü Örneğin
tehdit ile para istendiğinde mağdurun parası olmadığı beyan etmesi üzerine eyleme
devam etmemek yağma suçuna teşebbüs değil tehdit niteliğinde kabul edilir.
(Birleşik suçun çözülmesi konusuna ileride değinilecektir).
Etkin
Pişmanlık
§ Suçun
bütün unsurlarıyla tamamlanmasından sonra failin bazı pişmanlık gösteren
hareketler yapması durumunda hareket yapılması durumda bu hareketler dolaylı
faillikle ceza verilmesini veya cezasında indirim yapılmasını ifade eder.
§ Etkin
pişmanlık genel hükümler kısmında düzenlendiği için yalnızca düzenlendikleri
suçlar bakımından uygulanır.
ü Suçun
meydana çıkmasına yardım edilmesi (TCK, 93,201)
ü Meydana
gelmiş neticeyi tamamen ortadan kaldırılması (TCK 110)
ü Mağdurun
uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin etmesi (TCK 168)
ü Gözaltına
alınan tutuklu veya hükümlünün kaçtıktan sonra kendiliğinden teslim olması (TCK
293) hallerinde faile ceza verilmemesi veya cezasında indirim yapılması
öngörülmüştür.
İşlenemez
Suç
§ Bazı
hallerde suçun konusunun bulunmaması veya vasıtanın elverişsizliği nedeniyle
failin işlemek istediği suçun tamamlanması mümkün olmaz.
§ Fail
kanunda mevcut bir suç tipindeki neticeyi gerçekleştirmek istemektedir; Ancak
failde mevcut bir irade ve isteme rağmen neticenin gerçekleşmesi imkansızdır.
§ Ölmüş
bir kişiyi öldürmeye çalışmak, yasak dönemde avlanmaya kalkan kişinin ateş
etiği suçun maket olması veya boş bir tabancayla bir kimseyi öldürmeye
kalkışmak bu şekildedir.
§ Neticenin
imkansız olduğu suçlardır
§ Kanunumuzda
bu konuda açık bir hüküm bulunmamakla beraber TCK 35’ te kullanılan elverişli
hareketler ibaresi bu konuyu açıklamaktadır.
§ Bu
tip durumlarda faile ceza verilip verilemeyeceği tartışmalıdır.
Objektif
Görüş; önemli olan neticenin meydana gelip gelmemesinin
mümkün olup olmamasıdır. Meydana gelmesi mümkün değilse böyle bir suça
teşebbüste imkansız olduğundan faile ceza verilmez.
Sübjektif
Görüş; Aslolan failin kötü niyetini göstererek suça
kalkışmasıdır. Dolayısıyla, fail suç işlemeye kalkışmasıdır. Dolayısıyla, fail
suç işleme kastıyla tehlikeliliği ortaya koyduğunda cezalandırılmalıdır.
Nispi
ve Mutlak İmkansızlık Teorisi; mutlak imkansızlık
halinde faile ceza verilmez, nispi imkansızlık halinde ise teşebbüsün varlığını
kabul ederek faile ceza verilmesini savunur.
Yeni
Objektif Teori veya Tehlike Teorisi; failin yaptığı hareket
suç konusu üzerinde bir tehlike oluşturmuyor veya oluşturduğu tehlike önemsiz
derecede ise teşebbüs yoktur.
Not:
yazara
göre; gerek vasıtanın elverişli olmaması ve gerekse konunun bulunmaması
durumunda teşebbüsten dolayı ceza vermek mümkün olmayacaktır. Buna göre zaten
ölmüş birini öldürmek mutlak olarak imkansızdır ve faile ceza verilmez. Buna
karşılık her zaman para bulunan bir kasada o anda para bulunmaması halinde
teşebbüs kabul edilir.
§ Çelik
yelek giymiş kimseye ateş edilmesi halinde vasıta elverişli olup somut olayda
yetersizdir. Vasıtanın yetersizliğinin bir önemi yoktur. Bu durumda teşebbüsten
dolayı ceza vermek mümkündür.
§ İşlenemez
suçlara bazı örnekler;
ü Faik
faikeyi zehirlemek ister ve kahvesine bol miktarda C vitamini katar.
ü Faik
bazı ayetleri okuyarak Azrail’ e Faike’ nin ruhunu almasını emreder.
II.
SUÇLARIN
ÇOKLUĞU
A. Çok Failli Suçlar
§ Bir
kısım suçlar kanun hükmü gereğince ya da nitelikleri gereği birden fazla kişi
ya da grup kişiler tarafından işlenebilir.
§ Çok
failli suçların tek fail tarafından işlenmesi imkansızdır. Rüşvet suçunda
olduğu gibi.
Çok
Failli Suçların Şartları
ü Kanunda
yer alan tanımda faillerin birden fazla olacağının öngörülmüş olması gerekir.
ü Failler
her birinin ihmali veya icrai harekette bulunması gerekir.
Not:
] Çok
faili suçlar ceza kanunun özel hükümler kısmında düzenlenmişken, iştirak genel
hükümler kısmında düzenlenmiştir.
] Çok
failli suçlar bağımsız hüküm niteliğindeyken, iştirak hükümleri suçu
genişletici nitelik arz etmektedir.
B. İştirak
§ Bir
kişi tarafından işlenebilen bir suçun birden fazla kimse tarafından işbirliği
içinde işlenmesidir.
§ İştirakın
özünde yasadışı anlaşma vardır. İştirakta belli bir veya birkaç suç için
birleşme bir araya gelme söz konusudur.
§ Ortakların
cezalandırılmasına ilişkin farklı sistemler mevcuttur.
Eşitlik
sistemi: bütün failler eşit olarak cezalandırılır (kabahatler
kanununun kabul ettiği sistem)
İkilik
sistemi: failler arasında asli fail- yardım eden ayrımı yapar
ve yardım edene daha az ceza verilir.
Cezanın
faile göre tespiti: Somut olayın özelliklerine göre ceza tayin
edilir. Yardım edene failden daha çok ceza verilebilir.
Not:
Kanunumuz
un benimsediği sistem ikilik sistemidir. Birden fazla kişinin taksirle suç
işlediği durumda herkes kendi kusurundan sorumlu olacaktır (TCK 22/5)
§ Ortaklar
arasında ayrım yapılması konusunda fiil egemenliği görüşü kabul edilmektedir.
Buna göre; fiilin icrasına egemen olan asli failken; fiilin oluşmasına
egemenlik söz konusu olmadan katkıda bulunan kimse ise yardım edendir.
İştirakın
Şartları
-
Birden
Fazla Fail Tarafından yapılan Birden Çok Hareket
ü Hareketin
nitelik itibari ile aynı olması gerekmez. Suça teşvik de yardım vaadi de
harekettir.
ü Hazırlık
hareketi sayılabilecek olan bir hareket iştirak halinde suç dolayısıyla bir
kimseye sorumluluk yüklemek için yeterli olur.
ü Hareketlerin
icrai nitelikli olmasına da gerek yoktur. Olumsuz bir hareketle de suça iştirak
edilebilir. Hırsızla anlaşıp evin kapasını kapatmayan hizmetçi suça iştirak
etmiş sayılır.
ü Manevi
iştirak hallerinde de irade bir takım telkin ve teşviklerle bazı söz veya yazı
ya da işaretlerle açığa vurulmuştur. Bu sebeple bu gibi hallerde de bir hareket
vardır.
ü Bir
kişi birden fazla maddi ve ya manevi hareket gerçekleştirmiş ise bunların en
ağırı ile cezalandırılır. Kişi adam öldürme suçuna hem azmettirme hem de silah
temin suçları ile iştirak etmişse azmettirme suçundan sorumludur.
ü Hareket
suç işlenmeden önce olabileceği gibi suç işlendikten sonra da olabilir. Mesela
failin kaçmasına izin vermek
-
Hareketin
Nedensellik Değeri Taşıması
ü Bir
kimsenin yapmış olduğu hareketinden dolayı iştirakten ötürü sorumlu tutabilmek
için yapmış olduğu hareketin suç işlemeye etkili olması gerekir.
ü Azmettiren
suç işlemez ise azmettirilen iştirak sıfatıyla cezalandırılmaz.
ü TCK
40/3 “Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en az
teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir”
ü Doğrudan
asli faili değil de bir başkasını azmettiren ve bunun asli faille temasa geçip
onu azmetmesini sağlayan kişi yani azmetmeye azmettirilen kişi de ortaklar
arasında yer alır. Buna zincirleme azmettirme denir.
Soyut-Somut
Nedensellik: kabul edilen görüş somut nedenselliğe önem
atfeder mesela fail mağduru zehirle öldüreceğinden yardım edene başvurarak
zehir alır ancak suçu vazgeçip bıçakla işleyince zehir sağlayan kimseyi
teşebbüs altında dahi cezalandırmaya imkan yoktur; Çünkü somut olayda zehir
tedariki suçunun işlenmesinde neden sellik değeri taşımamıştır.
ü İştirak
halinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı gönüllü vazgeçme
hükümlerinden yararlanır.
ü TCK
41/2 “Suçun gönüllü vazgeçmesinin gösterdiği gayretin dışında başka bir sebeple
istemiş olması; gönüllü vazgeçmenin bütün gayretlere rağmen işlemiş olması
halinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır.
-
İştirak
İradesi (Suça İştirak Kastı)
ü Ortakların
iştirak iradesini ortaya koyan görüşmesi konuşması yeterlidir.
ü Birden
çok ortağın birbirinden ayrı hareketlerini bir bütün içinde birleştiren adeta
birbirlerine bağlayan şart iştirak iradesidir.
ü Bir
suça iştirak etiğini bilmeden iştirak eden kimse hakkında fiili yanılmaya
ilişkin hükümler uygulanır ve bu kimse kast bulunmadığından sorumlu tutulmaz.
ü Failler
müşterek suçlar işleme kararı alırsa burada iştirak iradesi yoktur. Habersiz
bir şekilde bir suçu tesadüfen aynı anda işleyen kimselerin iştirak içinde
oldukları söylenemez. Bu durum yan yana
failliktir.
ü Tamamlanmamış
neticeden ancak iştirak iradesi olan kişiler sorumlu tutulmaktadır.
ü İştirak
halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkında şikayetten vazgeçme, diğerlerini
de kapsar. Ancak iştirak iradesi sirayet etmeden suçu gerçekleştirenler hariç.
-
Bir
Suçun İcrasına Başlama
ü Asli
failce yapılan fiil, hazırlık hareketi derecesinde kaldığı, genel affa uğradığı
zaman aşımına uğradığı hallerde iştirak hali oluşmaz.
ü Suçun
icra hareketleri gerçekleşirken de bu suça iştirak mümkündür. Zira şart olan
husus suçun icra hareketlerine başlamak olup bunun tamamlanması aranmamaktadır.
ü Suç
yoksa iştirak da yoktur. Bu sebeple bazı yerlerde suç olmayan hareketlere
yönelik iştirakların cezalandırılabilmesi için kanun ayrıca bu hareketleri suç
olarak düzenlemiştir.
ü TCK
84’ de intihara yönlendirme başlığı altında azmettirme, teşvik etme, intihar
kararını kuvvetlendirme ve intihara yardım ayrıca cezalandırılmıştır. İntihar
suç olarak düzenlenmediğinden maddede belirtilen hareketlerin yapılması da
iştirake bağlılık kuralı cezalandırılamayacaktır. Ancak bu özel hüküm devreye
girecektir.
-
Suçun
Bütün Ortaklar İçin Aynı Olması
ü Kasıtlı
bir suça taksirle ve ya taksirli bir suça kastla iştirak cezalandırılmaz.
Ortakların farklı manevi unsurlar bakımından hareket etmelerinde iştirak
kuralları uygulanmaz.
ü Failin
hiç olmazsa icra kurallarına başlayana kadar bu suça katılanların bu suç
sebebiyle cezalandırılamayacağı kuralı benimsenmiştir.
ü Dolaylı
faillikte de suça yönlendiren asli failin icra hareketlerine başlamaması
halinde, örneğin tapu memurunun sahte evrakı düzenlemeye başlamaması halinde
dolaylı failin de cezalandırılması mümkün değildir.
ü Ancak
TCK 214’ te suç işlemeye tahrik, suçun işlenmese de cezalandırılacağını öngören
hüküm bulunmaktadır.
ü Gerçekleşen
suç ile anlaşılan suçun farklı olması halinde sorumluluğun belirlenmesinde dört
ayrı ihtimal söz konusu olur;
o
Sadece işleniş şeklinde değişiklik
yapılması
o
İşlenen suçun daha hafif olması
o
İşlenen suçun daha ağır olması
o
Üzerinde anlaşılan suçun dışında bir suçun
veya bir başka suçun da işlenmesi
ü İşleniş
şeklinin değişmesi suçu değiştirmez sadece ağırlaştırıcı sebeplerin sirayeti
bakımından önem arz edebilir.
ü İşlenen
suçun daha hafif olması halinde kanun sadece gerçekleşeni cezalandırdığı için
bütün failler gerçekleşen bu daha hafif suçtan sorumludur.
ü Gerçekleşen
netice daha ağır ise; ağır netice, netice sebebiyle ağırlaşmış suç niteliği arz
etmiyor ve bu ağır netice üzerinde
ortaklar anlaşmamışsa bu ağır neticeden ancak asli maddi fail sorumlu
tutulabilir. Ortaklardan ağır neticenin gerçekleşmesine yönelik irade koyanlar
da asli maddi fail gibi bu neticeden sorumlu olacaktır.
ü Sanıklar
bir şahsı öldürmek üzere anlaşırlar ancak onu bulamayınca fail kişinin karısını
öldürmesi sonucu azmettirenin sorumluluğu söz konusu değildir.
ü Failin
yanılma ve sapma gibi bir sebeple suçun asıl mağdurundan gayri bir kişiye karşı
işlenmesi ayniyeti zedelemez. Azmettirilen kimse öldürülmesi kendine telkin
olunan kişiden başka bir kişiyi öldürecek olursa, sanki öldürmesi gereken kişi
gerçekten öldürülmüş gibi sorumlulukların tespiti yoluna gidilir.
Çok
Neticeli Sapma: A; F ve G’ yi M nin ölümü için
azmettirmiştir. G gözcülük yaparken F, M’ ye ateş etse ve M nin yanı sıra M2’
nin ölümüne sebebiyet verirse A, azmettirme dolayısıyla sorumlu tutulurken G’
nin M2’ nin ölümüne yönelik sorumluluğu yoktur.
Hukukumuzda
İştirak Şekilleri
§ Hukukumuzda
ikili sitemin benimsendiği daha önce belirtilmişti.
§ Ortalar
öncelikle iki ana kategoriye göre ayrılmıştır. Asli Failler (TCK 37,38) ve
Yardım Edenler (TCK 39)
§ Bunlar
da kendi içinde ikiye ayrılırlar; maddi ve manevi olmak üzere.
1- Asli İştirak
§ Böylece
suçun işlenişi üzerinde hakimiyet kuran kimseler asli fail olarak
cezalandırılır.
§ Müşterek
fail ile dolaylı fail aslı maddi fail olarak da adlandırılır.
Müşterek
fail: suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte
gerçekleştiren kişilerden her biri fail olarak sorumludur. Müşterek fail olayı
gerçekleştirmesinde merkez rol oynayan kişidir ve eylemi alt düzey bir faaliyet
niteliğinde değildir. Fiilin icrası ve akim kalması müşterek faillerden her
birinin elinde bulunmaktadır. Özgü suçlarda ancak faillik niteliği taşıyan
kişiler fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden kişiler ise
azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
Dolaylı
faillik: suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan
kişiye dolaylı fail denir. TCK 37/2’ de “suçun işlenmesinde bir başkasını araç
olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur” hükmü yer alır. TCK 40’ da
açıklanan bağlılık prensibi gereğince asli failin hukuka aykırı ve kasten
olması aranmamaktadır. Asli failin hukuka uygun hareket ettiği veya kasten
hareket etmediği hallerde dolaylı faillik kurumu bulunmadığı taktirde asli
failin cezalandırılmasa dahi suça katılan kimselerin cezalandırılmasına olanak
sağlamıştır.
Doğrudan
fail: fail vasıflarını bünyesinde toplayan şahıs doğrudan
faildir.
Dolaylı Faillik Şu
Hallerde Söz Konusu Olabilir;
ü Asli failin kasten işlememiş olması
-
Asli failin yanılgıya sevk edilerek ona
bir suç işletilmesi söz konusudur.
-
Tapu memuruna kendini taşınmazın sahibi
gibi göstererek bu taşınmazın başkasına satışını gerçekleştirmesi gibi. Kamu
görevlisi yanılgıya sevk edilerek evrakta sahtecilik suçunda bir araç olarak
kullanılmıştır.
-
Bir kişinin televizyonunu çalmak isteyen
kişinin ev sahibinin evde olmadığı sıra eve gelerek ev sahibinin kendisini
gönderdiğini söyleyerek televizyonu tamirciye götürmek üzere alması durumunda
hizmetçi kasten hırsızlık suçunu işlemede bir araç olarak kullanılmaktadır.
ü Asli failin kendine karşı bir suç işlemiş
olması
-
Asli fail aynı zamanda mağdurdur.
-
Asli fail kendisi vasıta kullanılmak
suretiyle, bizzat kendisine yönelik bir suç işletilmektedir.
-
Zina eden karısını yakalayan koca karısına
verdiği silahla intihar etmesini istemesi ve buna zorlaması.
-
TCK 84/4 “bir kimseyi intihara cebir veya
tehdit kullanmak suretiyle mecbur edilmesi halinde, failin kasten öldürme
suçundan sorumlu olacağı” hükme bağlanmıştır. Madde gerekçesinde kasten öldürme
suçunun mağdurun kendisinin araç olarak kullanılması suretiyle yani dolaylı
faillik şeklinde işlendiği belirtilmiştir.
ü Asli failin hukuka uygunluk sebebi
içine sokularak bir suç işlemiş olması
-
Dolaylı fail bir hukuka uygunluk sebebi
ortamı oluşturularak, istediği neticeyi ceza hukuku kapsama alanı dışında
kalarak ulaşmak isteyebilir.
-
Ceza kovuşturması organlarını yanıltarak
gerçekdışı suç ihbarı ile bir kimsenin tutuklanması veya yakalanması gösterilebilir.
Burada yakalama emri veren savcı veya tutuklama kararı alan hakim hukuka uygun
hareket etmektedir.
ü Asli failin kusur yeteneğine sahip
olmaması
-
12 yaşından küçük bir çocuğun bir suçun
işlenmesinde bir vasıta olarak kullanan kişi dolaylı fail olarak sorumludur.
ü Asli Failin Cebir Sonucu Suçu İşlemiş
Olması
-
Cebir uygulayarak bir kimseye suç
işlettiren kimse dolaylı fail olarak sorumlu tutulacak, cebir sonucu suç
işleyen kimse ise cezalandırılmayacaktır.
Not:
Dolaylı
faillik müessesesinden yararlanılırsa, şu halde kendine hukuki uygunluk sebebi
bulunmayan ve ya hareketi tipe uygun olan kişiyi suçundan dolayı faili saymak,
maddi unsuru kendisi gerçekleştirmiş gibi onu cezalandırmak mümkündür.
Not;
Dolaylı
Faillik-Azmettirme
] Dolaylı
faillikte dolaylı fail olan kişi vasıtasıyla sahsı kendisi için hareket
ettirir. Bu şahıs bundan habersizdir. Azmettirmede ise azmettiren ise
azmettirilen fiili azmettiren için yaptığının farkındadır.
] Azmettiren
azmettirildiği kişinin hareketlerini gerçekleştiriş biçimi üzerinde egemen
değilken, dolaylı faillikle vasıta şahıs tamamen dolaylı failin güdümündedir.
Azmettirme:
Kendisinde
suç işleme düşüncesi olmayan bir kişi üzerinde yoğun zihinsel çalışmalar
sonucunda suç işleme düşüncesinin oluşturulmasıdır. Bir kimsenin suç işleme
kararı almasının ana etkenidir. Kanunumuzda “azmettirme” esasen müstakil bir
iştirak şeklinde düzenlenmiştir. Failin esasen suç ilemeye yönelik bir
kararının veya niyetinin varlığı halinde olsa olsa yardım etmenin manevi şekli
söz konusu olur ancak azmettirme olmaz. Azmettiren işlenen suçun cezası ile
cezalandırılır. Azmettirilene verilecek ceza asli faile verilecek ceza
değildir. Bu sebeple failden daha çok ceza alabilir.
Not:
Üstsoy
ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme
haliden, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların
suça azmettirilmesi halinde bu fıkra hükmüne göre cezaların artırılması için
üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz. Çocuğun kusur yeteneği de yoksa
öncelikle dolaylı faillik hükümleri uygulanır.
Not:
Azmettirenin
belli olmaması halinde kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail ya da diğer
suç ortağının cezasında indirim yapılır. İndirim yapılması, sağlanan katkıya
göre hakimin taktirine bırakılmıştır.
Not:
Kişilerin
suç işlemeye tahrik edilmesi halinde tahrik eden TCK 214 gereğince sorumlu
tutulurken tahrik edilen kimsenin gerçekten de tahrik edilen suçu işlemesi
halinde tahrik eden kimse artık işenen suça azmettiren sıfatıyla dahil olur ve
cezalandırılır.
2- Yardım Etme
§ Asli
iştirakın dışında kalan fakat suçun meydana gelmesi konusunda nedensellik
değeri taşıyan hareketlerle yardım etmeyi ifade eder. Burada fiil üzerinde
kurulmamakta sadece suçun icrası kolaylaştırılmaktadır.
§ Yardım
edenin hareketi aslı faillere nazaran sadece destekleyici, hazırlayıcı,
kolaylaştırıcıdır.
Maddi
yardım: fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamayı ve
suçun işlenmesinden önce ve suç işlendikten sonra yardımda bulunarak icrasını
kolaylaştırmayı içerir.
Manevi
yardım: Suç işlemeye yönelik teşvik, kuvvetlendirme, vaat ve
yol göstermedir.
ü Teşvik: hevesi
arttırma, şevklendirme yolunda ruhsal etkidir.
ü Kuvvetlendirme:
maddi failin suç işlemek konusunda vermiş olduğu kararın hareket aşamasına
geçmesini sağlamak.
ü Vaat: suç
işledikten sonraya dönük bir yardımda bulunmasını ifade eder. TCK 283’ teki
suçluyu kayırma suçu iştirak hali değildir. Suçluyu kayırmak suç tamamlandıktan
sonra gerçekleşebilir.
ü Yol Göstermek: Suçun
nasıl işleneceği hususunda yol göstermek.
Nitelikli
Hallerin Şeriklere Etkisi
§ Nitelikli
hallerin şeriklere etki edebilmesi için bir iştirak ilişkisinin, iştirak
iradesiyle işlenen bir fiilin söz konusu olması gerekir.
§ Faillerin
sorumluluğu iştirak ilişkisi içinde bizzat kendi hareketlerinden
kaynaklanmaktadır.
§ Faillerde
bulunan nitelikli haller diğer faillere sirayet etmeyecektir.
§ Araç
olarak kullanılan kişide bulunan cezayı artıran nitelikli haller dolaylı faile
uygulanmayacaktır.
§ Azmettiren
ve yardım edenin sorumluluğu faile göre belirlendiğinden bağlılık prensibi
gereğince gerek failde bulunan nitelikli hal azmettiren ve yardım edene gerekse
azmettiren ve yardım edende bulunan nitelikli haller faile de uygulanacaktır.
Bu kişilerin sorumluluk için haberdar olmaları ve bilmeleri gerekmektedir.
§ Sevgilisinin
teşviki ile sevgilinin babasını öldüren kimseye bu nitelikli hal uygulanır.
§ Müşterek
fail olarak görev yaptığında sirayet etmeyen nitelikli hal aynı zamanda
azmettirilen veya yardım eden olarak da iştirak ilişkisinde rol aldığında
sirayet edecektir.
§ Cezanın
hafiflemesine yol açan nitelikli haller bakımından ise kural olarak bütün
şerikler bundan faydalanır.
§ Etkin
pişmanlıktan sadece etkin pişmanlık gösterenler faydalanır (TCK, 144)
§ Kişisel
cezasızlık nedenlerinden ise sadece kendisinde bu neden bulunan kimse
yararlanır.
Kışkırtıcı
Ajanın Sorumluluğu
§ Suç
işleye sevk edip de suçun gerçekten işlenmesini ve suçtan doğacak zararlı ve
tehlikeli sonucu istemeyen kimselere kışkırtıcı ajan denir.
§ Suç
işleme kararı zaten bulunan veya bulunmayan kimseye yönelik eylemlerine göre ya
azmettiren ya da teşvik eden konumunda olabilir.
§ Kışkırtıcı
ajan böylece bir kastı olmadığından azmettiren veya teşvik eden olarak
cezalandırılması mümkün değildir.
§ Kışkırtıcı
ajanın suç işlemeye yönelik kastı yoksa da taksiri olduğu açıktır. Taksirle
azmettirme veya teşvik söz konusu olamayacağı için kışkırtıcı ajanın yine
cezalandırılmaması gerekir.
§ Vize
sorusu çalmak için çilingir arayan öğrencilerin durumunu öğrenen polis memuru
kendisini sanığa çilingir olarak tanıtıp kapıyı açtıktan sonra öğrenciyi tutuklar.
Polisi kışkırtıcı ajan olarak kabul etmek mümkün değildir.
§ Kolluk
esasen işlenmekte olan bir suçun tespiti için kendisini mağdur haline getirirse
iştirak olmaz. Çünkü bir kimse bir suçun hem mağduru hem de faili olmaz.
§ CMK
139’ da belirtilen gizli soruşturmacı ise görevini yerine getirirken suç
işlemeyecek, ancak görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan da
sorumlu tutulmayacaktır.
Gerçek
Failin Tespit Edilememesinin Sonuçları
§ Bir
suçun birden fazla kişi tarafından işlenip asli failin belli olmadığı
durumlardır.
§ 5
kişi bir kimseyi öldürmek içi anlaşır ve aynı anda ateş ederler. Mağdur ölür
ama kimin öldürdüğü tespit edilemez. Burada eylem bütün olarak değerlendirilir
ve bütün müşterek failler tamamlanmış kasten öldürmeden dolayı sorumlu tutulur.
§ İştirak
iradesi olmaz ise herkesin müstakil rolünü tespit etmek gerekir. Bu tespit
yapılamayınca şüpheden sanık yararlanır gereği herkesin sorumluluğu öldürmeye
teşebbüs olur.
III.
SUÇLARIN
İÇTİMAI
§ Suçların
tek bir failde toplanmasını ifade eder.
§ Hukukumuzda
içtima denilince iki tür içtima söz konusudur;
ü Suçların
içtimaı
ü Cezaların
içtimaı
§ Cezaların
içtimaı birden fazla suç işleyen faile verilecek cezaların toplanmasını ifade
eder.
§ Suçların
içtimaı ise bu konuda ele alınacaktır.
§ Kaç
tane fiil varsa o kadar suç; kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır kuraldır.
Suçların içtimaı ise istisnadır.
§ Suçların
içtimaı fail lehine getirilmiş bir istisnadır.
§ Hareket,
netice ve ihlalin tekliği ve çokluğu hakkında şu ihtimaller ortaya çıkar;
ü Bir
fiille bir ihlal söz konudur. İçtima problemi yoktur.
ü Bir
fiil birden fazla ihlal söz konusudur. Tek bir fiil ile yapıldığından fikri
içtima kuralları uygulanır.
ü Birden
fazla fiil ve birden fazla ihlal bulunmasına rağmen bunların tek suç olarak
kabul edilmesi söz konusu olabilir. Zincirleme suç, bileşik suç bu şekildedir.
ü Birden
fazla fiil ve birden fazla ihlal durumunda her suçtan ayrı ayrı ceza tayini söz
konusu olabilir.
A. Bileşik Suç
§ Başkasının
evine girerek zorla bir şeyler çalınması esasen iki suçtur;
ü Konut
dokunulmazlığını ihlal,
ü Yağma
§ Ancak
kanunumuz TCK 149/1’ de bu husus düzenlenmiş ve yağma suçunun ağırlaştırıcı
sebebi sayılarak tek suç olarak düzenlenmiştir.
§ Mağdur
üzerinde cebir ve şiddet uygulayarak parasını almak iki ayrı suç iken
kanunumuzda müstakil bir suç olan yağma suçu düzenlemiştir.
§ TCK
150’ de kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsisi amacıyla tehdit
veya cebir kullanması halinde ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin
hüküm uygulanır. Böylece yağma suçu varken suçta bir çözülme kabul edilir.
§ TCK
82’ de düzenlenen kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinden biri “yangın”
suretiyle bir kimsenin öldürülmesidir. Burada birleşik suç söz konusu olup
ayrıca TCK 170’ de düzenlenen yangın çıkarma suretiyle genel güvenliği
tehlikeye sokulması suçu uygulanamaz.
§ TCK
42’ de bahsi geçen “iki ayrı suçun müstakil bir suç olarak kaynaştığı
durumlarda içtima hükümleri uygulanmaz” hükmünde kastedilen içtima ceza
içtimaıdır. Ayrı ayrı ceza verilip bunlar toplanmaz. Müstakil olarak öngörülen
yeni suçun cezası verilir.
§ Bileşik
suçun uygulanması için açık bir şekilde tanımlanmış olması gerekir.
B. Zincirleme Suç
§ Her
biri tek başına suç oluşturan birden fazla fiilin hukuki açıdan bir fiil olarak
kabul edilmesi, birleştirilmesi söz konusudur. Her biri tek tek
cezalandırılabilecek fiiller bakımından hukuken tek bir fiilde birleştirme
anlamı taşımaktadır.
§ Örneğin
bir evin eşyasının hepsini çalmaya karar veren kişinin, ikişer gün ara ile her
gece eve girerek eşyaların bir kısmını alıp götürmesi halinde zincirleme suçun
varlığı kabul edilir.
§ TCK
43’ te bu suçun şartları şu şekildedir;
ü Aynı
suçun birden fazla işlenmesi,
ü Birden
fazla suçun tek bir suç işleme kararı ile işlemesi,
ü Suçun
aynı kişiye karşı işlenmesi
ü Suçların
değişik zamanlarda işlenmesi
Not:
TCK
43/3’ te “kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu hüküm
uygulanmaz” denilerek bu kimselerin zincirleme suç hükümlerinden faydalanmasını
engellemek istenmiştir.
§ Ceza
tayini bakımından zincirleme suç bu suçları tek suç sayar.
§ Zincirleme
suçun uygulanması esnasında;
ü Kast/
taksir değerlendirilmesi yapılır
ü Nitelikli
hal değerlendirmesi yapılır
ü Teşebbüs
ve iştirak halleri incelenir
ü Zincirleme
sebebi ile suç için öngörülen cezada artırım yapılır (TCK 61/2)
§ TCK
43/2’ de “aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek fiille işlenmesi durumunda
zincirleme suç söz konusudur” hükmü yer alır. Bir minibüsün kapısını kitlemek
suretiyle içinde bulunan 16 kişinin hürriyetini tehdit eden kişiye TCK 43/2
uygulanır. Buna aynı zamanda “aynı
neviden içtima” denir.
C. Fikri İçtima
§ Fikri
içtima TCK 44’ te düzenlenmektedir.
§ Bir
fiiller birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermedir.
§ Kanun
koyucu ayrı ayrı ceza tayini imkanının varlığına rağmen, getirdiği kurallar ile
faile tek suçun, bunlardan en ağırının cezasının verilmesi ile yetinmektedir.
Fikri
İçtimaın Unsurları
1- Birden Fazla Farklı Suçun Oluşması
§ Yargıtay,
kişilere karşı işlenen kasten öldürme suçlarında fikri içtima kurallarının
uygulanamayacağı görüşündedir. Buna göre üç kişinin ölümünden sorumlu olan
sanık ayrı ayrı cezalandırılır. Gerekçesi ise dış alemde ne kadar değişiklik
meydana gelirse o kadar fiili vardır. Kurşun tek olsa da üç kişiyi öldürme
fiili söz konusudur.
§ Bir
trafik kazasında bazı kimselerin ölüp bazı kimselerin yaralanmasında fikri
içtima kuralları uygulanmaz
§ Yargıtay
atılan merminin kast olunan şahısla birlikte başka birinin de yaralanması
halinde fikri içtimaın bulunduğu fikrini kabul etmiştir. Ancak burada ölen kişi
kadar fiil vardır. Bu sebeple yazar Yargıtay’ ın bu görüşüne katılmamaktadır.
§ Bir
suçun temel ve nitelikli şekillerinin dışındaki suçlar fikri içtima
uygulamasında farklı suç olarak kabul edilir.
§ Fail
fikri içtima halinde tek bir hareketle çıkan neticeler bakımından kasten
sorumludur. Dolayısıyla fail bir kez neticeyi istiyorsa ve bu netice kanun
tarafından iki ayrı hükümde suç olarak düzenlenmişse failin her iki suç
bakımından da kastı vardır.
§ Fikri
içtimada ihlal edilen birden fazla kanun hükmü farklı zamanlarda
tamamlanabilir. Her iki suçun hareketi aynı anda yapılsa da suçlar farklı
zamanda işlenebilir.
2- Fiilin Tek Olması
§ İki
ve ya daha fazla neticeli suçlarda, fiil kelimesinden hareket anlaşılacak
olursa, fikri içtima vardır. Netice anlaşılacak olursa gerçek içtima vardır.
§ Fiil
kelimesinden hareket anlaşılırsa fikri içtimaın alanı oldukça genişleyecektir.
Fikri içtima genel kuralın istisnasıdır. İstisnalar dar yorumlanır. Bu sebeple
fiil kelimesinden netice anlaşılmalıdır.
Not:
Konuyu
düzenleyen kanun maddesinin gerekçesinde, fiil kelimesinden hareket anlaşılması
gerektiği dolaylı yoldan belirtilmiştir. Ancak kanun maddesi gerekçesinden
bağımsızdır. Madde gerekçesine sadece yorumlamada başvurulabilir.
§ Bir
kimsenin önce bıçakla sonra tabanca ile yaralanması durumunda birden fazla
hareket söz konusu olduğu halde, netice tektir, tek bir yaralama söz konusudur.
Buna karşılık bir kurşunla iki kişinin yaralanmasında, hareket tek ancak netice
birden fazladır. İki tane yaralama söz konusudur.
§ Yargıtay
ise neticenin birden fazla olsa dahi hareket tek ise TCK 44 uygulanacağını
savunmaktadır.
§ Oysaki
TCK 44’ ün “bir fiil” deyiminin anlamı; dış alemde tek değişikliğin olmasıdır.
§ Gözlüklü
bir kimsenin gözüne yumruk atan fail tek fiille iki ayrı neticeye neden
olduğundan iki ayrı suçtan dolayı cezalandırılır.
§ Aşağıda
ki örneklerde ise fikri içtimai söz konusudur;
ü Bir
suçta kullanılan ruhsatsız silahı saklayan kimse hem 6136 S.K’ a muhalefet hem
de TCK 281’ deki suçu işlemiştir.
ü Suç
işlemediğini bildiği bir kimseye bir suç isnat eden fail, hem iftira (TCK 267)
hem hakaret suçunu işlemiş olur.
Not:
Fikri
içtima hallerinde netice aslında bir tanedir. Fakat kanun bu tek neticeyi çeşitli
maddelerde düzenlediğinden bütün maddelerin zedelenmesi söz konusudur. Bu
neticenin çeşitli ihlallere aynı zamanda meydan vermesi de gerekir. Örneğin
mağdurenin rızası ile değişik zamanlarda cinsel ilişkide bulanma halinde
zincirleme suç durumu bulunabilse de fikri içtima hali bulunmaz.
Özet:
] Fikri
içtimadan bahsedebilmek için öncelikle tek hareket ile tek neticenin ve birden
fazla kanun hükmünün ihlali söz konusu olup olmadığına bakılır ve sonra TCK 44
uygulanır.
] Buna
karşılık tek hareket ile birden fazla netice söz konusu ise birden fazla fiil
vardır ve TCK 44 uygulanamaz. Bu durumda da TCK 43/3 uygulanır.
D. Görünüşte İçtima
§ Kanunların
içtimaı veya kanunların tekliği denir.
§ Ceza
normlarının ve suçların çokluğunun görünüşte olması, yani gerçekte olaya sadece
bir normun uygulanmasıdır.
§ Aslında
birleşik suçlarda da görünüşte içtima vardır.
§ Görünüşte
İçtima şekilleri;
ü Özel Genel Norm İlişkisi
ü Asli-Yardımcı Norm İlişkisi
ü Tüketen Tüketilen Norm İlişkisi
1- Özel Genel Norm İlişkisi
§ Bu
durumda özel norm önceliği ilkesi geçerlidir.
§ Mesela
Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanunda Atatürk büstlerine zarar
verilmesi cezalandırılır. Aynı şekilde TCK 151’ de mala zarar verme
cezalandırılır. Burada özel kanun uygulanır.
2- Asli-Yardımcı Norm İlişkisi
§ Bir
normla beraber zorunlu olarak diğer bir normu da ihlal etmiş olması halinde
asli norm yardımcı norm ilişkisi söz konusu olur.
§ Bu
durumda yardımcı normun sonralığı ilkesi geçerlidir.
§ Asli-
yardımcı norm ilişkisine örnek olarak TCK 257 gösterilebilir. Burada kullanılan
“kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında ifadesi, bu hükmün
yardımcı bir norm olduğunu dolayısıyla asli bir normun olduğu halde
uygulanamayacağını ifade eder.
§ Bir
kimsenin bir suçta hem fail hem şerik olması durumunda, failliğin şerikliğe
nazaran önceliği vardır.
§ K.K
m.153 “bir fiil hem kabahat hem de suç olarak düzenlenmişse sadece suçtan
dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak suçtan dolayı yaptırım uygulanmayan
hallerde kabahat dolayısı ile yaptırım uygulanabilir.
3- Tüketen Tüketilen Norm İlişkisi
§ Bir
normun diğer bir normu da bünyesine almış olması haline “tüketen-tüketilen norm
ilişkisi” adı verilir. Bu durumda geçerli olan ilke her iki normu da içeren
normun diğer normu tüketmesidir.
§ Bileşik
suçlar bu ilişkinin tipik örneğidir.
§ Fail
bir suçu işledikten sonra aynı suç konusu üzerinde bir başka suç işlemesi
halinde ikinci fiil cezalandırılmayan fiil olarak, ilk suç içinde tüketilmiş
sayılır ve ayrıca değerlendirmeye alınmaz. Örneğin hırsızın çaldığı malı satması
gibi
§ Öldürme
suçunu işleyen failin mağduru yaralaması gibi durumlarda cezalandırmayan önceki
eylem söz konusudur.
§ İcra
ve ihmali hareketlerin birbirini takip etmelerinde de cezalandırılmayan sonraki
eylem söz konusu olabilir.
§ Örneğin
bir kimseye ateş eden kişi mağdurun yaralanıp kan kaybından ölecek olduğunu
görmesine rağmen yardım etmemesi durumunda sadece icrai fiilinden dolayı
sorumlu tutulur. Sonraki ihmali hareketi cezalandırılmayan sonraki fiil olarak
kalır.
§ Aracıyla
çarptığı (taksir) kimseye yardım etmeyerek ölmesine razı olan kimse (kast)
bakımından önce taksirle yaralama, sonra kasten öldürme (ingerenz dolayısıyla
garantör olduğundan) söz konusu olur ve her iki suçtan ayrı ayrı ceza verilir.
Burada aynı zamanda sona eren kast söz konusu olur.
Ankara ceza avukatı mı arıyorsunuz? Tıklayın: ankara ceza avukatı
YanıtlaSilTeşekkürler
YanıtlaSil